Zaman ve mekânın fotojenik bir kompozisyonu olansinema, akıp giden zamanların yaşam dünyasına eşlik etmiş, bu sürecin bir anlatıcısı olmuştur. Modern zamanların en popüler buluşlarından biri olan sinema, bitimsiz zaman ve mekanlar çerçevesinde şekillenmektedir. Sinema, sahip olduğu ifade biçimlerinin olanaklarından dolayı her anı, varlığa dair şeyi tasvir edebiliyor. Onu, sanata çeviren şey ise yaşam dünyasını olduğu gibi kaydetmesi değil, ama onu rengarenk boyaması, ona birlirik ton vermesi, her şeyin birbirine karıştığı yaşam dünyasını aydınlatması, modern çağın çeşitli sorunlarıyla boğuşan insanların dünyalarına bir duygu katmasıdır.
Modern ile geleneksel, Doğu ile Batı, Kuzey ile Güney, geçmiş ile güncel eksenleri ve zamanları arasında şekillenen bu kitap, modern tarihin en azından "azıcık" bir bölümünü sinema aracılığıyla açıklamayı deniyor. Cengiz Aytmatov'dan Necip Mahfuz'a, Istvan Szabo'dan Tolumuş Okeyev'e, Yılmaz Güney'den Nuri Bilge Ceylan'a, Walter Benjamin'den Wim Wenders'e kadar güzel'i arayan denemeleri bu çerçevede inceleniyor.