#smrgKİTABEVİ Mahir, Deniz, İbo: Anlatılan Senin Hikayendir -
Evet bu karakutu çok etkili. Bir medya toplumu olduk uzun zamandır. Başka yöntemlerle anlatmakta çok zorlanılan şeyleri televizyondan herkese ulaştırabilmek mümkün artık. Bu durum siyaset için bile böyle. Parası olanlar için elbette. Parası olan partiler artık seçim dönemlerinde propagandalarını boşuna TV'den yapmıyorlar.
Ancak kuşkusuz ki bu 'yeni' tanışma sadece böyle açıklanamaz. Belleksizleştirilen bir toplum var artık. Okumayan, konuşmayan örgütlenemeyen; teslim alınmış bir Türkiye... Tüm mücadelemize karşın durum bugün böyle.
Böyle bir ülkede gerek günün koşulları, gerekse de dizinin yapımcıları, yönetmeni ve danışmanlarının namuslu tavrı, gerçeklere mümkün mertebe yakın durma sorumlulukları, izleyiciyi doğal olarak televizyon karşısına bağladı. Gözleri yaşlı, yumrukları sıkılı, kendi tarihimizi seyrettik sanki kendimiz oynarmışcasına.
Bizi bu kadar hüzünlendiren dizi, birçok insanı, bilmedikleri bir ülkede düşsel kahramanlar izledikleri hissiyle koltuğa oturttu. Başlangıçta bir nevi 'Lost kıvamında' izlenen dizi giderek Türkiye siyasal hayatına etki yapacak kadar ses getirdi. Gençler pıtrak gibi meydanlarda boy göstermeye başladı. Önümüzdeki yıllar, ağabeylerinin, ablalarının izinden gidecekleri mesajını yaydılar meydanlarda.
Bu kadar belleksiz nasıl oldu bu toplum, diye sormamak gerekiyor. Bu, anlaşılır bir şey. Toplumun üzerinden silindir gibi geçen askerî darbeler ve baskı dönemlerinden sonra aileler, çocuklarının bilmesini istemedikleri hiçbir konuda onları yönlendirmedi. Hatta hayatı mücadele içinde, hapishanelerde geçen devrimciler bile çocuk sahibi olduklarında çocuklarını bir ebeveyn içgüdüsüyle korudular. Kendi başlarından geçen 'kötü' şeyleri onların da yaşamasını istemiyorlardı açıktan ya da gizli düşüncelerinde. Böylesi bir duruma karşı bir şeyler yapmak gerekiyordu tüm yaptıklarımıza ek olarak.
Biz de BirGün gazetesi olarak 68'in 40'ıncı yılında arkadaşlarımızı anmak, mücadelelerine olan bağlılığımızı göstermek için bir yazı dizisi hazırladık. Geride kalanlarla konuştuk önce. Onlar bize geride kalmanın kolay olmadığını anlattılar. Sonra gençlerle konuştuk. Onlara sorduk Kızıldere'yi, Mahir'i, Deniz'i, İbo'yu ve ON'ları.
Hatırla Sevgili dizisinin oyuncularıyla, yönetmeni, senaristleriyle ve danışmanlarıyla da konuştuk.
Kızıldere'nin 36'ncı yıldönümünde, 30 Mart 2008'de yayımlamaya başladığımız yazı dizisini, günlük bir gazetenin sayfalarında yitip gitmemesi için kitaplaştırmaya karar verdik. Sonuçta, 22 gün süren bir yazı dizisi BirGün emekçilerinin çabalarıyla elinizde tuttuğunuz kitaba dönüştü. (Tanıtım yazısından)
Evet bu karakutu çok etkili. Bir medya toplumu olduk uzun zamandır. Başka yöntemlerle anlatmakta çok zorlanılan şeyleri televizyondan herkese ulaştırabilmek mümkün artık. Bu durum siyaset için bile böyle. Parası olanlar için elbette. Parası olan partiler artık seçim dönemlerinde propagandalarını boşuna TV'den yapmıyorlar.
Ancak kuşkusuz ki bu 'yeni' tanışma sadece böyle açıklanamaz. Belleksizleştirilen bir toplum var artık. Okumayan, konuşmayan örgütlenemeyen; teslim alınmış bir Türkiye... Tüm mücadelemize karşın durum bugün böyle.
Böyle bir ülkede gerek günün koşulları, gerekse de dizinin yapımcıları, yönetmeni ve danışmanlarının namuslu tavrı, gerçeklere mümkün mertebe yakın durma sorumlulukları, izleyiciyi doğal olarak televizyon karşısına bağladı. Gözleri yaşlı, yumrukları sıkılı, kendi tarihimizi seyrettik sanki kendimiz oynarmışcasına.
Bizi bu kadar hüzünlendiren dizi, birçok insanı, bilmedikleri bir ülkede düşsel kahramanlar izledikleri hissiyle koltuğa oturttu. Başlangıçta bir nevi 'Lost kıvamında' izlenen dizi giderek Türkiye siyasal hayatına etki yapacak kadar ses getirdi. Gençler pıtrak gibi meydanlarda boy göstermeye başladı. Önümüzdeki yıllar, ağabeylerinin, ablalarının izinden gidecekleri mesajını yaydılar meydanlarda.
Bu kadar belleksiz nasıl oldu bu toplum, diye sormamak gerekiyor. Bu, anlaşılır bir şey. Toplumun üzerinden silindir gibi geçen askerî darbeler ve baskı dönemlerinden sonra aileler, çocuklarının bilmesini istemedikleri hiçbir konuda onları yönlendirmedi. Hatta hayatı mücadele içinde, hapishanelerde geçen devrimciler bile çocuk sahibi olduklarında çocuklarını bir ebeveyn içgüdüsüyle korudular. Kendi başlarından geçen 'kötü' şeyleri onların da yaşamasını istemiyorlardı açıktan ya da gizli düşüncelerinde. Böylesi bir duruma karşı bir şeyler yapmak gerekiyordu tüm yaptıklarımıza ek olarak.
Biz de BirGün gazetesi olarak 68'in 40'ıncı yılında arkadaşlarımızı anmak, mücadelelerine olan bağlılığımızı göstermek için bir yazı dizisi hazırladık. Geride kalanlarla konuştuk önce. Onlar bize geride kalmanın kolay olmadığını anlattılar. Sonra gençlerle konuştuk. Onlara sorduk Kızıldere'yi, Mahir'i, Deniz'i, İbo'yu ve ON'ları.
Hatırla Sevgili dizisinin oyuncularıyla, yönetmeni, senaristleriyle ve danışmanlarıyla da konuştuk.
Kızıldere'nin 36'ncı yıldönümünde, 30 Mart 2008'de yayımlamaya başladığımız yazı dizisini, günlük bir gazetenin sayfalarında yitip gitmemesi için kitaplaştırmaya karar verdik. Sonuçta, 22 gün süren bir yazı dizisi BirGün emekçilerinin çabalarıyla elinizde tuttuğunuz kitaba dönüştü. (Tanıtım yazısından)