İkinci kaide, bütün söylemlerin, söylem olmaları itibariyle eşit oldukları şeklindedir. Bu durumda herhangi bir söylemin hakikati tek başına kuşattığını, tekelinde bulundurduğunu iddia etmek gibi bir hakkı yoktur, çünkü bunu yaptığı, bu iddiayı seslendirdiği anda, aslında kendisinin "sahte" bir söylem olduğunu belirtmiş olacaktır. belli bir toplumsal, siyasi ve tarihsel bağlam içerisinde herhangi bir söylem geniş bir yayılma ve hakimiyet alanı bulabilir ve bu durum onun diğer söylemler üzerinde egemenlik kurmasına, onları merkezin dışına itmesine, ilgi alanlarının ve dikkatlerin dışına çıkarmasına sebep olabilir.
İkinci kaide, bütün söylemlerin, söylem olmaları itibariyle eşit oldukları şeklindedir. Bu durumda herhangi bir söylemin hakikati tek başına kuşattığını, tekelinde bulundurduğunu iddia etmek gibi bir hakkı yoktur, çünkü bunu yaptığı, bu iddiayı seslendirdiği anda, aslında kendisinin "sahte" bir söylem olduğunu belirtmiş olacaktır. belli bir toplumsal, siyasi ve tarihsel bağlam içerisinde herhangi bir söylem geniş bir yayılma ve hakimiyet alanı bulabilir ve bu durum onun diğer söylemler üzerinde egemenlik kurmasına, onları merkezin dışına itmesine, ilgi alanlarının ve dikkatlerin dışına çıkarmasına sebep olabilir.