Bilindiği gibi Amerika fiyat politikasını dolar bazında belirleyerek, petrol alımında bir tekel oluşturmuştu. Ancak Saddam Hüseyin 2000'de Avrupa'ya euro'yla petrol satıp kâr etmeye başlayınca, tekel kırıldı. Görüldüğü gibi savaşın temelinde petrol ticaretindeki fiyat politikası yer alıyordu. OPEC anlaşması çerçevesinde, 1971 yılından itibaren (altın standardındaki düşüşten sonra) petrol ticareti Amerikan dolarıyla yapılmaya başlanmış ve Amerikan doları fiili olarak uluslararası ticari para birimi haline gelmişti. Diğer taraftan nihai amacı Avrupa Birleşik Devletleri olan Avrupa Birliği, ABD'nin en ciddi ve tek rakibi olarak, dolarla rekabet edebilmek amacıyla euro'yu yarattı. Ancak Amerikan yönetimi doların küresel gücünün tesiri altında o kadar kalmıştı ki, euronun kendisine ancak çok uzun vadede bir tehdit unsuru olabileceğini, o zamana kadar da bir şekilde bu sorunu aşabileceklerini düşünüyordu. İşte tam bu noktada hiç beklenilmeyen bir gelişme ortaya çıktı. Dünyanın en büyük ikinci petrol rezervine sahip ülkesi olan Irak'ın lideri Saddam Hüseyin, 2000'de petrolünü dolar yerine euro ile satmaya başladı. Amerikalı uzmanlar Saddam'ın bu girişimini ciddiye almadılar. Onlara göre bu Saddam'a özgü çılgınlıklardan birisiydi. Ancak iki yıl sonra, euro dolar karşısında yükselmeye başladı. Saddam'ın başlattığı para dönüşümü devasa bir patlamaya neden olmuştu. Irak'ın ardından İran da dönüşümü düşünmeye başladı; dünyanın dördüncü büyük petrol üreticisi konumundaki Venezuela da benzer yollar ararken, Küba dahil olmak üzere pek çok ülkeye dolarla satışı kesip, takas usulüne girişti. Rusya ise Avrupa ile euro üstünden ticaret yapacağı serbest piyasa arayışlarına başlamıştı. Eğer Suudi Arabistan (en büyük OPEC ihracatçısı) diğer OPEC ülkeleri ile beraber petrolü euro ile fıyatlandırmaya başlarsa, dolar için yıkıcı bir durum ortaya çıkacaktı. Kısaca söylemek gerekirse doların petrol ticaretindeki ve genel olarak dünya ticaretindeki etkinliği tehlikedeydi. Doların tehlikeye düşmesi ise, Amerika Birleşik Devletleri'nin geleceğinin tehlike altına düşmesi anlamına geliyordu. Bir başka ifadeyle Irak, küresel egemenlik savaşının odağı haline geliyordu. (Önsözden)
Bilindiği gibi Amerika fiyat politikasını dolar bazında belirleyerek, petrol alımında bir tekel oluşturmuştu. Ancak Saddam Hüseyin 2000'de Avrupa'ya euro'yla petrol satıp kâr etmeye başlayınca, tekel kırıldı. Görüldüğü gibi savaşın temelinde petrol ticaretindeki fiyat politikası yer alıyordu. OPEC anlaşması çerçevesinde, 1971 yılından itibaren (altın standardındaki düşüşten sonra) petrol ticareti Amerikan dolarıyla yapılmaya başlanmış ve Amerikan doları fiili olarak uluslararası ticari para birimi haline gelmişti. Diğer taraftan nihai amacı Avrupa Birleşik Devletleri olan Avrupa Birliği, ABD'nin en ciddi ve tek rakibi olarak, dolarla rekabet edebilmek amacıyla euro'yu yarattı. Ancak Amerikan yönetimi doların küresel gücünün tesiri altında o kadar kalmıştı ki, euronun kendisine ancak çok uzun vadede bir tehdit unsuru olabileceğini, o zamana kadar da bir şekilde bu sorunu aşabileceklerini düşünüyordu. İşte tam bu noktada hiç beklenilmeyen bir gelişme ortaya çıktı. Dünyanın en büyük ikinci petrol rezervine sahip ülkesi olan Irak'ın lideri Saddam Hüseyin, 2000'de petrolünü dolar yerine euro ile satmaya başladı. Amerikalı uzmanlar Saddam'ın bu girişimini ciddiye almadılar. Onlara göre bu Saddam'a özgü çılgınlıklardan birisiydi. Ancak iki yıl sonra, euro dolar karşısında yükselmeye başladı. Saddam'ın başlattığı para dönüşümü devasa bir patlamaya neden olmuştu. Irak'ın ardından İran da dönüşümü düşünmeye başladı; dünyanın dördüncü büyük petrol üreticisi konumundaki Venezuela da benzer yollar ararken, Küba dahil olmak üzere pek çok ülkeye dolarla satışı kesip, takas usulüne girişti. Rusya ise Avrupa ile euro üstünden ticaret yapacağı serbest piyasa arayışlarına başlamıştı. Eğer Suudi Arabistan (en büyük OPEC ihracatçısı) diğer OPEC ülkeleri ile beraber petrolü euro ile fıyatlandırmaya başlarsa, dolar için yıkıcı bir durum ortaya çıkacaktı. Kısaca söylemek gerekirse doların petrol ticaretindeki ve genel olarak dünya ticaretindeki etkinliği tehlikedeydi. Doların tehlikeye düşmesi ise, Amerika Birleşik Devletleri'nin geleceğinin tehlike altına düşmesi anlamına geliyordu. Bir başka ifadeyle Irak, küresel egemenlik savaşının odağı haline geliyordu. (Önsözden)