Türkçenin güzelliklerini, inceliklerini ve büyüleyici anlatım gücünü gözler önüne seren kitap "Yanlış bilinen ya da bilinenden farklı bir anlam bütünlüğüne sahip olan kelime ve deyimler", "Anekdotlar/fıkralar", "Biyografiler" ve "Üçlemeler" olmak üzere dört bölümden oluşuyor.
.*.
Zahireci Refi', Nazilli pazarında sakin sakin adımlarken gözü bir tezgâha takılır; üzeri halı kaplı bir yumurtaya benzeyen ve daha evvel görmediği -kendine göre- bu garip şey'i merak eder ve sorar:
-Ne ülen bu?
-Kivi beyim...
-Kaçaymış ülen bu?
-Otuz lira beyim...
-Ne ülen bu!
Türkçenin ne denli teshirli bir dil olduğunu anlatmak için, bu kısacık anekdot yeter de artar bile!...
Dikkat isterim, Refi' amcanın iki cümlesi de soru edatıyla kurulu olmasına rağmen -gördüğünüz gibi- noktalamaları farklıdır. İlkinde, pazarcıya cevap aradığı bir soru yöneltmiş (ve cevabını almış), ikincisinde ise şaşkınca bir nidada bulunmuştur.
Cevap beklemeyen (cevabı bilinen de diyebiliriz), sadece anlatımı zenginleştirmek/süslemek için sorulan sorulara "retorik soru" dendiğini biliyoruz… Bu nükteli anekdot, "retorik soru"ya şahane bir örnek teşkil etmektedir. Manayı tesadüfe bırakmayan bu muhteşem dili -özellikle- konuşanlar için, "Dil portesinde yirmi dokuz notayla âdeta dans ediyorlar" desem, inanın bana hiç de abartmış olmam!...
Bizim bildiğimizi Refi' amca bilmeyecek değil ya!
Türkçenin güzelliklerini, inceliklerini ve büyüleyici anlatım gücünü gözler önüne seren kitap "Yanlış bilinen ya da bilinenden farklı bir anlam bütünlüğüne sahip olan kelime ve deyimler", "Anekdotlar/fıkralar", "Biyografiler" ve "Üçlemeler" olmak üzere dört bölümden oluşuyor.
.*.
Zahireci Refi', Nazilli pazarında sakin sakin adımlarken gözü bir tezgâha takılır; üzeri halı kaplı bir yumurtaya benzeyen ve daha evvel görmediği -kendine göre- bu garip şey'i merak eder ve sorar:
-Ne ülen bu?
-Kivi beyim...
-Kaçaymış ülen bu?
-Otuz lira beyim...
-Ne ülen bu!
Türkçenin ne denli teshirli bir dil olduğunu anlatmak için, bu kısacık anekdot yeter de artar bile!...
Dikkat isterim, Refi' amcanın iki cümlesi de soru edatıyla kurulu olmasına rağmen -gördüğünüz gibi- noktalamaları farklıdır. İlkinde, pazarcıya cevap aradığı bir soru yöneltmiş (ve cevabını almış), ikincisinde ise şaşkınca bir nidada bulunmuştur.
Cevap beklemeyen (cevabı bilinen de diyebiliriz), sadece anlatımı zenginleştirmek/süslemek için sorulan sorulara "retorik soru" dendiğini biliyoruz… Bu nükteli anekdot, "retorik soru"ya şahane bir örnek teşkil etmektedir. Manayı tesadüfe bırakmayan bu muhteşem dili -özellikle- konuşanlar için, "Dil portesinde yirmi dokuz notayla âdeta dans ediyorlar" desem, inanın bana hiç de abartmış olmam!...
Bizim bildiğimizi Refi' amca bilmeyecek değil ya!