Bu tabloda, görünüşte Tanrı sorununun tartışıldığı izlenimine kapılınsa da, gerçekte rasyonel teoloji, genel olarak Batı düşüncesinin, özel olarak da modern Batı düşüncesinin Varlık ve bilgi anlayışının sözcülüğünü yapmaktadır. Zira Descartes'ın şüphe sonucu ulaştığı sarsılmaz kayanın, yani düşünce ve bilginin garantörü Tanrı'dır. Bu nedenle Modern Batı Düşüncesi'nde Tanrı'nın varlığı tartışmasının, sekülerizm ve pozitivizm trendlerine rağmen, sahneden kaybolmaması bir tesadüf değildir. Eğer bu mümkün olacak olsa, bilginin üretilmesinin imkânı zayıfladığı gibi, Batı insanının doğaya ve evrene hâkim olmasından da söz etmek güçleşecektir. Dolayısıyla, Tanrı'nın varlığı probleminin Batı'da, dün olduğu gibi bugün de aktüelliğini kaybetmemesi, büyük ölçüde epistemolojik bir sorundur. Çağdaş din felsefesinde bu konunun yeniden canlılık kazanması, Batı düşünce paradigmasının iflas etme ihtimaline çare arama çabasıdır. (Arka kapaktan)
Bu tabloda, görünüşte Tanrı sorununun tartışıldığı izlenimine kapılınsa da, gerçekte rasyonel teoloji, genel olarak Batı düşüncesinin, özel olarak da modern Batı düşüncesinin Varlık ve bilgi anlayışının sözcülüğünü yapmaktadır. Zira Descartes'ın şüphe sonucu ulaştığı sarsılmaz kayanın, yani düşünce ve bilginin garantörü Tanrı'dır. Bu nedenle Modern Batı Düşüncesi'nde Tanrı'nın varlığı tartışmasının, sekülerizm ve pozitivizm trendlerine rağmen, sahneden kaybolmaması bir tesadüf değildir. Eğer bu mümkün olacak olsa, bilginin üretilmesinin imkânı zayıfladığı gibi, Batı insanının doğaya ve evrene hâkim olmasından da söz etmek güçleşecektir. Dolayısıyla, Tanrı'nın varlığı probleminin Batı'da, dün olduğu gibi bugün de aktüelliğini kaybetmemesi, büyük ölçüde epistemolojik bir sorundur. Çağdaş din felsefesinde bu konunun yeniden canlılık kazanması, Batı düşünce paradigmasının iflas etme ihtimaline çare arama çabasıdır. (Arka kapaktan)