Yıl 1993. Halen 97 yaşında olan annem, “Atina'nın hamamı, yandan çıkar dumanı…” diye bir türkü mırıldanıyor. O gün, yetmiş yılın ötesinden gelen bu mırıldanışla, kitabımıza konu olan, belgesel bir olayın ilk adımı atılmış oldu. Öyküyü önce annemden dinledim, sonra uzun bir araştırma yaptım. Uşak'ın Yunan askerlerince işgali sırasında, bir Yunan çavişi, Nazik adında bir kızı, evlenmek amacıyla ülkesine götürür. Bu birliktelikten iki çocukları olur. Yaşamın gerçekleri, kültür, dil, din farkı yüzünden, Nazik'in oralara uyumu kolay olmaz. Otizme varan ve yavaş yavaş şizoidi'nin sınırlarını zorlayan, zaman zaman nörotik davranışlarını, öykü içinde izleyeceksiniz.
Nazik'in yalnızlık ve yabancılaşma sorunlarıyla başedebilmesi için tek dayanağı iki çocuğudur. Yaşamın acımasız kuralları, kocası için de işlemektedir. Adam iki çocuğuyla Nazik'i bir Türk şilebine bindirir, Türkiye'ye gönderir. Bu acılı dramı başından sonuna dek, yudum yudum siz de yaşayacaksınız.Kitabın içindeki en çarpıcı ve gizemli bölümden, burada söz etmiyorum, bir süpriz olarak sizlere bırakıyorum. Uzun süre teninizde ve ruhunuzda hissederek, unutamayacağınız bu belgesel öykümüzü, saygıyla beğeninize sunuyorum.