#smrgKİTABEVİ Less or More : Mimarlık - Tasarım - Sanat - Teori A4 TÜRKÇE - 2023
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Ofset Yapımevi
ISBN-10:
9786056878022
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
15x20
Sayfa Sayısı:
584
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
792,00
Havale/EFT ile:
768,24
Stoktan teslim
1199211963
598478
https://www.simurgkitabevi.com/less-or-more-mimarlik-tasarim-sanat-teori-a4-turkce-2023
Less or More : Mimarlık - Tasarım - Sanat - Teori A4 TÜRKÇE - 2023 #smrgKİTABEVİ
792.00
Gökhan Avcıoğlu ve çalışma arkadaşlarının kişisel anıları, notları, soruları, eskizleri, tasarımları ile mimarlık pratiğinin belirli bir zaman dilimindeki çabalarını nasıl açıkladıklarını içeren bir nevi 'director's cut' olarak nitelendirebileceğimiz bu kitap hem çalışmalarımızın envanterlerini çıkarmayı, hem de zamanımızın mimarlığı ilgilendiren önemli sorunları hakkında farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.
Bu bağlamda kitap, sadece bizim çalışmalarımızı değil, aynı zamanda mimari tasarım ile ilgili dünya genelindeki sayısız verileri, anlatıları, tarihi ve dönüm noktalarını da sunmaktadır. Bu kitapta yer alan, mimarlık dışındaki dünyaya işaret eden tanıtım kutucukları, tasarım pratiğiyle ilgilenenlerin bu tür konularda da bilgi sahibi olması için tasarlanmıştır.
Bu kitap sadece GAD'ın bir yapı/yapıtlar antolojisi olmayıp, kitapta yer alan yapı/yapılar deneysel, yapım aşamasında ya da inşa edilmiş olması fark etmeksizin okuyucunun mevcut düşüncelerini, bakış açılarını tartışabilecekleri örnekler olarak düşünülerek seçilmiştir.
"Mimarlık mesleğindeki yolculuğum tek başına başladı, ancak 40 yılı aşkın deneyimim süresince, tasarımcılar, öğrenciler, inşaat ve yapılı çevre ile ilgilenen diğer meslek sahipleri ile olan iş birlikleri sonunda bana eşlik edenler, onlarcadan binlerce kişiye ulaştı. Tek kişi olarak başladığım ve atölyelerden ortaklıklara kadar uzanan meslek hayatıma, şu an bir orkestra ile devam ediyorum.
Zamanla süren çalışmalardan sonra bugün, GAD ve GAD Foundation'ın yıllara sair başarılarıyla gurur duyuyoruz.
Yeni yüzyılda, yaşanabilir ve sürdürülebilir çevreler inşa etmek düşüncesiyle hazırladığımız bu kitap etrafımızda neler olup bittiğini anlamak, bu konuda neler yaptığımızı ve yapabileceğimizi durup değerlendirmek için mükemmel bir fırsat oldu.
Bu yolculuğun parçası olan, emeklerini bu mesleğe veren, kendileri öğrenirken bize de öğreten, üzerimizde etkisi olan herkese, özellikle de arzularını gerçekleştirebileceğimize ve yeteneğimize inananlara yürekten teşekkür ediyorum."
Doğanın hareketlerinden, vahşi hayvanların, başka kavimlerin saldırılarından korunma, sığınma içgüdüsünden, biriktirme, toplama, depolama, üretme ve başka insani anlamlar ekleme üzerine, mimarlığın yapıla yapıla bir öncekine örnek olarak anonimleşmiş ya da kişiselleştirilmiş gelişimi bir önceki yüzyılda Mies Van der Rohe tarafından "Less is More" olarak tariflendi ve bu tarif çok tuttu. 20. yüzyılın başlarında iyi ya da kötü bir çok binanın yapım ülküsü için kullanıldı.
Robert Venturi bu deyimi, ideolojik ama içi de yeterince doldurulmamış örneklerin sıkıcılığını da göz önünde bulundurarak "Less is Bore" olarak ironikleştirdi. Ancak 'bore' olana karşı aradığı cevaplar, bu değiştirilmiş deyimi bayraklaştıran mimarlar tarafından yeterince doyurucu olmaktan uzak olduğundan eleştirmenler tarafından bir decade sonra cepheci tiyatral dekoratif damgasını yedi.
Yakın bir zamanda Bjarke Ingels (BIG) "Yes is More" deyimiyle eğlenceli fakat bir ofisin bakış açısını geçmeyen, mimari gimmick, esprili içerikli projelerle bezeli monografilerini yayınladı.
Bize göre bir bina, 'less' veya 'more' olup olmadığı ikileminden ziyade bu kitapta açıkladığımız fikirlerden damıtılmış özellikler dikkate alınarak tasarlanıp inşa edilmesinde varlığını sürdürür. Bu nedenle, bu kitabın adı mimari soyutlamanın az ya da çok olmasının ötesinde, özellikle anlam ve dayanıklılık üzerine dikkat çekmek amacıyla "Less or More" olarak belirlendi.
Less or More, yarım yüzyıllık dünya tarihine tanıklık eden Gökhan Avcıoğlu ve çevresindeki yakın çalışma arkadaşları tarafından, çeşitli örnek ve varyasyonların çalışılmasıyla, aralarda çeşitli baskı örnekleri alınarak, beş yılı aşkın bir sürede, arşiv kaynakları değişik dönemlerde kullanılan çizim ve simülasyon metotları sürekli değişen ve gelişen dijital yöntemlerin dönemlerine uygun halleri ve İngilizce anlatım metinleri ile hazırlanarak sonlandırıldı.
Şu an okumakta olduğunuz Türkçe baskısı da, bu metinlerin tercüme edilmesiyle oluşturuldu. Çevirisi gerekmeyen metinler ve kelimeler (şimdilik) kendi dilinde bırakıldı.
Bugün kullanılmakta olan Türkçe; kökeninde Anadolu'da kullanılan Rumca, Ermenice, Farsça, Arapça, Fransızca, şimdilerde İngilizce kelime ve ifadeler ile zenginlik kazanmaktadır. Durumların, farklı dillerde kullanılan kelimeler ile ifade edilmesi zenginliktir.
Kelimelerin ve ifadelerin ülke vatandaşlarının geçmişteki orijinal kullanımlarını araştırmak, ortaya çıkarmak, zenginleştirmek amacıyla kurulmuş olan Türk Dil Kurumu amacını yeterince yerine getirememekte, hatta giderek günlük kullanım kalitesini ve kullanımını zayıflatmaktadır. Kurumun kuruluş amacının bu olmadığı bilinciyle bu yazıyı kaleme aldık.
Bugün kullanılmakta olan Türkçe; Cumhuriyet'in resmi tarihinde ortaya atıldığı gibi sadece Orta Asya'dan Anadolu'ya göçtüğü düşünülen bin yıllık bir tarihin, bir durumun dili değildir. Sadece burayı merkeze almak buradan çıkarımlar ve türetmeler yapmak, dili yaşayan bir dil olmaktan çıkaracak, motamot mekanik bir dil haline getirecektir. Bu kitapta açıklamaya çalıştığımız görüşlerimiz, açıklamalarımız, tariflerimiz, onları bu zenginlik ve rahatlık içerisinde kelimelerle inşa etmek, düşündürmek, paylaşmak amacıyla serbest kelime seçimleriyle yapılmıştır.
Metinlerdeki başta İngilizce ve diğer kendi dilinde kullanılan orijinal kelimelerin farklı kültürlerde ve dijital medyada kullanımı arttıkça, değişmekte oldukları gözlenmektedir. Okunduğu gibi yazılmalar, harf eksiltmeleri, rakamsal kodlamalar, çift anlamlı kullanımlar artmaktadır.
Özetle davranışlarımızı, duygularımızı anlatan dil, dondurulmuş bir araç olmaktan ziyade yaşayan canlı bir dünyadır.
Uluslararası kullanıcılar için çevirme fırsatı doğdukça GAD Foundation bu çalışmaya başka dillerde de devam edecek.
Son zamanlarda çoklukla ortaya çıkan mimari monografi kitapları, ne yazık ki spesifik bir konuda yoğunlaşmaları sebebiyle beklenenin dışına çıkmaktan yoksun, olabildiğince de sıkıcıdır. Mimari, insansız, soğuk, cansız fotoğraflarla sunulur. Eğlenceli, öğretici ya da kalıcı etkisi olanları çok azdır. Bu sıkıcı döngüyü kırmak için tasarım modalarına takılmadan, sayısal vurgularla ifade edilen güncel ticari becerilerin dışında yorumlar katabilmek, daha geniş bir perspektifte okumak, tartışmak, yıllarca malzeme toplamak, arşivlemek, filtrelemek, ayrıştırmak, tartmak, tarafsızca kritik etmek, elemek, sonra eldekileri bir araya getirmek gerekir.
Global mimari ve kentsel tasarım disiplinlerinin, oldukça karmaşık bir eğitim sistemi, tasarım yapma ve inşa etme biçimi var. Bu karmaşıklık içinde öğrenciler, mesleği icra edenler sadece bina ölçeğine odaklanırken çevre, sokak, mahalle ve insan ölçeğini ihmal edebiliyorlar. 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına yaklaşırken bu anlamda ciddi bir değişiklik yapmak gerekiyor.
Bu kitaptan elde edilen gelirler mimarlık kültürünü beslemek amacıyla GAD Foundation faaliyetlerine bağışlanacaktır.
Bu bağlamda kitap, sadece bizim çalışmalarımızı değil, aynı zamanda mimari tasarım ile ilgili dünya genelindeki sayısız verileri, anlatıları, tarihi ve dönüm noktalarını da sunmaktadır. Bu kitapta yer alan, mimarlık dışındaki dünyaya işaret eden tanıtım kutucukları, tasarım pratiğiyle ilgilenenlerin bu tür konularda da bilgi sahibi olması için tasarlanmıştır.
Bu kitap sadece GAD'ın bir yapı/yapıtlar antolojisi olmayıp, kitapta yer alan yapı/yapılar deneysel, yapım aşamasında ya da inşa edilmiş olması fark etmeksizin okuyucunun mevcut düşüncelerini, bakış açılarını tartışabilecekleri örnekler olarak düşünülerek seçilmiştir.
"Mimarlık mesleğindeki yolculuğum tek başına başladı, ancak 40 yılı aşkın deneyimim süresince, tasarımcılar, öğrenciler, inşaat ve yapılı çevre ile ilgilenen diğer meslek sahipleri ile olan iş birlikleri sonunda bana eşlik edenler, onlarcadan binlerce kişiye ulaştı. Tek kişi olarak başladığım ve atölyelerden ortaklıklara kadar uzanan meslek hayatıma, şu an bir orkestra ile devam ediyorum.
Zamanla süren çalışmalardan sonra bugün, GAD ve GAD Foundation'ın yıllara sair başarılarıyla gurur duyuyoruz.
Yeni yüzyılda, yaşanabilir ve sürdürülebilir çevreler inşa etmek düşüncesiyle hazırladığımız bu kitap etrafımızda neler olup bittiğini anlamak, bu konuda neler yaptığımızı ve yapabileceğimizi durup değerlendirmek için mükemmel bir fırsat oldu.
Bu yolculuğun parçası olan, emeklerini bu mesleğe veren, kendileri öğrenirken bize de öğreten, üzerimizde etkisi olan herkese, özellikle de arzularını gerçekleştirebileceğimize ve yeteneğimize inananlara yürekten teşekkür ediyorum."
Doğanın hareketlerinden, vahşi hayvanların, başka kavimlerin saldırılarından korunma, sığınma içgüdüsünden, biriktirme, toplama, depolama, üretme ve başka insani anlamlar ekleme üzerine, mimarlığın yapıla yapıla bir öncekine örnek olarak anonimleşmiş ya da kişiselleştirilmiş gelişimi bir önceki yüzyılda Mies Van der Rohe tarafından "Less is More" olarak tariflendi ve bu tarif çok tuttu. 20. yüzyılın başlarında iyi ya da kötü bir çok binanın yapım ülküsü için kullanıldı.
Robert Venturi bu deyimi, ideolojik ama içi de yeterince doldurulmamış örneklerin sıkıcılığını da göz önünde bulundurarak "Less is Bore" olarak ironikleştirdi. Ancak 'bore' olana karşı aradığı cevaplar, bu değiştirilmiş deyimi bayraklaştıran mimarlar tarafından yeterince doyurucu olmaktan uzak olduğundan eleştirmenler tarafından bir decade sonra cepheci tiyatral dekoratif damgasını yedi.
Yakın bir zamanda Bjarke Ingels (BIG) "Yes is More" deyimiyle eğlenceli fakat bir ofisin bakış açısını geçmeyen, mimari gimmick, esprili içerikli projelerle bezeli monografilerini yayınladı.
Bize göre bir bina, 'less' veya 'more' olup olmadığı ikileminden ziyade bu kitapta açıkladığımız fikirlerden damıtılmış özellikler dikkate alınarak tasarlanıp inşa edilmesinde varlığını sürdürür. Bu nedenle, bu kitabın adı mimari soyutlamanın az ya da çok olmasının ötesinde, özellikle anlam ve dayanıklılık üzerine dikkat çekmek amacıyla "Less or More" olarak belirlendi.
Less or More, yarım yüzyıllık dünya tarihine tanıklık eden Gökhan Avcıoğlu ve çevresindeki yakın çalışma arkadaşları tarafından, çeşitli örnek ve varyasyonların çalışılmasıyla, aralarda çeşitli baskı örnekleri alınarak, beş yılı aşkın bir sürede, arşiv kaynakları değişik dönemlerde kullanılan çizim ve simülasyon metotları sürekli değişen ve gelişen dijital yöntemlerin dönemlerine uygun halleri ve İngilizce anlatım metinleri ile hazırlanarak sonlandırıldı.
Şu an okumakta olduğunuz Türkçe baskısı da, bu metinlerin tercüme edilmesiyle oluşturuldu. Çevirisi gerekmeyen metinler ve kelimeler (şimdilik) kendi dilinde bırakıldı.
Bugün kullanılmakta olan Türkçe; kökeninde Anadolu'da kullanılan Rumca, Ermenice, Farsça, Arapça, Fransızca, şimdilerde İngilizce kelime ve ifadeler ile zenginlik kazanmaktadır. Durumların, farklı dillerde kullanılan kelimeler ile ifade edilmesi zenginliktir.
Kelimelerin ve ifadelerin ülke vatandaşlarının geçmişteki orijinal kullanımlarını araştırmak, ortaya çıkarmak, zenginleştirmek amacıyla kurulmuş olan Türk Dil Kurumu amacını yeterince yerine getirememekte, hatta giderek günlük kullanım kalitesini ve kullanımını zayıflatmaktadır. Kurumun kuruluş amacının bu olmadığı bilinciyle bu yazıyı kaleme aldık.
Bugün kullanılmakta olan Türkçe; Cumhuriyet'in resmi tarihinde ortaya atıldığı gibi sadece Orta Asya'dan Anadolu'ya göçtüğü düşünülen bin yıllık bir tarihin, bir durumun dili değildir. Sadece burayı merkeze almak buradan çıkarımlar ve türetmeler yapmak, dili yaşayan bir dil olmaktan çıkaracak, motamot mekanik bir dil haline getirecektir. Bu kitapta açıklamaya çalıştığımız görüşlerimiz, açıklamalarımız, tariflerimiz, onları bu zenginlik ve rahatlık içerisinde kelimelerle inşa etmek, düşündürmek, paylaşmak amacıyla serbest kelime seçimleriyle yapılmıştır.
Metinlerdeki başta İngilizce ve diğer kendi dilinde kullanılan orijinal kelimelerin farklı kültürlerde ve dijital medyada kullanımı arttıkça, değişmekte oldukları gözlenmektedir. Okunduğu gibi yazılmalar, harf eksiltmeleri, rakamsal kodlamalar, çift anlamlı kullanımlar artmaktadır.
Özetle davranışlarımızı, duygularımızı anlatan dil, dondurulmuş bir araç olmaktan ziyade yaşayan canlı bir dünyadır.
Uluslararası kullanıcılar için çevirme fırsatı doğdukça GAD Foundation bu çalışmaya başka dillerde de devam edecek.
Son zamanlarda çoklukla ortaya çıkan mimari monografi kitapları, ne yazık ki spesifik bir konuda yoğunlaşmaları sebebiyle beklenenin dışına çıkmaktan yoksun, olabildiğince de sıkıcıdır. Mimari, insansız, soğuk, cansız fotoğraflarla sunulur. Eğlenceli, öğretici ya da kalıcı etkisi olanları çok azdır. Bu sıkıcı döngüyü kırmak için tasarım modalarına takılmadan, sayısal vurgularla ifade edilen güncel ticari becerilerin dışında yorumlar katabilmek, daha geniş bir perspektifte okumak, tartışmak, yıllarca malzeme toplamak, arşivlemek, filtrelemek, ayrıştırmak, tartmak, tarafsızca kritik etmek, elemek, sonra eldekileri bir araya getirmek gerekir.
Global mimari ve kentsel tasarım disiplinlerinin, oldukça karmaşık bir eğitim sistemi, tasarım yapma ve inşa etme biçimi var. Bu karmaşıklık içinde öğrenciler, mesleği icra edenler sadece bina ölçeğine odaklanırken çevre, sokak, mahalle ve insan ölçeğini ihmal edebiliyorlar. 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına yaklaşırken bu anlamda ciddi bir değişiklik yapmak gerekiyor.
Bu kitaptan elde edilen gelirler mimarlık kültürünü beslemek amacıyla GAD Foundation faaliyetlerine bağışlanacaktır.
Gökhan Avcıoğlu ve çalışma arkadaşlarının kişisel anıları, notları, soruları, eskizleri, tasarımları ile mimarlık pratiğinin belirli bir zaman dilimindeki çabalarını nasıl açıkladıklarını içeren bir nevi 'director's cut' olarak nitelendirebileceğimiz bu kitap hem çalışmalarımızın envanterlerini çıkarmayı, hem de zamanımızın mimarlığı ilgilendiren önemli sorunları hakkında farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.
Bu bağlamda kitap, sadece bizim çalışmalarımızı değil, aynı zamanda mimari tasarım ile ilgili dünya genelindeki sayısız verileri, anlatıları, tarihi ve dönüm noktalarını da sunmaktadır. Bu kitapta yer alan, mimarlık dışındaki dünyaya işaret eden tanıtım kutucukları, tasarım pratiğiyle ilgilenenlerin bu tür konularda da bilgi sahibi olması için tasarlanmıştır.
Bu kitap sadece GAD'ın bir yapı/yapıtlar antolojisi olmayıp, kitapta yer alan yapı/yapılar deneysel, yapım aşamasında ya da inşa edilmiş olması fark etmeksizin okuyucunun mevcut düşüncelerini, bakış açılarını tartışabilecekleri örnekler olarak düşünülerek seçilmiştir.
"Mimarlık mesleğindeki yolculuğum tek başına başladı, ancak 40 yılı aşkın deneyimim süresince, tasarımcılar, öğrenciler, inşaat ve yapılı çevre ile ilgilenen diğer meslek sahipleri ile olan iş birlikleri sonunda bana eşlik edenler, onlarcadan binlerce kişiye ulaştı. Tek kişi olarak başladığım ve atölyelerden ortaklıklara kadar uzanan meslek hayatıma, şu an bir orkestra ile devam ediyorum.
Zamanla süren çalışmalardan sonra bugün, GAD ve GAD Foundation'ın yıllara sair başarılarıyla gurur duyuyoruz.
Yeni yüzyılda, yaşanabilir ve sürdürülebilir çevreler inşa etmek düşüncesiyle hazırladığımız bu kitap etrafımızda neler olup bittiğini anlamak, bu konuda neler yaptığımızı ve yapabileceğimizi durup değerlendirmek için mükemmel bir fırsat oldu.
Bu yolculuğun parçası olan, emeklerini bu mesleğe veren, kendileri öğrenirken bize de öğreten, üzerimizde etkisi olan herkese, özellikle de arzularını gerçekleştirebileceğimize ve yeteneğimize inananlara yürekten teşekkür ediyorum."
Doğanın hareketlerinden, vahşi hayvanların, başka kavimlerin saldırılarından korunma, sığınma içgüdüsünden, biriktirme, toplama, depolama, üretme ve başka insani anlamlar ekleme üzerine, mimarlığın yapıla yapıla bir öncekine örnek olarak anonimleşmiş ya da kişiselleştirilmiş gelişimi bir önceki yüzyılda Mies Van der Rohe tarafından "Less is More" olarak tariflendi ve bu tarif çok tuttu. 20. yüzyılın başlarında iyi ya da kötü bir çok binanın yapım ülküsü için kullanıldı.
Robert Venturi bu deyimi, ideolojik ama içi de yeterince doldurulmamış örneklerin sıkıcılığını da göz önünde bulundurarak "Less is Bore" olarak ironikleştirdi. Ancak 'bore' olana karşı aradığı cevaplar, bu değiştirilmiş deyimi bayraklaştıran mimarlar tarafından yeterince doyurucu olmaktan uzak olduğundan eleştirmenler tarafından bir decade sonra cepheci tiyatral dekoratif damgasını yedi.
Yakın bir zamanda Bjarke Ingels (BIG) "Yes is More" deyimiyle eğlenceli fakat bir ofisin bakış açısını geçmeyen, mimari gimmick, esprili içerikli projelerle bezeli monografilerini yayınladı.
Bize göre bir bina, 'less' veya 'more' olup olmadığı ikileminden ziyade bu kitapta açıkladığımız fikirlerden damıtılmış özellikler dikkate alınarak tasarlanıp inşa edilmesinde varlığını sürdürür. Bu nedenle, bu kitabın adı mimari soyutlamanın az ya da çok olmasının ötesinde, özellikle anlam ve dayanıklılık üzerine dikkat çekmek amacıyla "Less or More" olarak belirlendi.
Less or More, yarım yüzyıllık dünya tarihine tanıklık eden Gökhan Avcıoğlu ve çevresindeki yakın çalışma arkadaşları tarafından, çeşitli örnek ve varyasyonların çalışılmasıyla, aralarda çeşitli baskı örnekleri alınarak, beş yılı aşkın bir sürede, arşiv kaynakları değişik dönemlerde kullanılan çizim ve simülasyon metotları sürekli değişen ve gelişen dijital yöntemlerin dönemlerine uygun halleri ve İngilizce anlatım metinleri ile hazırlanarak sonlandırıldı.
Şu an okumakta olduğunuz Türkçe baskısı da, bu metinlerin tercüme edilmesiyle oluşturuldu. Çevirisi gerekmeyen metinler ve kelimeler (şimdilik) kendi dilinde bırakıldı.
Bugün kullanılmakta olan Türkçe; kökeninde Anadolu'da kullanılan Rumca, Ermenice, Farsça, Arapça, Fransızca, şimdilerde İngilizce kelime ve ifadeler ile zenginlik kazanmaktadır. Durumların, farklı dillerde kullanılan kelimeler ile ifade edilmesi zenginliktir.
Kelimelerin ve ifadelerin ülke vatandaşlarının geçmişteki orijinal kullanımlarını araştırmak, ortaya çıkarmak, zenginleştirmek amacıyla kurulmuş olan Türk Dil Kurumu amacını yeterince yerine getirememekte, hatta giderek günlük kullanım kalitesini ve kullanımını zayıflatmaktadır. Kurumun kuruluş amacının bu olmadığı bilinciyle bu yazıyı kaleme aldık.
Bugün kullanılmakta olan Türkçe; Cumhuriyet'in resmi tarihinde ortaya atıldığı gibi sadece Orta Asya'dan Anadolu'ya göçtüğü düşünülen bin yıllık bir tarihin, bir durumun dili değildir. Sadece burayı merkeze almak buradan çıkarımlar ve türetmeler yapmak, dili yaşayan bir dil olmaktan çıkaracak, motamot mekanik bir dil haline getirecektir. Bu kitapta açıklamaya çalıştığımız görüşlerimiz, açıklamalarımız, tariflerimiz, onları bu zenginlik ve rahatlık içerisinde kelimelerle inşa etmek, düşündürmek, paylaşmak amacıyla serbest kelime seçimleriyle yapılmıştır.
Metinlerdeki başta İngilizce ve diğer kendi dilinde kullanılan orijinal kelimelerin farklı kültürlerde ve dijital medyada kullanımı arttıkça, değişmekte oldukları gözlenmektedir. Okunduğu gibi yazılmalar, harf eksiltmeleri, rakamsal kodlamalar, çift anlamlı kullanımlar artmaktadır.
Özetle davranışlarımızı, duygularımızı anlatan dil, dondurulmuş bir araç olmaktan ziyade yaşayan canlı bir dünyadır.
Uluslararası kullanıcılar için çevirme fırsatı doğdukça GAD Foundation bu çalışmaya başka dillerde de devam edecek.
Son zamanlarda çoklukla ortaya çıkan mimari monografi kitapları, ne yazık ki spesifik bir konuda yoğunlaşmaları sebebiyle beklenenin dışına çıkmaktan yoksun, olabildiğince de sıkıcıdır. Mimari, insansız, soğuk, cansız fotoğraflarla sunulur. Eğlenceli, öğretici ya da kalıcı etkisi olanları çok azdır. Bu sıkıcı döngüyü kırmak için tasarım modalarına takılmadan, sayısal vurgularla ifade edilen güncel ticari becerilerin dışında yorumlar katabilmek, daha geniş bir perspektifte okumak, tartışmak, yıllarca malzeme toplamak, arşivlemek, filtrelemek, ayrıştırmak, tartmak, tarafsızca kritik etmek, elemek, sonra eldekileri bir araya getirmek gerekir.
Global mimari ve kentsel tasarım disiplinlerinin, oldukça karmaşık bir eğitim sistemi, tasarım yapma ve inşa etme biçimi var. Bu karmaşıklık içinde öğrenciler, mesleği icra edenler sadece bina ölçeğine odaklanırken çevre, sokak, mahalle ve insan ölçeğini ihmal edebiliyorlar. 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına yaklaşırken bu anlamda ciddi bir değişiklik yapmak gerekiyor.
Bu kitaptan elde edilen gelirler mimarlık kültürünü beslemek amacıyla GAD Foundation faaliyetlerine bağışlanacaktır.
Bu bağlamda kitap, sadece bizim çalışmalarımızı değil, aynı zamanda mimari tasarım ile ilgili dünya genelindeki sayısız verileri, anlatıları, tarihi ve dönüm noktalarını da sunmaktadır. Bu kitapta yer alan, mimarlık dışındaki dünyaya işaret eden tanıtım kutucukları, tasarım pratiğiyle ilgilenenlerin bu tür konularda da bilgi sahibi olması için tasarlanmıştır.
Bu kitap sadece GAD'ın bir yapı/yapıtlar antolojisi olmayıp, kitapta yer alan yapı/yapılar deneysel, yapım aşamasında ya da inşa edilmiş olması fark etmeksizin okuyucunun mevcut düşüncelerini, bakış açılarını tartışabilecekleri örnekler olarak düşünülerek seçilmiştir.
"Mimarlık mesleğindeki yolculuğum tek başına başladı, ancak 40 yılı aşkın deneyimim süresince, tasarımcılar, öğrenciler, inşaat ve yapılı çevre ile ilgilenen diğer meslek sahipleri ile olan iş birlikleri sonunda bana eşlik edenler, onlarcadan binlerce kişiye ulaştı. Tek kişi olarak başladığım ve atölyelerden ortaklıklara kadar uzanan meslek hayatıma, şu an bir orkestra ile devam ediyorum.
Zamanla süren çalışmalardan sonra bugün, GAD ve GAD Foundation'ın yıllara sair başarılarıyla gurur duyuyoruz.
Yeni yüzyılda, yaşanabilir ve sürdürülebilir çevreler inşa etmek düşüncesiyle hazırladığımız bu kitap etrafımızda neler olup bittiğini anlamak, bu konuda neler yaptığımızı ve yapabileceğimizi durup değerlendirmek için mükemmel bir fırsat oldu.
Bu yolculuğun parçası olan, emeklerini bu mesleğe veren, kendileri öğrenirken bize de öğreten, üzerimizde etkisi olan herkese, özellikle de arzularını gerçekleştirebileceğimize ve yeteneğimize inananlara yürekten teşekkür ediyorum."
Doğanın hareketlerinden, vahşi hayvanların, başka kavimlerin saldırılarından korunma, sığınma içgüdüsünden, biriktirme, toplama, depolama, üretme ve başka insani anlamlar ekleme üzerine, mimarlığın yapıla yapıla bir öncekine örnek olarak anonimleşmiş ya da kişiselleştirilmiş gelişimi bir önceki yüzyılda Mies Van der Rohe tarafından "Less is More" olarak tariflendi ve bu tarif çok tuttu. 20. yüzyılın başlarında iyi ya da kötü bir çok binanın yapım ülküsü için kullanıldı.
Robert Venturi bu deyimi, ideolojik ama içi de yeterince doldurulmamış örneklerin sıkıcılığını da göz önünde bulundurarak "Less is Bore" olarak ironikleştirdi. Ancak 'bore' olana karşı aradığı cevaplar, bu değiştirilmiş deyimi bayraklaştıran mimarlar tarafından yeterince doyurucu olmaktan uzak olduğundan eleştirmenler tarafından bir decade sonra cepheci tiyatral dekoratif damgasını yedi.
Yakın bir zamanda Bjarke Ingels (BIG) "Yes is More" deyimiyle eğlenceli fakat bir ofisin bakış açısını geçmeyen, mimari gimmick, esprili içerikli projelerle bezeli monografilerini yayınladı.
Bize göre bir bina, 'less' veya 'more' olup olmadığı ikileminden ziyade bu kitapta açıkladığımız fikirlerden damıtılmış özellikler dikkate alınarak tasarlanıp inşa edilmesinde varlığını sürdürür. Bu nedenle, bu kitabın adı mimari soyutlamanın az ya da çok olmasının ötesinde, özellikle anlam ve dayanıklılık üzerine dikkat çekmek amacıyla "Less or More" olarak belirlendi.
Less or More, yarım yüzyıllık dünya tarihine tanıklık eden Gökhan Avcıoğlu ve çevresindeki yakın çalışma arkadaşları tarafından, çeşitli örnek ve varyasyonların çalışılmasıyla, aralarda çeşitli baskı örnekleri alınarak, beş yılı aşkın bir sürede, arşiv kaynakları değişik dönemlerde kullanılan çizim ve simülasyon metotları sürekli değişen ve gelişen dijital yöntemlerin dönemlerine uygun halleri ve İngilizce anlatım metinleri ile hazırlanarak sonlandırıldı.
Şu an okumakta olduğunuz Türkçe baskısı da, bu metinlerin tercüme edilmesiyle oluşturuldu. Çevirisi gerekmeyen metinler ve kelimeler (şimdilik) kendi dilinde bırakıldı.
Bugün kullanılmakta olan Türkçe; kökeninde Anadolu'da kullanılan Rumca, Ermenice, Farsça, Arapça, Fransızca, şimdilerde İngilizce kelime ve ifadeler ile zenginlik kazanmaktadır. Durumların, farklı dillerde kullanılan kelimeler ile ifade edilmesi zenginliktir.
Kelimelerin ve ifadelerin ülke vatandaşlarının geçmişteki orijinal kullanımlarını araştırmak, ortaya çıkarmak, zenginleştirmek amacıyla kurulmuş olan Türk Dil Kurumu amacını yeterince yerine getirememekte, hatta giderek günlük kullanım kalitesini ve kullanımını zayıflatmaktadır. Kurumun kuruluş amacının bu olmadığı bilinciyle bu yazıyı kaleme aldık.
Bugün kullanılmakta olan Türkçe; Cumhuriyet'in resmi tarihinde ortaya atıldığı gibi sadece Orta Asya'dan Anadolu'ya göçtüğü düşünülen bin yıllık bir tarihin, bir durumun dili değildir. Sadece burayı merkeze almak buradan çıkarımlar ve türetmeler yapmak, dili yaşayan bir dil olmaktan çıkaracak, motamot mekanik bir dil haline getirecektir. Bu kitapta açıklamaya çalıştığımız görüşlerimiz, açıklamalarımız, tariflerimiz, onları bu zenginlik ve rahatlık içerisinde kelimelerle inşa etmek, düşündürmek, paylaşmak amacıyla serbest kelime seçimleriyle yapılmıştır.
Metinlerdeki başta İngilizce ve diğer kendi dilinde kullanılan orijinal kelimelerin farklı kültürlerde ve dijital medyada kullanımı arttıkça, değişmekte oldukları gözlenmektedir. Okunduğu gibi yazılmalar, harf eksiltmeleri, rakamsal kodlamalar, çift anlamlı kullanımlar artmaktadır.
Özetle davranışlarımızı, duygularımızı anlatan dil, dondurulmuş bir araç olmaktan ziyade yaşayan canlı bir dünyadır.
Uluslararası kullanıcılar için çevirme fırsatı doğdukça GAD Foundation bu çalışmaya başka dillerde de devam edecek.
Son zamanlarda çoklukla ortaya çıkan mimari monografi kitapları, ne yazık ki spesifik bir konuda yoğunlaşmaları sebebiyle beklenenin dışına çıkmaktan yoksun, olabildiğince de sıkıcıdır. Mimari, insansız, soğuk, cansız fotoğraflarla sunulur. Eğlenceli, öğretici ya da kalıcı etkisi olanları çok azdır. Bu sıkıcı döngüyü kırmak için tasarım modalarına takılmadan, sayısal vurgularla ifade edilen güncel ticari becerilerin dışında yorumlar katabilmek, daha geniş bir perspektifte okumak, tartışmak, yıllarca malzeme toplamak, arşivlemek, filtrelemek, ayrıştırmak, tartmak, tarafsızca kritik etmek, elemek, sonra eldekileri bir araya getirmek gerekir.
Global mimari ve kentsel tasarım disiplinlerinin, oldukça karmaşık bir eğitim sistemi, tasarım yapma ve inşa etme biçimi var. Bu karmaşıklık içinde öğrenciler, mesleği icra edenler sadece bina ölçeğine odaklanırken çevre, sokak, mahalle ve insan ölçeğini ihmal edebiliyorlar. 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına yaklaşırken bu anlamda ciddi bir değişiklik yapmak gerekiyor.
Bu kitaptan elde edilen gelirler mimarlık kültürünü beslemek amacıyla GAD Foundation faaliyetlerine bağışlanacaktır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.