Bu kelimeler, bütün damarlarını sevgi ile titreştiren bir kan akışı gibi dalga dalga içine yerleşti. Bu sadece bir ses değildi. Hasretini çektiği, ait olduğu yerde bulunmanın, vatanında olmanın getirdiği duygusallık ve güvendi...
Bir düdük sesi... Sonra trenin tiz sesi...İşte o zaman iyice anladı. Türkiye'deydiler... Trenin camında ilk defa gördüğü ay yıldız ve şimdiye kadar duymadığı sözcükler... Ama bizden, kendimizden bir cümle... Ayak burunlarının üzerinde kalkarak kompartımanın penceresinden baktı. Evet, burası Edirne İstasyonu'ydu... Üsküp - Edirne hattında çalışan Sırp treninden inip Edirne - İstanbul arasında çalışan Türk trenine, camlarına ay yıldız işlenmiş, kendi ülkelerinin trenine binmişlerdi... Coşkuları dinmek bilmiyor, yürekleri sevinçten uçacakmış gibi atıyordu. Bu yoğun duygularla gözlerine uyku filan girmedi. Bütün gece, bakışlarını trenin camındaki ay yıldızdan hiç ayırmadan; mutlu, umutlu gülümseyip durdular... Anavatanında olmanın huzuru ve sevinci tüm hücrelerine yayılmıştı...”
1920'de Üsküp'te doğan Hasan Tahsin Abakan'ın, sekiz yaşındayken annesiyle birlikte Türkiye'ye gelmesiyle başlayan bu serüveninde; hem bir öğrenci hem de bir öğretmen olarak, onun tanıklığından yola çıkıp eğitim ve öğretim hayatımızın gelişimine doğru bir yolculuk yapacaksınız.
Üsküp, Selanik, İstanbul, Kütahya, Eskişehir ve İzmir'de 1900'lü yılların başından, günümüze kadar olan bu yaşanmışlıklar içinde, belki siz de bir arkadaşınıza, bir öğretmeninize, okuduğunuz okullara ya da bir anınıza rastlayacaksınız. Kim bilir?!.. (Kitap tanıtımından)
Bu kelimeler, bütün damarlarını sevgi ile titreştiren bir kan akışı gibi dalga dalga içine yerleşti. Bu sadece bir ses değildi. Hasretini çektiği, ait olduğu yerde bulunmanın, vatanında olmanın getirdiği duygusallık ve güvendi...
Bir düdük sesi... Sonra trenin tiz sesi...İşte o zaman iyice anladı. Türkiye'deydiler... Trenin camında ilk defa gördüğü ay yıldız ve şimdiye kadar duymadığı sözcükler... Ama bizden, kendimizden bir cümle... Ayak burunlarının üzerinde kalkarak kompartımanın penceresinden baktı. Evet, burası Edirne İstasyonu'ydu... Üsküp - Edirne hattında çalışan Sırp treninden inip Edirne - İstanbul arasında çalışan Türk trenine, camlarına ay yıldız işlenmiş, kendi ülkelerinin trenine binmişlerdi... Coşkuları dinmek bilmiyor, yürekleri sevinçten uçacakmış gibi atıyordu. Bu yoğun duygularla gözlerine uyku filan girmedi. Bütün gece, bakışlarını trenin camındaki ay yıldızdan hiç ayırmadan; mutlu, umutlu gülümseyip durdular... Anavatanında olmanın huzuru ve sevinci tüm hücrelerine yayılmıştı...”
1920'de Üsküp'te doğan Hasan Tahsin Abakan'ın, sekiz yaşındayken annesiyle birlikte Türkiye'ye gelmesiyle başlayan bu serüveninde; hem bir öğrenci hem de bir öğretmen olarak, onun tanıklığından yola çıkıp eğitim ve öğretim hayatımızın gelişimine doğru bir yolculuk yapacaksınız.
Üsküp, Selanik, İstanbul, Kütahya, Eskişehir ve İzmir'de 1900'lü yılların başından, günümüze kadar olan bu yaşanmışlıklar içinde, belki siz de bir arkadaşınıza, bir öğretmeninize, okuduğunuz okullara ya da bir anınıza rastlayacaksınız. Kim bilir?!.. (Kitap tanıtımından)