#smrgKİTABEVİ Modern Türk Düşüncesinin Sosyolojisi 1839 - 1923 -
Bürokratik aydınlar, devlet gücünü kullanarak toplumu değiştirmeye yönelmişlerdir. Bu aydınlar, kamu görevlerinde kalamadıkları durumlarda, bürokrasi ile ilişki kurmanın yolunu bulmaya ya da kamu gücünü darbe ile ele geçirmenin planlarını yapmaya çalışmışlardır. Bürokratik aydınlar, siyasal dönüşüme öncelik verirken, sivil aydınlar toplumsal dönüşüme öncelik vermiştir. Bu fark, ikincilerin halka daha yakın olduklarını ve programlarında halkın dinsel ve geleneksel değerlerine daha fazla önem verdiklerini göstermektedir.
Türk modernleşme tarihinde “Batıcı” ve "devrimci" fikirler daha çok bürokratik aydınlar tarafından savunulmuştur. Said Halim Paşa ve Mehmet Akif gibi sivil aydınlar ise Doğu İslam uygarlığında karar kılarak, gelenek ile modernliği sentezleyen “muhafazakar” ve “İslamcı” ideolojileri savunmuşlardır. Bu arada Türkçüler, bir yandan ulusal kültürü savunurken diğer taraftan uygarlık değiştirmenin (Batılılaşmanın) kaçınılmazlığını kabul etmekle, bürokratik aydınlar ile sivil aydınların arasında yer alır. Ziya Gökalp'in “hars medeniyet” ayrımı ve “Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak” şiarı, Türkçülerin muhafazakarlık ve devrimcilik arasında gidiş gelişlerinin açık bir göstergesidir. Batıcı ve İslamcı aydınlar savundukları değerleri daha açık ortaya koyarken, Türkçü aydınlar konjonktürel pragmatist bir çizgide yürümüşlerdir.
Bürokratik aydınlar, devlet gücünü kullanarak toplumu değiştirmeye yönelmişlerdir. Bu aydınlar, kamu görevlerinde kalamadıkları durumlarda, bürokrasi ile ilişki kurmanın yolunu bulmaya ya da kamu gücünü darbe ile ele geçirmenin planlarını yapmaya çalışmışlardır. Bürokratik aydınlar, siyasal dönüşüme öncelik verirken, sivil aydınlar toplumsal dönüşüme öncelik vermiştir. Bu fark, ikincilerin halka daha yakın olduklarını ve programlarında halkın dinsel ve geleneksel değerlerine daha fazla önem verdiklerini göstermektedir.
Türk modernleşme tarihinde “Batıcı” ve "devrimci" fikirler daha çok bürokratik aydınlar tarafından savunulmuştur. Said Halim Paşa ve Mehmet Akif gibi sivil aydınlar ise Doğu İslam uygarlığında karar kılarak, gelenek ile modernliği sentezleyen “muhafazakar” ve “İslamcı” ideolojileri savunmuşlardır. Bu arada Türkçüler, bir yandan ulusal kültürü savunurken diğer taraftan uygarlık değiştirmenin (Batılılaşmanın) kaçınılmazlığını kabul etmekle, bürokratik aydınlar ile sivil aydınların arasında yer alır. Ziya Gökalp'in “hars medeniyet” ayrımı ve “Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak” şiarı, Türkçülerin muhafazakarlık ve devrimcilik arasında gidiş gelişlerinin açık bir göstergesidir. Batıcı ve İslamcı aydınlar savundukları değerleri daha açık ortaya koyarken, Türkçü aydınlar konjonktürel pragmatist bir çizgide yürümüşlerdir.