Himani Bannerji, yetmiş yaşlarında, Hintli bir kadın sosyolog. Üçüncü Dünyalı bilge yüzü, bizim için çok tanıdık. Hindistan'da, Bengal'de en iyi sömürge okullarında okuduktan sonra Batı'yla tanışmaya gidince, kendisine belletilen evrensel eşit insanlık inanışının tam bir masal olduğunu, Beyaz ve erkek olmadıkça Batı'da tam insan sayılmadığını acı bir biçimde keşfediyor. Büyüklüğü de işte tam o anda başlıyor. Çünkü boyun eğeceğine, kendisine en uygun yoldan gidip 'acıyı devrimci kuram eyliyor'. Böylece de karşımıza, Marksizmle feminizmi, ama Beyaz/burjuva değil ezilmişlerin feminizmini kaynaştıran müthiş bir kuramsal bakışla çıkıyor.
Bu kitaptaki denemeler işte bu bakışın ürünü. Hepsi gerçeğin başka bir yanına ışık tutuyor; böylece, birbirlerinden bağımsız olarak okunmaları, sorun yaratmak bir yana, insanı çokyönlü ve yine de bütünlüklü bir toplu görüşe ulaştırıyor. Bu kitapta, böyle bir okumayı kolaylaştırmak üzere, ilgili notlar ve kaynaklar, ayrı ayrı her yazının altına konmuş bulunuyor. Tagore'un insancıllığından Kanada'nın ırkçı çokkültürcülük siyasetine, Hindistan'da Müslümanları hedef alan toplu kıyımlardan feminizm kuramına, kimlik siyasetinden Batı sosyolojisinin ideolojik temellerine, din temelli milliyetçilikten kıyafet devrimlerinin toplumsal anlamlarına dek bu kitapta Türkiyeli bir Marksisti ya da bir feministi ya da ciddi bir sosyoloğu ya da vicdan sahibi herhangi bir meraklı insanı ilgilendirmeyecek hiçbir yazı yok.
Türkiye'yle tanışan birçok insan gibi, Himani Bannerji de, bize bir kez bulaştıktan sonra bizden kopamayanlardan. Altı yıldır Türkiye'ye gelip gidiyor. Yaşadığı Kanada'dan Hindistan'a gidip gelişlerinde, Türkiye'de süresi boyuna uzayan molalar vermeden edemiyor. Bu kitaba, Türkiye için özel bir giriş yazmış olması bu ilgisinin kanıtı. Kitabın önsözünü, bu seçkiyi gerçekleştiren Cem Eroğul yazdı. Sonsöz ise, Türkiye'deki hocasını Kanada'daki hocasıyla bir araya getiren Gökbörü Sarp Tanyıldız'a ait.