Çok zor olmadı. Hiçbir şey kötülük kadar hızlı organize olmaz, ağızdan ağıza, elden ele, dilden dile yayılmaz ve hiçbir şey yapılmış bir kötülük kadar hızlı unutulmaz. Sonradan taktile dönüşecek olan tehcir kanununun geçmesiyle bu doğrultuda öldürülen ilk Ermeni, yağmalanan ilk tarla, el değiştiren ilk apartman arasında çok fazla zaman yok.
Anadolu'nun, yani Osmanlı'dan geriye bakiye kalıp üzerinde Cumhuriyet'i kurduğumuz bölgenin kimi şehirlerinde (örneğin, İstanbul'da) nüfusunun yüzde 50'sini, bazen de fazlasını oluşturan Ermeniler (ve Rumlar, ve Yahudiler, ve Süryaniler) gideli yüzyıl olmak üzere. Olan biteni, olduktan hemen sonra unutup; o günden bu yana inkar etmemiz aslında pek mesele değil. Hem bu büyük felaketi, hem de inkar politikamızı gölgede bırakan başka bir utanç var çünkü: "Artin" diye birini artık tanımıyoruz. Yaklaşık yüzyıl önce, bu isimde birilerinin bakan olabildiği bir coğrafyada.
Natama, bu sayıda Ermenileri değil, hafızamızı geri getirmeye çalışıyor. Natama, E şiiri yazıyor, E ile başlayan bir kelimeyi hatırlamaya çalışıyor. Türkiye kapitalizmini, Türkiye siyasal sistemini, Türkiye resmi ideolojisini, Türkiye cehaletini, Türkiye utancını anlamak için gerekli olan ilk meselenin adının ilk harfini.
Diğerlerinin yanı sıra Ali Erbil, Ata Sözütok, Aysu Akcan, Cuma Duymaz, Elif Sofya, İsahag Uygar Eskiciyan, Melih Özel Ubıh, Özgür Asan, Özgür Göreçki ve Süreyyya Evren bu başlık altında şiirleriyle söz aldılar. Ali Aydemir, Aras Keser, Davut Yücel, Enis Akın, İnanç Avadit, Mehmet Sami, Mihrap Aydın ve Rıdvan Gecü'nün şiir üzerine yazdığı sayıda Hüseyin Cöntürk, İlhan Berk, Necmiye Alpay ve Orhan Koçak'la yapılmış söyleşiler yer aldı. Çağnam Erkmen, Gül Abus Semerci, Hasan Rua Demiroğlu, Mehmet Batur, Osman Akyol'un hikâyeleri ve Ali Dündar, Aylin Örnek, Ayşegül Tözeren, Ergün Diken, Gün Ayhan Utkan'ın yazıları ve Cihat Duman'la Demet Özge Aykan'ın Yıldız Tilbe'yle söyleşisi aynı sayıda yer buldu.
Natama bir hayat memat dergisidir,
Bilginize.
Çok zor olmadı. Hiçbir şey kötülük kadar hızlı organize olmaz, ağızdan ağıza, elden ele, dilden dile yayılmaz ve hiçbir şey yapılmış bir kötülük kadar hızlı unutulmaz. Sonradan taktile dönüşecek olan tehcir kanununun geçmesiyle bu doğrultuda öldürülen ilk Ermeni, yağmalanan ilk tarla, el değiştiren ilk apartman arasında çok fazla zaman yok.
Anadolu'nun, yani Osmanlı'dan geriye bakiye kalıp üzerinde Cumhuriyet'i kurduğumuz bölgenin kimi şehirlerinde (örneğin, İstanbul'da) nüfusunun yüzde 50'sini, bazen de fazlasını oluşturan Ermeniler (ve Rumlar, ve Yahudiler, ve Süryaniler) gideli yüzyıl olmak üzere. Olan biteni, olduktan hemen sonra unutup; o günden bu yana inkar etmemiz aslında pek mesele değil. Hem bu büyük felaketi, hem de inkar politikamızı gölgede bırakan başka bir utanç var çünkü: "Artin" diye birini artık tanımıyoruz. Yaklaşık yüzyıl önce, bu isimde birilerinin bakan olabildiği bir coğrafyada.
Natama, bu sayıda Ermenileri değil, hafızamızı geri getirmeye çalışıyor. Natama, E şiiri yazıyor, E ile başlayan bir kelimeyi hatırlamaya çalışıyor. Türkiye kapitalizmini, Türkiye siyasal sistemini, Türkiye resmi ideolojisini, Türkiye cehaletini, Türkiye utancını anlamak için gerekli olan ilk meselenin adının ilk harfini.
Diğerlerinin yanı sıra Ali Erbil, Ata Sözütok, Aysu Akcan, Cuma Duymaz, Elif Sofya, İsahag Uygar Eskiciyan, Melih Özel Ubıh, Özgür Asan, Özgür Göreçki ve Süreyyya Evren bu başlık altında şiirleriyle söz aldılar. Ali Aydemir, Aras Keser, Davut Yücel, Enis Akın, İnanç Avadit, Mehmet Sami, Mihrap Aydın ve Rıdvan Gecü'nün şiir üzerine yazdığı sayıda Hüseyin Cöntürk, İlhan Berk, Necmiye Alpay ve Orhan Koçak'la yapılmış söyleşiler yer aldı. Çağnam Erkmen, Gül Abus Semerci, Hasan Rua Demiroğlu, Mehmet Batur, Osman Akyol'un hikâyeleri ve Ali Dündar, Aylin Örnek, Ayşegül Tözeren, Ergün Diken, Gün Ayhan Utkan'ın yazıları ve Cihat Duman'la Demet Özge Aykan'ın Yıldız Tilbe'yle söyleşisi aynı sayıda yer buldu.
Natama bir hayat memat dergisidir,
Bilginize.