#smrgKİTABEVİ Kurşun Kalem - 2023
Editör:
Bilal Acarözmen
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6052652343
Kargoya Teslim Süresi:
3&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
13x20
Sayfa Sayısı:
200
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
88,40
Havale/EFT ile:
85,75
Siparişiniz 3&6 iş günü arasında kargoda
1199215888
602452
https://www.simurgkitabevi.com/kursun-kalem-2023
Kurşun Kalem - 2023 #smrgKİTABEVİ
88.40
Taşrada Ölürken'le özgün ve tekinsiz bir kaleme sahip olduğunu gösteren Dilek Özhan Koçak'ın ikinci romanı: Kurşun Kalem.
İntikam, hesaplaşma, kısasa kısas... Gördüğü her kötülüğü sineye çeken, nefreti kendinde zararlı bilen ve acının müşterek yaşanmadığına inanan insanların dahi uğradığı çetin duraklar. Çocuk veya yetişkin, öç alma isteği tek bir duyguyla, basit veya derin bir öfkeyle kararır herkeste. Dilek Özhan Koçak bu kez ağır bir hesaplaşma hikâyesiyle çıkıyor okur karşısına. Bir ailenin yok oluşunu, kabarık bir kin defteriyle, her şeye şahit bir çorapla, bildiklerini yalnızca “hav”layabilen köpeklerle ve ölümü mümkün kılan araçlarla anlatıyor. Ustaca kurguladığı bu hikâyeyi, Hakkı'nın ahkâmını ve adaletini dipdiri bir dehşetle bırakıyor okurun vicdanına.
“(...) Ekledim çünkü uzun süre bu ödeşmenin sıradan, süssüz ve kendiliğinden olması için elimden geleni yaptım. Bekledim, rastlantıların bir ipe dizilmiş gibi birbirini izlemesini, yani âlemdeki o ince terazinin tartıp yönettiği zamanın, kendi kendine adalet çarkını tetiklemesini bekledim. Boşu boşuna. İşte ölüyorum bir daha.
Önce hatırlayıp fark etmek, sonra nefret etmek, sevmek, reddetmek, sonra da unutmak yollarından defalarca geçerek, o küçük, sanki cisimleşip bir çekirdeğe dönüşmüş öfke, sanki çatlayacağı zamanı bekleyen bir koza zannettiğim, bazen bir bitki gibi yeşermesini beklediğim, kafamın içinde birlikte yaşamak zorunda kaldığım kurşun çekirdeğinden kurtulduğumu sandım. Bu kez gerçekten ölüyorum.”
İntikam, hesaplaşma, kısasa kısas... Gördüğü her kötülüğü sineye çeken, nefreti kendinde zararlı bilen ve acının müşterek yaşanmadığına inanan insanların dahi uğradığı çetin duraklar. Çocuk veya yetişkin, öç alma isteği tek bir duyguyla, basit veya derin bir öfkeyle kararır herkeste. Dilek Özhan Koçak bu kez ağır bir hesaplaşma hikâyesiyle çıkıyor okur karşısına. Bir ailenin yok oluşunu, kabarık bir kin defteriyle, her şeye şahit bir çorapla, bildiklerini yalnızca “hav”layabilen köpeklerle ve ölümü mümkün kılan araçlarla anlatıyor. Ustaca kurguladığı bu hikâyeyi, Hakkı'nın ahkâmını ve adaletini dipdiri bir dehşetle bırakıyor okurun vicdanına.
“(...) Ekledim çünkü uzun süre bu ödeşmenin sıradan, süssüz ve kendiliğinden olması için elimden geleni yaptım. Bekledim, rastlantıların bir ipe dizilmiş gibi birbirini izlemesini, yani âlemdeki o ince terazinin tartıp yönettiği zamanın, kendi kendine adalet çarkını tetiklemesini bekledim. Boşu boşuna. İşte ölüyorum bir daha.
Önce hatırlayıp fark etmek, sonra nefret etmek, sevmek, reddetmek, sonra da unutmak yollarından defalarca geçerek, o küçük, sanki cisimleşip bir çekirdeğe dönüşmüş öfke, sanki çatlayacağı zamanı bekleyen bir koza zannettiğim, bazen bir bitki gibi yeşermesini beklediğim, kafamın içinde birlikte yaşamak zorunda kaldığım kurşun çekirdeğinden kurtulduğumu sandım. Bu kez gerçekten ölüyorum.”
Taşrada Ölürken'le özgün ve tekinsiz bir kaleme sahip olduğunu gösteren Dilek Özhan Koçak'ın ikinci romanı: Kurşun Kalem.
İntikam, hesaplaşma, kısasa kısas... Gördüğü her kötülüğü sineye çeken, nefreti kendinde zararlı bilen ve acının müşterek yaşanmadığına inanan insanların dahi uğradığı çetin duraklar. Çocuk veya yetişkin, öç alma isteği tek bir duyguyla, basit veya derin bir öfkeyle kararır herkeste. Dilek Özhan Koçak bu kez ağır bir hesaplaşma hikâyesiyle çıkıyor okur karşısına. Bir ailenin yok oluşunu, kabarık bir kin defteriyle, her şeye şahit bir çorapla, bildiklerini yalnızca “hav”layabilen köpeklerle ve ölümü mümkün kılan araçlarla anlatıyor. Ustaca kurguladığı bu hikâyeyi, Hakkı'nın ahkâmını ve adaletini dipdiri bir dehşetle bırakıyor okurun vicdanına.
“(...) Ekledim çünkü uzun süre bu ödeşmenin sıradan, süssüz ve kendiliğinden olması için elimden geleni yaptım. Bekledim, rastlantıların bir ipe dizilmiş gibi birbirini izlemesini, yani âlemdeki o ince terazinin tartıp yönettiği zamanın, kendi kendine adalet çarkını tetiklemesini bekledim. Boşu boşuna. İşte ölüyorum bir daha.
Önce hatırlayıp fark etmek, sonra nefret etmek, sevmek, reddetmek, sonra da unutmak yollarından defalarca geçerek, o küçük, sanki cisimleşip bir çekirdeğe dönüşmüş öfke, sanki çatlayacağı zamanı bekleyen bir koza zannettiğim, bazen bir bitki gibi yeşermesini beklediğim, kafamın içinde birlikte yaşamak zorunda kaldığım kurşun çekirdeğinden kurtulduğumu sandım. Bu kez gerçekten ölüyorum.”
İntikam, hesaplaşma, kısasa kısas... Gördüğü her kötülüğü sineye çeken, nefreti kendinde zararlı bilen ve acının müşterek yaşanmadığına inanan insanların dahi uğradığı çetin duraklar. Çocuk veya yetişkin, öç alma isteği tek bir duyguyla, basit veya derin bir öfkeyle kararır herkeste. Dilek Özhan Koçak bu kez ağır bir hesaplaşma hikâyesiyle çıkıyor okur karşısına. Bir ailenin yok oluşunu, kabarık bir kin defteriyle, her şeye şahit bir çorapla, bildiklerini yalnızca “hav”layabilen köpeklerle ve ölümü mümkün kılan araçlarla anlatıyor. Ustaca kurguladığı bu hikâyeyi, Hakkı'nın ahkâmını ve adaletini dipdiri bir dehşetle bırakıyor okurun vicdanına.
“(...) Ekledim çünkü uzun süre bu ödeşmenin sıradan, süssüz ve kendiliğinden olması için elimden geleni yaptım. Bekledim, rastlantıların bir ipe dizilmiş gibi birbirini izlemesini, yani âlemdeki o ince terazinin tartıp yönettiği zamanın, kendi kendine adalet çarkını tetiklemesini bekledim. Boşu boşuna. İşte ölüyorum bir daha.
Önce hatırlayıp fark etmek, sonra nefret etmek, sevmek, reddetmek, sonra da unutmak yollarından defalarca geçerek, o küçük, sanki cisimleşip bir çekirdeğe dönüşmüş öfke, sanki çatlayacağı zamanı bekleyen bir koza zannettiğim, bazen bir bitki gibi yeşermesini beklediğim, kafamın içinde birlikte yaşamak zorunda kaldığım kurşun çekirdeğinden kurtulduğumu sandım. Bu kez gerçekten ölüyorum.”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.