#smrgKİTABEVİ Mekteb-i Mülkiye : Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Bilimsel ve Kültürel Modernleşmenin Kurumsallaşması 1859 - 1960 -
Birinci bölümde, Osmanlı Devleti'nin eğitim reformlarına değinilmiş, özellikle yönetici yetiştiren modern eğitim kurumlarının ilk örneklerine yer verilmiştir. Osmanlı devlet adamlarını modern yönetici okullarını açmaya yönelten esas güdü, modernleşme paradigmasıyla açıklanmaya çalışılmış ve Mekteb-i Mülkiyenin kuruluşuna giden süreç bu şekilde değerlendirilmiştir. II. Abdülhamid döneminin temel siyasal yönelimlerinin her alanda olduğu gibi Mekteb-i Mülkiye üzerindeki etkilerinin ele alındığı ikinci bölümde oldukça geniş bir kaynakçadan faydalanılmıştır. Özellikle arşiv kaynakları ve dönemi inceleyen araştırma eserlerine başvurulan bu bölümde Mekteb-i Mülkiyenin siyasal atmosferden geniş ölçüde etkilendiği görülmüştür.
Osmanlı-Türk tarihinin süreklilik ve kopuş tartışmalarında önemli bir örnek olarak kabul edebileceğimiz Mekteb-i Mülkiyenin, yönetimsel uygulamalar ve kurumsal faaliyetler açısından dönem dönem farklılıklar yaşansa da, siyasal güç merkezinin değiştiği her dönemde ön planda olduğu görülmüştür. Çalışmanın üçüncü ve dördüncü bölümlerinde ele alındığı şekliyle Mekteb-i Mülkiye, Türkiye'de siyasal iktidarların yakın ilgi gösterdikleri bir kurum olmuştur. Yakın bir zaman öncesine kadar, taşra yöneticilerinin yetiştiği ender kurumlardan biri olan Mekteb-i Mülkiye, bir anlamda merkezi iktidarın taşrada uygulamayı planladığı yönetim pratiğini icra edecek "rical"in kaynağı konumunda olmuştur. Bunun ya- X ÖN SÖZ nında, Türkiye'de sosyal bilimlerin gelişimine muazzam katkıları olan Mülkiyeli akademisyenler, çalışmalarıyla yalnızca teorik birikime katkı sunmamışlar, aynı zamanda devlet yönetimindeki yapısal reform çalışmalarına da aktif olarak katılmışlardır.
Bu çalışmanın en büyük sınırlılığı, Mülkiye mensubu olmayan biri tarafından kaleme alınmış olmasıdır. Mülkiyeli bir hocanın deyimiyle; bu çalışma "Ailenin işlerine dışarıdan burnunu sokmak" şeklinde değerlendirilse de tarih disiplininin gerektirdiği bir yaklaşım ve konuyu daha önce ele alındığı eserlere nazaran daha fazla sorunsallaştıran bir çalışmaya duyulan ihtiyaç, bu tezin çalışılmasını gerekli kılmıştır. Kuşkusuz, Türkiye'nin idari modernleşmesinde olduğu kadar siyasal hayatında da önemli bir yeri olan Mülkiyenin zengin birikimi yeni çalışmalara da kapı aralayacaktır.
Birinci bölümde, Osmanlı Devleti'nin eğitim reformlarına değinilmiş, özellikle yönetici yetiştiren modern eğitim kurumlarının ilk örneklerine yer verilmiştir. Osmanlı devlet adamlarını modern yönetici okullarını açmaya yönelten esas güdü, modernleşme paradigmasıyla açıklanmaya çalışılmış ve Mekteb-i Mülkiyenin kuruluşuna giden süreç bu şekilde değerlendirilmiştir. II. Abdülhamid döneminin temel siyasal yönelimlerinin her alanda olduğu gibi Mekteb-i Mülkiye üzerindeki etkilerinin ele alındığı ikinci bölümde oldukça geniş bir kaynakçadan faydalanılmıştır. Özellikle arşiv kaynakları ve dönemi inceleyen araştırma eserlerine başvurulan bu bölümde Mekteb-i Mülkiyenin siyasal atmosferden geniş ölçüde etkilendiği görülmüştür.
Osmanlı-Türk tarihinin süreklilik ve kopuş tartışmalarında önemli bir örnek olarak kabul edebileceğimiz Mekteb-i Mülkiyenin, yönetimsel uygulamalar ve kurumsal faaliyetler açısından dönem dönem farklılıklar yaşansa da, siyasal güç merkezinin değiştiği her dönemde ön planda olduğu görülmüştür. Çalışmanın üçüncü ve dördüncü bölümlerinde ele alındığı şekliyle Mekteb-i Mülkiye, Türkiye'de siyasal iktidarların yakın ilgi gösterdikleri bir kurum olmuştur. Yakın bir zaman öncesine kadar, taşra yöneticilerinin yetiştiği ender kurumlardan biri olan Mekteb-i Mülkiye, bir anlamda merkezi iktidarın taşrada uygulamayı planladığı yönetim pratiğini icra edecek "rical"in kaynağı konumunda olmuştur. Bunun ya- X ÖN SÖZ nında, Türkiye'de sosyal bilimlerin gelişimine muazzam katkıları olan Mülkiyeli akademisyenler, çalışmalarıyla yalnızca teorik birikime katkı sunmamışlar, aynı zamanda devlet yönetimindeki yapısal reform çalışmalarına da aktif olarak katılmışlardır.
Bu çalışmanın en büyük sınırlılığı, Mülkiye mensubu olmayan biri tarafından kaleme alınmış olmasıdır. Mülkiyeli bir hocanın deyimiyle; bu çalışma "Ailenin işlerine dışarıdan burnunu sokmak" şeklinde değerlendirilse de tarih disiplininin gerektirdiği bir yaklaşım ve konuyu daha önce ele alındığı eserlere nazaran daha fazla sorunsallaştıran bir çalışmaya duyulan ihtiyaç, bu tezin çalışılmasını gerekli kılmıştır. Kuşkusuz, Türkiye'nin idari modernleşmesinde olduğu kadar siyasal hayatında da önemli bir yeri olan Mülkiyenin zengin birikimi yeni çalışmalara da kapı aralayacaktır.