1199140009
526189
https://www.simurgkitabevi.com/modern-islam-hukuk-dusuncesi
Modern İslam Hukuk Düşüncesi - #smrgKİTABEVİ
0.00
Modernleşme Sürecinde İslamî İlimler ve İslam Düşüncesi alt-dizisi, 19. yüzyıl başlarından bugüne, iki asırlık dönemde İslamî ilimler alanında ortaya konulan yeni yaklaşımları, metodoloji tekliflerini ve genel olarak İslam düşüncesine yapılan katkıları inceleyen araştırmalara yer vermeyi hedeflemektedir. İslam âleminde veya Batı'da yapılmış ve tarihî bir dönem olarak modernleşme sürecini ele alan farklı dillerdeki çalışmaların tercümeleri de bu alt-dizide kendisine yer bulacaktır. Modernleşme Sürecinde İslamî İlimler ve İslam Düşüncesi alt-dizisi, Özgür Kavak'ın kaleme aldığı, Muhammed Reşid Rıza'nın fıkıh düşüncesini inceleyen bu eserle başlıyor. Cemaleddin Afganî, Muhammed Abduh ve Reşid Rıza'nın fikrî ve siyasî faaliyetleri ile modern döneme geçişte oynadıkları role dair pek çok şey yazıldı. Ancak yaklaşık yüz yıldır fıkıh alanında yaşanan tartışmaların ve ortaya konulan tezlerin çoğuna ilham kaynağı olan fikirlerin M. Reşid Rıza tarafından dile getirildiği, şimdiye kadar bu çalışmadaki netlikle ortaya konulmamıştı. Elbette bu fikirlerin önemli bir kısmı Reşid Rıza'ya özgü olmayıp dönemin diğer önemli şahsiyetleri tarafından da ifade edilmiş olabilir. Ancak Reşid Rıza gerek kendi üstatlarından gerekse dönemin diğer âlimlerinden çok daha uzun süreli ve istikrarlı bir yayın faaliyetiyle görüşlerini yaygınlaştırma imkânı bulmuştur. Onun fıkha yönelik düşünce tarzının etkilerini veya bu düşünce tarzının benzerlerini hem modernist görüşlerde, hem de Seyyid Kutub gibi Batı'yı ve değerlerini köktenci bir şekilde tenkit ve reddeden düşünürlerde görebiliriz. Dolayısıyla bir fetret döneminin fıkıh anlayışına nüfuz edebilmek için Reşid Rıza'nın bize anlatacağı çok şey var. Şüphesiz Reşid Rıza, samimî bir müslüman olarak, ümmeti, içine düştüğü sorunlardan ve çıkmazlardan kurtaracak, Batıcıların önerdiği taklidçi ve teslimiyetçi yola alternatif olacak bir yol arayışındaydı. Görüşleri netice olarak Batıcıların düşündüğüne çok benzeyen bir ulus-devlet modeline varsa da, onun yaklaşım tarzının ve gayelerinin, yani makâsıdının şer'î olduğunu görüyoruz. Kesîf bir pozitivist-ilerlemeci söylem ortamında fıkhın ve bir bütün olarak dinin dışlanması sürecini durdurmaya ve gelişmelere yön vermeye yönelik çabasında ne kadar başarılı olduğu ve ne tür hatalar yaptığı, üzerinde durulması gereken bir husustur. Onun fıkıh düşüncesinin ve metodunun sorunları, aslında günümüzdeki fıkıh düşüncesinin sorunlarının hülâsası gibidir. Reşid Rıza'nın fıkıh düşüncesine odaklanan Özgür Kavak, el-Menâr dergisinde yayınladığı ve bir kısmı kitaplaşmış olsa da büyük çoğunluğu dağınık halde bulunan yazılarından yola çıkarak ve titiz bir araştırmacılıkla onun görüşlerini ortaya koymayı hedefliyor. Kavak'ın hareket noktası, Reşid Rıza'yı savunmak veya mahkum etmek değil, fıkıh düşüncesini, geliştirmeye çalıştığı metodolojiyi ve kaynaklara (hem delil anlamında hem de ilmî eserler anlamında) yaklaşımını anahatlarıyla ortaya koymak. Fıkıh sahasındaki muasır çalışmalara az çok aşina olanlar, buradaki görüşleri bir hayli tanıdık bulabilirlerse de, birçok görüşün aslının ve özünün Reşid Rıza tarafından dile getirilmiş olduğunu görmek ve onların cedd-i sahihine vasıl olmak heyecan verici olacaktır. Modern dönemde fıkıh düşüncesinin kökleri hakkında bilgi edinmek isteyenler ve fıkıh alanında ihtisas yapanlar için başvuru kaynağı olmaya aday olan bu çalışmanın Türkçe literatüre önemli bir katkı olacağını düşünüyoruz. -Tuncay Başoğlu- Önsöz İslâm dünyasının önemli dönüşümler yaşadığı bir devrede özellikle Menâr Dergisi'ndeki yazıları vasıtasıyla, din bilgini, düşünür, gazeteci ve siyasetçi kimliğiyle çağdaş İslâm düşüncesinin önde gelen figürlerinden biri olan Muhammed Reşid Rıza el-Hüseynî'nin (1865-1935) fıkıh düşüncesi çerçevesinde gündeme taşıdığı teklifler bu çalışmanın konusunu teşkil etmektedir. Çağdaş İslâm hukuku söyleminde sıklıkla yer bulan "ıslah", "ictihad", "taklid", "mezheb" ve "maslahat" gibi kavramları eksen alarak kapsamlı bir fıkıh anlayışı oluşturan bu düşünceler, ekseriyeti Arap ve Türk dünyasına mensup birçok Müslüman müellifin yaklaşımlarında bugün hâlâ etkisini sürdürmektedir. Reşid Rıza ilim yolculuğuna Osmanlı Devleti'ne bağlı Beyrut vilayetinin Kalemûn kasabasında başlamıştır. Muhammed Hüseyin el-Cisr tarafından Trablusşâm'da kurulan el-Medresetü'l-Vataniyyetü'l-İslâmiyye adlı okuldan mezun olan müellif, klasik medrese öğrenimi görmemiş, ancak kendi çabası ve aldığı özel derslerle dinî ilimlere ilişkin bu açığı kapatmaya çalışmıştır. Okuduğu okul itibariyle tam manasıyla modern bir mektepli olduğunu söylemek de mümkün değildir. Herhangi bir Batı dilini bilmemesi hasebiyle modern Batı düşüncesini ancak yaşadığı dönemdeki tercüme eserler ve Batıcı yaklaşımı savunan kişilerin telifleri vasıtasıyla tanıyan Reşid Rıza'nın klasik âlim prototipiyle modern mektepli tipi arasında sıkışıp kaldığı ve hayatı boyunca bu ikilemi yaşadığı söylenebilir. Bu durumun gerek İslâm ilimleri sahasında yazdığı eserlere, gerekse çağdaş düşünce ve kavramlara ilişkin değerlendirmelerine olumsuz tesiri olmasına rağmen onun, yaşadığı dönemin Müslüman dünyasındaki etkisi yadsınamaz. O, gerek aktif bir şekilde içerisinde yer aldığı faaliyetleri, gerekse Menâr Dergisi vasıtasıyla eğitim, siyaset ve özellikle fıkıh sahasında dile getirdiği düşünceleriyle birçok insan için otorite konumuna yükselmiş birisidir. Sibirya'dan Cava'ya, Tunus'tan Yemen'e kadar geniş bir coğrafyadan Müslümanların özellikle çağdaş meselelerle ilgili sorularına dergisinde verdiği fetvalar bu durumu göstermektedir. Reşid Rıza hakkında büyük bir külliyat oluşturan değerlendirmelerin birçoğu övgü ve yergi hususunda "siyah-beyaz" zıtlığını andıracak şekilde kat'î/indirgemeci yaklaşımlarla malûldür. Bu çalışmada mevcut birikimin esaslı bir problemi olarak zuhur eden bu ikilemin tekrarlanması yerine müellifin düşünce ve faaliyetleri onun temel endişe ve hedefleri öne çıkartılarak ele alınmaya çalışılmıştır. Müellifin fıkıh düşüncesinin böylesi bir yaklaşımla incelenmesi hem günümüzde kimi çevrelere hakim hale gelen İslâm hukuku anlayışının kökenlerini belirleme hem de çağdaş İslâm düşüncesinin serencamını görebilme açısından son derece önemlidir. Modern döneme geçiş sürecinde âlim ve siyasetçi kimliğiyle boy gösteren meşhur ve etkili bir gazetecinin İslâm medeniyetinin birikimlerine, İslâmî veya Batılı kurumlara ve daha üst çerçevede modern Batı düşüncesine yaklaşımlarının, övgü ve yergi ifadelerinin bir yansıması olarak bugüne kadar sürdürülen ve mutlak bir siyah/beyaz karşıtlığını dile getiren söylemin kısır çerçevesinden kurtarılarak daha geniş bir bağlamda ele alınması bu konuda önemli açılımlara imkan verecek niteliktedir. Elinizdeki çalışmada, yeni bir İslâm ilimleri tarihi dönemlendirmesi yapılmamıştır. Bunun yerine bu kitabın yayınlandığı İslam Medeniyeti Araştırmaları serisinin de benimsemiş olduğu "teşekkül dönemi, klasik dönem, modernleşme öncesi tecdîd hareketleri dönemi ve modern dönem" şeklindeki tasnife bağlı kalınmış, metin içerisindeki referans ve tavsîfler bu dönemlendirmeye göre şekillendirilmiştir. Modern dönem, Batı medeniyetinin, bir başka ifadeyle Batı'nın mevcut halinin bir ifadesi olarak modernitenin Müslümanların zihin dünyaları üzerinde etkili olup hakim İslâm ilimleri söyleminde farklılaşmaya sebebiyet vermeye başladığı sürece işaret etmektedir. İslâm dünyasında özellikle sömürge hâkimiyeti neticesinde kendini gösteren bu yeni olgu ile birlikte klasik dünya yerini artık bütünüyle yabancı olduğu bir başka dünyaya devredecektir. Bu dönemin gelenek algısı ise yeni gelişmelerin uzantısında artık "yeniden keşfedilecek" ve "yeniden inşa edilecek" bir olgu haline gelecektir. Bu yeniden keşif ve inşa süreci, kavramların dönüşümünü ve nihaî kertede de zihniyetin dönüşümünü beraberinde getirecektir. Modernleşme sürecinde İslâm ilimleri üzerine söz söyleyen en önemli aktörlerden olan Reşid Rıza'nın fıkıh ilminin sahasına giren konulara ilişkin görüşleri, özellikle İslâm ilimleri sahasında "yeni bir metodoloji ve ilmî anlayışı" yerleştirme düşüncesinin ifadesi olarak kullandığı "ıslah" kavramı bağlamında incelenmiştir. Müellifin bu konudaki temel yaklaşımı ortaya konulmaya çalışıldığından tüm fıkhî görüşlerini incelemek yerine, ıslah kavramı açısından bu ilmin nasıl bir şekil aldığı değerlendirilmiştir. Çalışma müellifin yeni bir içerikle meşbu olan fıkıh anlayışını "modern fıkıh düşüncesi" kavramlaştırması çerçevesinde ele almaktadır. Bu çalışmanın ortaya çıkış sürecinde birçok kişinin önemli katkıları bulunmaktadır. İlk hali Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslâm hukuku bilim dalında doktora tezi olarak savunulan bu çalışmanın başlangıcından son iki yılına değin danışmanlığımı yapan Prof. Dr. Celal Erbay anlayışı ve sabrıyla bana sürekli destek oldu. Tez izleme komisyonumda üyelik yaptığı dönemde ve tezimin danışmanlığını üstlenme lütfunda bulunduktan sonraki zaman diliminde derin fıkhî birikimiyle yol gösterici olan danışman hocam Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez Bey'in katkıları da her türlü övgünün üstündedir. Her iki hocama teşekkür etmek benim için ifası zevkli bir borçtur. Yol gösterici fikirleriyle fıkıh ilmiyle ilgili temel bir bakış açısına sahip olmamı sağlamakla kalmayan, ayrıca tezimin her aşamasında kendileriyle istişâre etme fırsatı tanıyarak karşılaştığım müşküllerin halledilmesinde esaslı bir rol oynayan hocalarım Yrd. Doç. Dr. Sami Erdem ve Dr. Eyüp Said Kaya'ya müteşekkirim. Konu seçiminden itibaren geniş bilgi birikimiyle modernleşme sürecindeki İslâmcıların fikrî serüvenleriyle ilgili birçok önemli bilgiyi benimle paylaşma lütfunda bulunarak Reşid Rıza'nın temel düşüncelerinin ana zeminini tespit hususunda merkezî bir önemi haiz olan hocam Prof. Dr. İsmail Kara'nın teşvik ve yardımları olmasaydı bu çalışma hiçbir zaman gün yüzüne çıkamayabilirdi. Kendisine minnettarım. Tez savunma jürisinde yer alarak muhtevaya ilişkin görüş ve önerilerini benimle paylaşan hocalarım Prof. Dr. Bilal Aybakan, Prof. Dr. Murteza Bedir ve Doç. Dr. Muharrem Kılıç çalışmanın son halini almasında çok kıymetli katkılarda bulundular. Yol göstericilikleri için kendilerine müteşekkirim. Çalışmanın hazırlık ve kitaplaşma sürecinde kendileriyle yaptığım istişârelerde değerli tenkit ve değerlendirmelerini benimle paylaşan başta Dr. Suat Mertoğlu, Dr. Halit Özkan, Dr. Mustafa Demiray ve Dr. Tuncay Başoğlu olmak üzere isimlerini burada zikredemediğim tüm hoca ve dostlarımın katkılarını şükranla anıyorum. Son olarak ilim hayatıma başladığım yıllardan itibaren teşvik, destek ve duâlarını benden esirgemeyen anne ve babama müteşekkirim. Gayret bizden, tevfîk Allah'tan... -Özgür Kavak-Üsküdar, Mart 2011- (Tanıtım Bülteninden)
Modernleşme Sürecinde İslamî İlimler ve İslam Düşüncesi alt-dizisi, 19. yüzyıl başlarından bugüne, iki asırlık dönemde İslamî ilimler alanında ortaya konulan yeni yaklaşımları, metodoloji tekliflerini ve genel olarak İslam düşüncesine yapılan katkıları inceleyen araştırmalara yer vermeyi hedeflemektedir. İslam âleminde veya Batı'da yapılmış ve tarihî bir dönem olarak modernleşme sürecini ele alan farklı dillerdeki çalışmaların tercümeleri de bu alt-dizide kendisine yer bulacaktır. Modernleşme Sürecinde İslamî İlimler ve İslam Düşüncesi alt-dizisi, Özgür Kavak'ın kaleme aldığı, Muhammed Reşid Rıza'nın fıkıh düşüncesini inceleyen bu eserle başlıyor. Cemaleddin Afganî, Muhammed Abduh ve Reşid Rıza'nın fikrî ve siyasî faaliyetleri ile modern döneme geçişte oynadıkları role dair pek çok şey yazıldı. Ancak yaklaşık yüz yıldır fıkıh alanında yaşanan tartışmaların ve ortaya konulan tezlerin çoğuna ilham kaynağı olan fikirlerin M. Reşid Rıza tarafından dile getirildiği, şimdiye kadar bu çalışmadaki netlikle ortaya konulmamıştı. Elbette bu fikirlerin önemli bir kısmı Reşid Rıza'ya özgü olmayıp dönemin diğer önemli şahsiyetleri tarafından da ifade edilmiş olabilir. Ancak Reşid Rıza gerek kendi üstatlarından gerekse dönemin diğer âlimlerinden çok daha uzun süreli ve istikrarlı bir yayın faaliyetiyle görüşlerini yaygınlaştırma imkânı bulmuştur. Onun fıkha yönelik düşünce tarzının etkilerini veya bu düşünce tarzının benzerlerini hem modernist görüşlerde, hem de Seyyid Kutub gibi Batı'yı ve değerlerini köktenci bir şekilde tenkit ve reddeden düşünürlerde görebiliriz. Dolayısıyla bir fetret döneminin fıkıh anlayışına nüfuz edebilmek için Reşid Rıza'nın bize anlatacağı çok şey var. Şüphesiz Reşid Rıza, samimî bir müslüman olarak, ümmeti, içine düştüğü sorunlardan ve çıkmazlardan kurtaracak, Batıcıların önerdiği taklidçi ve teslimiyetçi yola alternatif olacak bir yol arayışındaydı. Görüşleri netice olarak Batıcıların düşündüğüne çok benzeyen bir ulus-devlet modeline varsa da, onun yaklaşım tarzının ve gayelerinin, yani makâsıdının şer'î olduğunu görüyoruz. Kesîf bir pozitivist-ilerlemeci söylem ortamında fıkhın ve bir bütün olarak dinin dışlanması sürecini durdurmaya ve gelişmelere yön vermeye yönelik çabasında ne kadar başarılı olduğu ve ne tür hatalar yaptığı, üzerinde durulması gereken bir husustur. Onun fıkıh düşüncesinin ve metodunun sorunları, aslında günümüzdeki fıkıh düşüncesinin sorunlarının hülâsası gibidir. Reşid Rıza'nın fıkıh düşüncesine odaklanan Özgür Kavak, el-Menâr dergisinde yayınladığı ve bir kısmı kitaplaşmış olsa da büyük çoğunluğu dağınık halde bulunan yazılarından yola çıkarak ve titiz bir araştırmacılıkla onun görüşlerini ortaya koymayı hedefliyor. Kavak'ın hareket noktası, Reşid Rıza'yı savunmak veya mahkum etmek değil, fıkıh düşüncesini, geliştirmeye çalıştığı metodolojiyi ve kaynaklara (hem delil anlamında hem de ilmî eserler anlamında) yaklaşımını anahatlarıyla ortaya koymak. Fıkıh sahasındaki muasır çalışmalara az çok aşina olanlar, buradaki görüşleri bir hayli tanıdık bulabilirlerse de, birçok görüşün aslının ve özünün Reşid Rıza tarafından dile getirilmiş olduğunu görmek ve onların cedd-i sahihine vasıl olmak heyecan verici olacaktır. Modern dönemde fıkıh düşüncesinin kökleri hakkında bilgi edinmek isteyenler ve fıkıh alanında ihtisas yapanlar için başvuru kaynağı olmaya aday olan bu çalışmanın Türkçe literatüre önemli bir katkı olacağını düşünüyoruz. -Tuncay Başoğlu- Önsöz İslâm dünyasının önemli dönüşümler yaşadığı bir devrede özellikle Menâr Dergisi'ndeki yazıları vasıtasıyla, din bilgini, düşünür, gazeteci ve siyasetçi kimliğiyle çağdaş İslâm düşüncesinin önde gelen figürlerinden biri olan Muhammed Reşid Rıza el-Hüseynî'nin (1865-1935) fıkıh düşüncesi çerçevesinde gündeme taşıdığı teklifler bu çalışmanın konusunu teşkil etmektedir. Çağdaş İslâm hukuku söyleminde sıklıkla yer bulan "ıslah", "ictihad", "taklid", "mezheb" ve "maslahat" gibi kavramları eksen alarak kapsamlı bir fıkıh anlayışı oluşturan bu düşünceler, ekseriyeti Arap ve Türk dünyasına mensup birçok Müslüman müellifin yaklaşımlarında bugün hâlâ etkisini sürdürmektedir. Reşid Rıza ilim yolculuğuna Osmanlı Devleti'ne bağlı Beyrut vilayetinin Kalemûn kasabasında başlamıştır. Muhammed Hüseyin el-Cisr tarafından Trablusşâm'da kurulan el-Medresetü'l-Vataniyyetü'l-İslâmiyye adlı okuldan mezun olan müellif, klasik medrese öğrenimi görmemiş, ancak kendi çabası ve aldığı özel derslerle dinî ilimlere ilişkin bu açığı kapatmaya çalışmıştır. Okuduğu okul itibariyle tam manasıyla modern bir mektepli olduğunu söylemek de mümkün değildir. Herhangi bir Batı dilini bilmemesi hasebiyle modern Batı düşüncesini ancak yaşadığı dönemdeki tercüme eserler ve Batıcı yaklaşımı savunan kişilerin telifleri vasıtasıyla tanıyan Reşid Rıza'nın klasik âlim prototipiyle modern mektepli tipi arasında sıkışıp kaldığı ve hayatı boyunca bu ikilemi yaşadığı söylenebilir. Bu durumun gerek İslâm ilimleri sahasında yazdığı eserlere, gerekse çağdaş düşünce ve kavramlara ilişkin değerlendirmelerine olumsuz tesiri olmasına rağmen onun, yaşadığı dönemin Müslüman dünyasındaki etkisi yadsınamaz. O, gerek aktif bir şekilde içerisinde yer aldığı faaliyetleri, gerekse Menâr Dergisi vasıtasıyla eğitim, siyaset ve özellikle fıkıh sahasında dile getirdiği düşünceleriyle birçok insan için otorite konumuna yükselmiş birisidir. Sibirya'dan Cava'ya, Tunus'tan Yemen'e kadar geniş bir coğrafyadan Müslümanların özellikle çağdaş meselelerle ilgili sorularına dergisinde verdiği fetvalar bu durumu göstermektedir. Reşid Rıza hakkında büyük bir külliyat oluşturan değerlendirmelerin birçoğu övgü ve yergi hususunda "siyah-beyaz" zıtlığını andıracak şekilde kat'î/indirgemeci yaklaşımlarla malûldür. Bu çalışmada mevcut birikimin esaslı bir problemi olarak zuhur eden bu ikilemin tekrarlanması yerine müellifin düşünce ve faaliyetleri onun temel endişe ve hedefleri öne çıkartılarak ele alınmaya çalışılmıştır. Müellifin fıkıh düşüncesinin böylesi bir yaklaşımla incelenmesi hem günümüzde kimi çevrelere hakim hale gelen İslâm hukuku anlayışının kökenlerini belirleme hem de çağdaş İslâm düşüncesinin serencamını görebilme açısından son derece önemlidir. Modern döneme geçiş sürecinde âlim ve siyasetçi kimliğiyle boy gösteren meşhur ve etkili bir gazetecinin İslâm medeniyetinin birikimlerine, İslâmî veya Batılı kurumlara ve daha üst çerçevede modern Batı düşüncesine yaklaşımlarının, övgü ve yergi ifadelerinin bir yansıması olarak bugüne kadar sürdürülen ve mutlak bir siyah/beyaz karşıtlığını dile getiren söylemin kısır çerçevesinden kurtarılarak daha geniş bir bağlamda ele alınması bu konuda önemli açılımlara imkan verecek niteliktedir. Elinizdeki çalışmada, yeni bir İslâm ilimleri tarihi dönemlendirmesi yapılmamıştır. Bunun yerine bu kitabın yayınlandığı İslam Medeniyeti Araştırmaları serisinin de benimsemiş olduğu "teşekkül dönemi, klasik dönem, modernleşme öncesi tecdîd hareketleri dönemi ve modern dönem" şeklindeki tasnife bağlı kalınmış, metin içerisindeki referans ve tavsîfler bu dönemlendirmeye göre şekillendirilmiştir. Modern dönem, Batı medeniyetinin, bir başka ifadeyle Batı'nın mevcut halinin bir ifadesi olarak modernitenin Müslümanların zihin dünyaları üzerinde etkili olup hakim İslâm ilimleri söyleminde farklılaşmaya sebebiyet vermeye başladığı sürece işaret etmektedir. İslâm dünyasında özellikle sömürge hâkimiyeti neticesinde kendini gösteren bu yeni olgu ile birlikte klasik dünya yerini artık bütünüyle yabancı olduğu bir başka dünyaya devredecektir. Bu dönemin gelenek algısı ise yeni gelişmelerin uzantısında artık "yeniden keşfedilecek" ve "yeniden inşa edilecek" bir olgu haline gelecektir. Bu yeniden keşif ve inşa süreci, kavramların dönüşümünü ve nihaî kertede de zihniyetin dönüşümünü beraberinde getirecektir. Modernleşme sürecinde İslâm ilimleri üzerine söz söyleyen en önemli aktörlerden olan Reşid Rıza'nın fıkıh ilminin sahasına giren konulara ilişkin görüşleri, özellikle İslâm ilimleri sahasında "yeni bir metodoloji ve ilmî anlayışı" yerleştirme düşüncesinin ifadesi olarak kullandığı "ıslah" kavramı bağlamında incelenmiştir. Müellifin bu konudaki temel yaklaşımı ortaya konulmaya çalışıldığından tüm fıkhî görüşlerini incelemek yerine, ıslah kavramı açısından bu ilmin nasıl bir şekil aldığı değerlendirilmiştir. Çalışma müellifin yeni bir içerikle meşbu olan fıkıh anlayışını "modern fıkıh düşüncesi" kavramlaştırması çerçevesinde ele almaktadır. Bu çalışmanın ortaya çıkış sürecinde birçok kişinin önemli katkıları bulunmaktadır. İlk hali Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslâm hukuku bilim dalında doktora tezi olarak savunulan bu çalışmanın başlangıcından son iki yılına değin danışmanlığımı yapan Prof. Dr. Celal Erbay anlayışı ve sabrıyla bana sürekli destek oldu. Tez izleme komisyonumda üyelik yaptığı dönemde ve tezimin danışmanlığını üstlenme lütfunda bulunduktan sonraki zaman diliminde derin fıkhî birikimiyle yol gösterici olan danışman hocam Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez Bey'in katkıları da her türlü övgünün üstündedir. Her iki hocama teşekkür etmek benim için ifası zevkli bir borçtur. Yol gösterici fikirleriyle fıkıh ilmiyle ilgili temel bir bakış açısına sahip olmamı sağlamakla kalmayan, ayrıca tezimin her aşamasında kendileriyle istişâre etme fırsatı tanıyarak karşılaştığım müşküllerin halledilmesinde esaslı bir rol oynayan hocalarım Yrd. Doç. Dr. Sami Erdem ve Dr. Eyüp Said Kaya'ya müteşekkirim. Konu seçiminden itibaren geniş bilgi birikimiyle modernleşme sürecindeki İslâmcıların fikrî serüvenleriyle ilgili birçok önemli bilgiyi benimle paylaşma lütfunda bulunarak Reşid Rıza'nın temel düşüncelerinin ana zeminini tespit hususunda merkezî bir önemi haiz olan hocam Prof. Dr. İsmail Kara'nın teşvik ve yardımları olmasaydı bu çalışma hiçbir zaman gün yüzüne çıkamayabilirdi. Kendisine minnettarım. Tez savunma jürisinde yer alarak muhtevaya ilişkin görüş ve önerilerini benimle paylaşan hocalarım Prof. Dr. Bilal Aybakan, Prof. Dr. Murteza Bedir ve Doç. Dr. Muharrem Kılıç çalışmanın son halini almasında çok kıymetli katkılarda bulundular. Yol göstericilikleri için kendilerine müteşekkirim. Çalışmanın hazırlık ve kitaplaşma sürecinde kendileriyle yaptığım istişârelerde değerli tenkit ve değerlendirmelerini benimle paylaşan başta Dr. Suat Mertoğlu, Dr. Halit Özkan, Dr. Mustafa Demiray ve Dr. Tuncay Başoğlu olmak üzere isimlerini burada zikredemediğim tüm hoca ve dostlarımın katkılarını şükranla anıyorum. Son olarak ilim hayatıma başladığım yıllardan itibaren teşvik, destek ve duâlarını benden esirgemeyen anne ve babama müteşekkirim. Gayret bizden, tevfîk Allah'tan... -Özgür Kavak-Üsküdar, Mart 2011- (Tanıtım Bülteninden)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.