Kitabı başta liberal sosyal teorinin 1970'lerin ‘radikal' toplumsal düşüncesinde olandan çok daha ciddi bir biçimde ele alınmasının önemli olduğunu hissettiğim için yazmıştım. Kitabın temel amacı liberal sosyal teorinin bu türden teorilerin hem güçlü yanlarını hem de ideolojik sınırlılıklarını ortaya koyabilecek bir Marksist eleştirisini geliştirmekti. Kitap büyük ilgi gördü, fakat eleştirel tepkiler merkezî argümanın genelde anlaşılmadığını, bilhassa Marx'ı ortodoks yorumcularının gözüyle okuyabilenlerin çok fazla anlamadığını ve kitapta sunduğum Marx yorumunun özgünlüğünü gözden kaçırdıklarını gösterdi…
Kitabın ilk yayımlanmasından bu yana entellektüel manzara dramatik bir biçimde değişti. Liberal sosyal teoriyi eleştirmeden reddetmenin yerini ona eleştirmeden dönüş alırken hem Doğu'da hem Batı'da devletçi sosyalizmin çöküşü ‘Marksizm'in ölümü' ilânlarını teşvik etti. Yaşanan bu değişimlerin kitapta geliştirilen argümanı ilk yazıldığı dönemdekinden daha fazla güncel kıldığına inanıyorum. Liberal sosyal teorinin ortodoks Marksist ve radikal eleştirilerinin yetersizliğinin en iyi kanıtı liberalizmin yakın zamandaki canlanışıdır.
Liberalizmin yakın zamanlarda güçlenmesinin ardında kendi olumlu erdemlerinden çok daha fazla ortodoks Marksizm'in teorisi ve pratiği vardır. Marksizm'in ölüm ilânlarına rağmen kapitalizmin insanlık dışılığı günümüzde Marx'ın yazdığı zamandakinden daha açıktır. Kitabın merkezî teması bu insanlık dışılığın kaynağını ve aşılma imkânını hiç kimsenin Marx kadar açık bir biçimde kavramadığıdır. Fakat aynı zamanda Marx'ın başarısının sınırlarını da kabul etmek zorundayız. Marx bir eleştirel sosyal teorinin temellerini ortaya koymuş, fakat Marksist ortodoksinin iddiasının aksine, tam kapsayıcı bir dünya görüşü sunmamıştır. Marx toplumu insan bireylerin somut etkinliği [pratikleri] ve özlemleri bakış açısından anlamayı ve dönüştürmeyi gerektiren eleştirel bir proje ortaya koymuştur. Marx liberalizm eleştirisinde toplumsal kimliklerimizin karşımıza dışsal bir şey biçiminde çıktığı nesnel ve kısıtlayıcı ilişkilerin dolaysızlıklarının ardındaki insan öznelliğinin kurucu rolünü hem teoride hem de pratikte canlandırmaya çalışır. Bu kavrayış bir liberalizm eleştirisi olduğu kadar ortodoks Marksizm'in metafiziğinin bir eleştirisidir..