“...Ancak buna rağmen egemenlerin, zora davalı egemenlikleri sürgit devam edememiştir. Zira insanın olduğu her yerde, her zaman zora karşı mücadele de varolmuştur. İnsanlığın tarihi bu mücadelelerin tarihidir. Bu nedenle, sosyal mücadelelerin bir aracı olarak örgüt sonunu, insanlık tarihi kadar eski bir sorundur. Bu "ESKİ SORUNDA", başından beri genel bir ortak özellik vardır: yönetenler kendi örgütlerini alabildiği kadar güçlü tutarken, yönetilenlerin örgütlenmesine engel olarak her türlü önlemi almışlardır. Ancak hiçbir önlem ezilenlerin mücadelesini durduramamış, aksine bu mücadeleler, toplumsal gelişmiş, nesnel koşullarına uyum gösterdiğinde barışçı ve barışçı olmayan yöntemlerle köklü sosyal dönüşümleri sağlamıştır. Dünyanın her yerinde bu böyle olmuştur..."
"... Toplumsal değerlerin yaratılması ve paylaşılması ve paylaşılmasından kaynaklanan ekonomik-politik bütün sosyal ilişki ve mücadeleler, başta devlet olmak üzere. örgütler aracılığı ile olmuştur. Örgütlerin gelişim düzeylerini ise, o toplumun ekonomik yapısı belirlemiştir. Bu nedenle ekonomik olarak ileri ülkelerde örgütsel yapı ve ilişkiler gelişkin, geri kalmış ülkelerde ise geridir. İnsanlık tarihi kadar eski olan örgütlü mücadele insanların bencilliği ve sürü içgüdüsünü aşarak kendi geleceğine ve eylemine egemen, bilinçli sosyal varlıklar haline getirmiştir. Bu anlamıyla insan örgütlendiği oranda insanlaşmıştır..." (Arka kapaktan)