Kürdler için, “Mecburi İskân” kavramı son derece önemlidir ve sıradan değildir. 19. yüzyılda Kürd beylikleri, 20. yüzyılda daha çok ağalar, şeyhler, aşiret reisleri sürgüne gönderildi, “Mecburi İskân”a tabii tutuldu. Direniş gösterip gitmeyenler, katliamlara uğratıldı...
Zira devletin, jenosit politikasının önemli bir ayağını oluşturan “Mecburi İskân” ve sürgün, yerinde yargılı-yargısız infazlar önemli icraatlarından olmuştur. Aynı politika daha önce de; Rum, Ermeni, Süryani, Kürd, Pontus, Êzidî, Alevi vs. Türk ve İslam olmayan tüm halklara tatbik edilmiştir. Nerede ise İstanbul, İzmir, Adana, Aydın, Samsun, Muğla, Balıkesir Trakya vs. önemli merkezlerde, 120-150 yıl önce yaşayan ailelerin çocukları esastan göçertilmiş ve bugün buralarda yaşamaz durumdadırlar. Yaşayanlar ise korkudan kendi kimliklerini terk etmiş, asimile olmuş ve çoğu “Asil Türk”çüler konumuna sokulmuşlardır.
1980'lerde, 1990'larda yaşanan sürgünler çok farklıdır. Artık yoksul köylülere de koruculuk dayatılarak onursuzlaştırma, yerinde yaşama olanaklarını, kaynaklarını ortadan kaldırarak sürgün olmaları sağlanmıştır.
Kürd aydınlarının, Kürdistan'da, kendi toplumu içinde yaşamalarına hayat hakkı tanınmadı. Kürdler ‘kendi topraklarını ülkelerini sevmesin, kendi topraklarından nefret etsin ve yabancılaşsın, Kürd topraklarında, Kürd topluluğu kalmasın, dağılsın, dağıtılsın ve Kürdistan Kürdsüz kalsın' diye tüm yollar denendi, çok sayıda insan kaçırtıldı ve diğer ülkelere sığınarak mülteci konumunda yaşamak durumunda bırakıldılar.
Bu kitapta amaç, mecburi iskân olgusunun nasıl düşünüldüğü, nasıl gerçekleştirildiği, ne gibi sonuçlar ortaya çıktı gibi konuları irdelemek değildir. Amaç, Cumhuriyetin ilanından sonra, gerçekleşen Kürd direnişleri sırasında yoğun ve yaygın bir şekilde yürürlüğe konan ve uygulanan Kürd sürgünlerinin, Türk Üniversitesi, Türk basını... gibi kurumlar tarafından, nasıl algılandığını ve anlatıldığını kavramaya çalışmaktır.
Kemalist resmi ideolojinin etkisi ile olgulardan çok önemli biri, Kürd ulusu olgusu ısrarla ve bilinçle tahlillerin ve araştırmaların dışında tutulmuştur. Bu, Türkiyede yaşayan herkesi Türk sayan bir anlayıştır.
Kitapta sadece, Mecburi İskân olgusu incelenmiştir.
Bu araştırmada olgulara, bilim yöntemi ile yaklaşmanın nasıl olacağına dair ve cumhuriyet tarihinden seçilmiş bazı olgular üzerinde durulmuştur.
Kritik edilmesi dileğiyle!
İsmail Beşikci'ye saygı, okura dostlukla...
Kürdler için, “Mecburi İskân” kavramı son derece önemlidir ve sıradan değildir. 19. yüzyılda Kürd beylikleri, 20. yüzyılda daha çok ağalar, şeyhler, aşiret reisleri sürgüne gönderildi, “Mecburi İskân”a tabii tutuldu. Direniş gösterip gitmeyenler, katliamlara uğratıldı...
Zira devletin, jenosit politikasının önemli bir ayağını oluşturan “Mecburi İskân” ve sürgün, yerinde yargılı-yargısız infazlar önemli icraatlarından olmuştur. Aynı politika daha önce de; Rum, Ermeni, Süryani, Kürd, Pontus, Êzidî, Alevi vs. Türk ve İslam olmayan tüm halklara tatbik edilmiştir. Nerede ise İstanbul, İzmir, Adana, Aydın, Samsun, Muğla, Balıkesir Trakya vs. önemli merkezlerde, 120-150 yıl önce yaşayan ailelerin çocukları esastan göçertilmiş ve bugün buralarda yaşamaz durumdadırlar. Yaşayanlar ise korkudan kendi kimliklerini terk etmiş, asimile olmuş ve çoğu “Asil Türk”çüler konumuna sokulmuşlardır.
1980'lerde, 1990'larda yaşanan sürgünler çok farklıdır. Artık yoksul köylülere de koruculuk dayatılarak onursuzlaştırma, yerinde yaşama olanaklarını, kaynaklarını ortadan kaldırarak sürgün olmaları sağlanmıştır.
Kürd aydınlarının, Kürdistan'da, kendi toplumu içinde yaşamalarına hayat hakkı tanınmadı. Kürdler ‘kendi topraklarını ülkelerini sevmesin, kendi topraklarından nefret etsin ve yabancılaşsın, Kürd topraklarında, Kürd topluluğu kalmasın, dağılsın, dağıtılsın ve Kürdistan Kürdsüz kalsın' diye tüm yollar denendi, çok sayıda insan kaçırtıldı ve diğer ülkelere sığınarak mülteci konumunda yaşamak durumunda bırakıldılar.
Bu kitapta amaç, mecburi iskân olgusunun nasıl düşünüldüğü, nasıl gerçekleştirildiği, ne gibi sonuçlar ortaya çıktı gibi konuları irdelemek değildir. Amaç, Cumhuriyetin ilanından sonra, gerçekleşen Kürd direnişleri sırasında yoğun ve yaygın bir şekilde yürürlüğe konan ve uygulanan Kürd sürgünlerinin, Türk Üniversitesi, Türk basını... gibi kurumlar tarafından, nasıl algılandığını ve anlatıldığını kavramaya çalışmaktır.
Kemalist resmi ideolojinin etkisi ile olgulardan çok önemli biri, Kürd ulusu olgusu ısrarla ve bilinçle tahlillerin ve araştırmaların dışında tutulmuştur. Bu, Türkiyede yaşayan herkesi Türk sayan bir anlayıştır.
Kitapta sadece, Mecburi İskân olgusu incelenmiştir.
Bu araştırmada olgulara, bilim yöntemi ile yaklaşmanın nasıl olacağına dair ve cumhuriyet tarihinden seçilmiş bazı olgular üzerinde durulmuştur.
Kritik edilmesi dileğiyle!
İsmail Beşikci'ye saygı, okura dostlukla...