Hayır, geçmedi! 21. yüzyılı da bu yapılarla geçireceğimizden kuşkunuz olmasın. Görmüyor musunuz: Krizler herkesi kendi derdine düşürüyor ve herkes yapması gerekenleri yapıyor; yani: Buhran küresel, ama gayret ve tedbirler millî!... İşte dünyanın katı ve yalın gerçeği!
Olay ve olguları, millî ölçü ve değerlerle kavrayıp yorumlamak!... Bu, zihin gücü ister; gayret, fedakârlık; adanmışlık gerektiren ülkücü kişilikler ister. Geçmiş asra bakın: Aydınlar kolaycı ve fikirler slogandan ibaret… Sonuç ise hayal kırıklığı, ümitsizlik… Bu, korkakların işidir. Bu tipler yükü omuzlamazlar, "Ben varım" diyemezler, sabırsızdırlar ve dirençsizdirler; çözümleri sorumluluk alanlarının dışında ararlar.
Artık yeni açılımlar gerek, zihinlerimize vurduğumuz yabancı hayranlığı ve düşünce tembelliği zincirlerini kırmamız gerek!
Bunu yapabilsek, yükselişte sınır tanımazdık…
Elinizdeki kitap, bu doğrultudaki fikir ve değerlendirmelere bir katkı maksadıyla sunulmuştur.Ayrıca, Azerbaycan, İran ve Anadolu'da Moğol fetihlerinin önemi de yeterince kavranamamış, “işgal” ve “istila” değerlendirmesiyle geçiştirilmiştir.
Bağımsızlıktan sonra yapılan bilimsel çalışmalardaki ciddiyetsizlik, Azerbaycan tarihçiliğini “geri kalmış toplumların kendilerine tarih yaratma çabası” olarak göstermektedir. Nitekim bağımsızlığa kavuşmuş eski Sovyet cumhuriyetleri tarihçileri Batılı meslektaşlarının küçük düşürücü “tarih yaratma çabası” yargısını haklı çıkarırcasına, kendilerine tarihî bir kimlik aramaktadırlar.
Türkiye açısından ise, Demirperde gerisindeki Türk dünyasına ve tarih alanında yapılmış bilimsel çalışmalara kapılar açılınca, ideolojik bakış veya kaynaklara ulaşamama gibi sebeplerle bir yanı daima eksik kalmış olan tarihî ve kültürel çalışmalar mükemmelleşme yolunda sür'atli bir gelişme göstermektedir.
İşte, elinizdeki şu eser, yukarıda bahsedilen kusurlardan berî olmak çabasıyla, değerli tarihçi Prof. Dr. İsmail Mehmetof tarafından kaleme alınmış olup Doğu Anadolu ve Kafkasya'nın güneyindeki bölgeler için de zengin tarihî malzemeye ve değerlendirmelere dayanan ufuk açıcı bir eserdir. Bölgeyle ilgili siyasî ve etnik açılımların bilimsel değerlerini ve geçerliliklerini, sosyal problemlerin kökenlerini vukufla gözler önüne sermektedir.
Hayır, geçmedi! 21. yüzyılı da bu yapılarla geçireceğimizden kuşkunuz olmasın. Görmüyor musunuz: Krizler herkesi kendi derdine düşürüyor ve herkes yapması gerekenleri yapıyor; yani: Buhran küresel, ama gayret ve tedbirler millî!... İşte dünyanın katı ve yalın gerçeği!
Olay ve olguları, millî ölçü ve değerlerle kavrayıp yorumlamak!... Bu, zihin gücü ister; gayret, fedakârlık; adanmışlık gerektiren ülkücü kişilikler ister. Geçmiş asra bakın: Aydınlar kolaycı ve fikirler slogandan ibaret… Sonuç ise hayal kırıklığı, ümitsizlik… Bu, korkakların işidir. Bu tipler yükü omuzlamazlar, "Ben varım" diyemezler, sabırsızdırlar ve dirençsizdirler; çözümleri sorumluluk alanlarının dışında ararlar.
Artık yeni açılımlar gerek, zihinlerimize vurduğumuz yabancı hayranlığı ve düşünce tembelliği zincirlerini kırmamız gerek!
Bunu yapabilsek, yükselişte sınır tanımazdık…
Elinizdeki kitap, bu doğrultudaki fikir ve değerlendirmelere bir katkı maksadıyla sunulmuştur.Ayrıca, Azerbaycan, İran ve Anadolu'da Moğol fetihlerinin önemi de yeterince kavranamamış, “işgal” ve “istila” değerlendirmesiyle geçiştirilmiştir.
Bağımsızlıktan sonra yapılan bilimsel çalışmalardaki ciddiyetsizlik, Azerbaycan tarihçiliğini “geri kalmış toplumların kendilerine tarih yaratma çabası” olarak göstermektedir. Nitekim bağımsızlığa kavuşmuş eski Sovyet cumhuriyetleri tarihçileri Batılı meslektaşlarının küçük düşürücü “tarih yaratma çabası” yargısını haklı çıkarırcasına, kendilerine tarihî bir kimlik aramaktadırlar.
Türkiye açısından ise, Demirperde gerisindeki Türk dünyasına ve tarih alanında yapılmış bilimsel çalışmalara kapılar açılınca, ideolojik bakış veya kaynaklara ulaşamama gibi sebeplerle bir yanı daima eksik kalmış olan tarihî ve kültürel çalışmalar mükemmelleşme yolunda sür'atli bir gelişme göstermektedir.
İşte, elinizdeki şu eser, yukarıda bahsedilen kusurlardan berî olmak çabasıyla, değerli tarihçi Prof. Dr. İsmail Mehmetof tarafından kaleme alınmış olup Doğu Anadolu ve Kafkasya'nın güneyindeki bölgeler için de zengin tarihî malzemeye ve değerlendirmelere dayanan ufuk açıcı bir eserdir. Bölgeyle ilgili siyasî ve etnik açılımların bilimsel değerlerini ve geçerliliklerini, sosyal problemlerin kökenlerini vukufla gözler önüne sermektedir.