#smrgKİTABEVİ Kur'an Meali : Gözden Geçirilmiş Tenkitli Neşir - 2024
Tefsirin Elmalılı Hamdi Efendi'ye, Tecrîd-i Sarîh tercümesinin de Babanzâde Ahmed Naîm Bey'e yaptırılması kararlaştırıldı. Mehmed Âkif ise başta Kur'ân tercümesini kabul etmedi, yoğun ısrarlar karşısında uzun zaman direndi. Fakat uzun çabalar sonucu bu vazifeyi Ekim 1925'te kabul etmek zorunda kaldı. Tercümeyi kabulünü¨ müteakip Mısır'a giden Âkif, vardıktan birkaç ay sonra 1926 yılında başladığı çalışmasını 7 yıl sonra 1932'de tamamladı. Ancak tercümeyi bitirdiğinde, o sıralarda Türkiye'deki camilerde namaz kıldırılırken Kur'ân'ın aslı yerine tercümesinin okunacağı şayiaları kulağına gelince, yaptığı tercümenin bu amaçla kullanılacağından endişelenerek sözleşmesini feshetti. Bu tercüme 1961 yılına kadar yakın dostlarından Yozgatlı İhsan Efendi'de mahfuz kaldı ve Âkif'in vasiyeti üzerine ölümünden sonra özgün tercüme ile birlikte İhsan Efendi'nin kendi eliyle çoğalttığı nüsha yakılarak imha edildi. Âkif'in Kur'ân Meâli'nden bugüne, uzun yıllar Mısır'da yaşamış ve tahsil görmüş merhum Mustafa Runyun tarafından korunan ve daha sonra Recep Şentürk'e intikal eden latin harfli daktilo edilmiş bir metin kaldı. Berâe Sûresi'nin sonuna kadarki kısmı kapsayan bu metin, Kur'ân'ın yaklaşık üçte birlik kısmına tekabül etmektedir. Mehmed Âkif'in güzel ve akıcı Türkçesiyle dilimize kazandırılan tercüme, tadına doyulmaz bir okuma zevki sunması yanında, dönemin dil özelliklerini yansıtması bakımından da ayrıca önemlidir.
Tefsirin Elmalılı Hamdi Efendi'ye, Tecrîd-i Sarîh tercümesinin de Babanzâde Ahmed Naîm Bey'e yaptırılması kararlaştırıldı. Mehmed Âkif ise başta Kur'ân tercümesini kabul etmedi, yoğun ısrarlar karşısında uzun zaman direndi. Fakat uzun çabalar sonucu bu vazifeyi Ekim 1925'te kabul etmek zorunda kaldı. Tercümeyi kabulünü¨ müteakip Mısır'a giden Âkif, vardıktan birkaç ay sonra 1926 yılında başladığı çalışmasını 7 yıl sonra 1932'de tamamladı. Ancak tercümeyi bitirdiğinde, o sıralarda Türkiye'deki camilerde namaz kıldırılırken Kur'ân'ın aslı yerine tercümesinin okunacağı şayiaları kulağına gelince, yaptığı tercümenin bu amaçla kullanılacağından endişelenerek sözleşmesini feshetti. Bu tercüme 1961 yılına kadar yakın dostlarından Yozgatlı İhsan Efendi'de mahfuz kaldı ve Âkif'in vasiyeti üzerine ölümünden sonra özgün tercüme ile birlikte İhsan Efendi'nin kendi eliyle çoğalttığı nüsha yakılarak imha edildi. Âkif'in Kur'ân Meâli'nden bugüne, uzun yıllar Mısır'da yaşamış ve tahsil görmüş merhum Mustafa Runyun tarafından korunan ve daha sonra Recep Şentürk'e intikal eden latin harfli daktilo edilmiş bir metin kaldı. Berâe Sûresi'nin sonuna kadarki kısmı kapsayan bu metin, Kur'ân'ın yaklaşık üçte birlik kısmına tekabül etmektedir. Mehmed Âkif'in güzel ve akıcı Türkçesiyle dilimize kazandırılan tercüme, tadına doyulmaz bir okuma zevki sunması yanında, dönemin dil özelliklerini yansıtması bakımından da ayrıca önemlidir.