#smrgKİTABEVİ Mukaddime: Evrensel Tarihe ve Toplum Bilimlerine Giriş - 2024
Roger Garaudy, müslüman olmadan önce kaleme aldığı İslâm Medeniyetinin İnsanlığa Katkısı eserinde, İbn Haldun'a on sayfadan fazla yer ayırır ve onu “Descartes'ın, Montesquieu'nün Öncüsü ve İslâm'ın Karl Marks'ı” olarak görür. Ünlü tarih felsefecisi Arnold Toynbee, “Hiç şüphesiz Mukaddime, kendi türünde, bugüne kadar hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir zihnin ortaya koyamadığı en büyük eserdir!” ifadesini kullanır. Engels, yaptığı toplum değerlendirmelerinde Mukaddime'den yararlanır ve “Hıristiyanlığın ilk dönem tarihine katkı” başlıklı makalesinde, İbn Haldun'un görüşlerinin çok özlü bir özetini sunar. BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan, “Sadece İbn Haldun ismi bile İslâm Tarihinin ne kadar parlak bir ilim çağı yaşadığının göstergesidir!” der.
Arapça üç ayrı baskısından, Fransızca ve İngilizce tercümelerinden de yararlanılarak dilimize aktarılan bu Mukaddime'yi çok geniş kesimlerin daha iyi anlayacağını umut ediyoruz.
Ünlü devlet adamı ve âlim İbn Haldun 1377'de tamamladığı Mukaddime'nin önemini anlatmaya gerek yok. Mukaddime, dünyanın önde gelen hemen hemen bütün ilim, fikir ve siyaset adamları tarafından bilinen ve takdir edilen bir eserdir. İngiltere'yi yıllarca refah içinde idare eden Başbakan Margaret Thatcher'ın da Mukaddime'yi yanından hiç eksik etmediğini danışmanından öğreniyoruz. Gerçekten de İbn Haldun'un toplum hayatı, siyaset ve ekonomi gibi pek çok dallardaki gözlem ve değerlendirmeleri, dün için olduğu kadar bugün için de geçerlidir.
İbn Haldun'un sosyal ve politik kavramlarının çoğu, 20. yüzyılın sosyologları ve antropologları arasında büyük bir yankı uyandırmıştır. Bu bağlamda, onun fikirlerinden doğrudan etkilenen tarihçilerden, etnologlardan ve antropologlardan sadece birkaçını sayacak olursak, Tocqueville, Masqueray, Durkheim, Evans-Pritchard, Hart ve Gellner'i gösterebiliriz.
Günümüz Batı'sındaki sosyolog, siyaset bilimci ve fikir adamları Mukaddime'yi okumak ihtiyacı duyuyorlar. Bazıları İbn Haldun'un görüş ve düşüncelerini tam olarak anlayabilmek için İngilizce ve Fransızca başta olmak üzere bildikleri Batı dillerindeki bütün tercümeleri ve yeni tercümelerini mutlaka okuyorlar.
İbn Haldun Mukaddime'sinde yaşadığı dönemdeki toplumların objektif ve kapsamlı bir gözlemini yapar, bundan hareketle de onların tam bir panoramasını çizer. Kırsal (veya Bedevî) hayattan şehir hayatına, bütün bilim dallarından sanata ve mesleklere, ziraatten tıpa, siyasetten edebiyata, yüksek tabakanın edebiyatından halk edebiyatına, astroloji, çeşitli fal türlerinden simyaya varıncaya kadar hepsini mercek altına alır. Kendi döneminde, gerek Batı'da Mağrip ve Endülüs'te, gerekse Doğu'da Irak ve Mısır'da bütün bu dallarda olup bitenleri ayrıntılarıyla okurlarına aktarır. O dönemdeki toplumlarda yaşanan ortamı, okuyucunun zihninde canlandırabileceği bir şekilde sunar.
Roger Garaudy, müslüman olmadan önce kaleme aldığı İslâm Medeniyetinin İnsanlığa Katkısı eserinde, İbn Haldun'a on sayfadan fazla yer ayırır ve onu “Descartes'ın, Montesquieu'nün Öncüsü ve İslâm'ın Karl Marks'ı” olarak görür. Ünlü tarih felsefecisi Arnold Toynbee, “Hiç şüphesiz Mukaddime, kendi türünde, bugüne kadar hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir zihnin ortaya koyamadığı en büyük eserdir!” ifadesini kullanır. Engels, yaptığı toplum değerlendirmelerinde Mukaddime'den yararlanır ve “Hıristiyanlığın ilk dönem tarihine katkı” başlıklı makalesinde, İbn Haldun'un görüşlerinin çok özlü bir özetini sunar. BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan, “Sadece İbn Haldun ismi bile İslâm Tarihinin ne kadar parlak bir ilim çağı yaşadığının göstergesidir!” der.
Arapça üç ayrı baskısından, Fransızca ve İngilizce tercümelerinden de yararlanılarak dilimize aktarılan bu Mukaddime'yi çok geniş kesimlerin daha iyi anlayacağını umut ediyoruz.
Ünlü devlet adamı ve âlim İbn Haldun 1377'de tamamladığı Mukaddime'nin önemini anlatmaya gerek yok. Mukaddime, dünyanın önde gelen hemen hemen bütün ilim, fikir ve siyaset adamları tarafından bilinen ve takdir edilen bir eserdir. İngiltere'yi yıllarca refah içinde idare eden Başbakan Margaret Thatcher'ın da Mukaddime'yi yanından hiç eksik etmediğini danışmanından öğreniyoruz. Gerçekten de İbn Haldun'un toplum hayatı, siyaset ve ekonomi gibi pek çok dallardaki gözlem ve değerlendirmeleri, dün için olduğu kadar bugün için de geçerlidir.
İbn Haldun'un sosyal ve politik kavramlarının çoğu, 20. yüzyılın sosyologları ve antropologları arasında büyük bir yankı uyandırmıştır. Bu bağlamda, onun fikirlerinden doğrudan etkilenen tarihçilerden, etnologlardan ve antropologlardan sadece birkaçını sayacak olursak, Tocqueville, Masqueray, Durkheim, Evans-Pritchard, Hart ve Gellner'i gösterebiliriz.
Günümüz Batı'sındaki sosyolog, siyaset bilimci ve fikir adamları Mukaddime'yi okumak ihtiyacı duyuyorlar. Bazıları İbn Haldun'un görüş ve düşüncelerini tam olarak anlayabilmek için İngilizce ve Fransızca başta olmak üzere bildikleri Batı dillerindeki bütün tercümeleri ve yeni tercümelerini mutlaka okuyorlar.
İbn Haldun Mukaddime'sinde yaşadığı dönemdeki toplumların objektif ve kapsamlı bir gözlemini yapar, bundan hareketle de onların tam bir panoramasını çizer. Kırsal (veya Bedevî) hayattan şehir hayatına, bütün bilim dallarından sanata ve mesleklere, ziraatten tıpa, siyasetten edebiyata, yüksek tabakanın edebiyatından halk edebiyatına, astroloji, çeşitli fal türlerinden simyaya varıncaya kadar hepsini mercek altına alır. Kendi döneminde, gerek Batı'da Mağrip ve Endülüs'te, gerekse Doğu'da Irak ve Mısır'da bütün bu dallarda olup bitenleri ayrıntılarıyla okurlarına aktarır. O dönemdeki toplumlarda yaşanan ortamı, okuyucunun zihninde canlandırabileceği bir şekilde sunar.