Hayatı boyunca birçok lakaplar aldı. Ona, "BüyükKatil" dediler, "Tanrının Bir Cezası" dediler, "Mükemmel Savaşçı" dediler, "Taçların ve Tahtların Hâkimi" dediler. Fakat biz onu en çok "Cengiz Han" adıyla tanırız. İnsanlara hükümdar olmuş birçoklarının aksine, bu adam, bütün lakaplarına lâyık olduğunu gösterdi... Kiyat kavminin şefi Yesügey'in oğlu Temuçin, babasının Tatarlar tarafından öldürülmesinden sonra kabilesi tarafından terk edilerek, geride kalan ailesiyle birlikte yokluk ve sefalet seneleri geçirdi. Çocukluk çağının bu zorluklarının güçlendirdiği Temuçin, hakkı olan mirası elde etmeye azmetti ve sadece bunu başarmakla kalmadı: Önce Han ilan edilen Temuçin, 1206'da Moğolistan'ı birleştirdi ve "Cengiz Han" unvanını aldı. Öngütlerin ve Uygurların Cengiz Han'a katılmasıyla, Türk - Moğol ittifakı güçlenerek devam etti ve Sibirya üzerine keşif harekâtıyla, Cengiz Han'ın seferleri başladı. Yapılan seferlerle Çin vergiye bağlandı. Naymanlar üzerine girişilen harekâtla Moğol İmparatorluğu'nun sınırı Harzem sınırlarına dayandı. "Nasıl Gök'te bir tek Tanrı varsa, yeryüzünde de tek bir Han olmalıdır" diyen Cengiz Han, Harzem üzerine yürüdü. Maveraünnehir'i ele geçirdi, Fergana ve Termiz'e hâkim oldu. Urgenç, Baktra, Merv, Nişabur yerle bir edildi. Hindikuş sıradağları, Cengiz Han'ı durduramadı. İran'ın kuzeyi, Gürcistan, Don ovaları, Cengiz Han'ın askerleri tarafından yakılıp yıkıldı. Harezm ordularının kalıntıları, İndus'a dek kovalandı. Cengiz Han, 1224'te, yardımcılarının Çin'in kuzeybatısında seferde oldukları sırada öldü.
Geride sadece devasa bir imparatorluk değil, küçük çarpışmalar dışında hiç yenilmemiş bir ordu, mevcut yasaların derlenmesiyle oluşturulmuş ve kendi adını taşıyan Cengiz Yasası ve kaynağını Türk ve Moğol inanışından alan bir düşünceyi miras bıraktı.
Hayatı boyunca birçok lakaplar aldı. Ona, "BüyükKatil" dediler, "Tanrının Bir Cezası" dediler, "Mükemmel Savaşçı" dediler, "Taçların ve Tahtların Hâkimi" dediler. Fakat biz onu en çok "Cengiz Han" adıyla tanırız. İnsanlara hükümdar olmuş birçoklarının aksine, bu adam, bütün lakaplarına lâyık olduğunu gösterdi... Kiyat kavminin şefi Yesügey'in oğlu Temuçin, babasının Tatarlar tarafından öldürülmesinden sonra kabilesi tarafından terk edilerek, geride kalan ailesiyle birlikte yokluk ve sefalet seneleri geçirdi. Çocukluk çağının bu zorluklarının güçlendirdiği Temuçin, hakkı olan mirası elde etmeye azmetti ve sadece bunu başarmakla kalmadı: Önce Han ilan edilen Temuçin, 1206'da Moğolistan'ı birleştirdi ve "Cengiz Han" unvanını aldı. Öngütlerin ve Uygurların Cengiz Han'a katılmasıyla, Türk - Moğol ittifakı güçlenerek devam etti ve Sibirya üzerine keşif harekâtıyla, Cengiz Han'ın seferleri başladı. Yapılan seferlerle Çin vergiye bağlandı. Naymanlar üzerine girişilen harekâtla Moğol İmparatorluğu'nun sınırı Harzem sınırlarına dayandı. "Nasıl Gök'te bir tek Tanrı varsa, yeryüzünde de tek bir Han olmalıdır" diyen Cengiz Han, Harzem üzerine yürüdü. Maveraünnehir'i ele geçirdi, Fergana ve Termiz'e hâkim oldu. Urgenç, Baktra, Merv, Nişabur yerle bir edildi. Hindikuş sıradağları, Cengiz Han'ı durduramadı. İran'ın kuzeyi, Gürcistan, Don ovaları, Cengiz Han'ın askerleri tarafından yakılıp yıkıldı. Harezm ordularının kalıntıları, İndus'a dek kovalandı. Cengiz Han, 1224'te, yardımcılarının Çin'in kuzeybatısında seferde oldukları sırada öldü.
Geride sadece devasa bir imparatorluk değil, küçük çarpışmalar dışında hiç yenilmemiş bir ordu, mevcut yasaların derlenmesiyle oluşturulmuş ve kendi adını taşıyan Cengiz Yasası ve kaynağını Türk ve Moğol inanışından alan bir düşünceyi miras bıraktı.