#smrgKİTABEVİ Nefret - Malatya: Bir Milli Mutabakat Cinayeti -
İsmail Saymaz hem yaptığı haberlerle hem de son iki senede yazdığı üç kitapla Türkiye'de hala gazetecilik yapıldığını gösteren biri. Israrlı bir çalışkanlık ve inatçı bir haber takibi anlayışıyla netameli konulara girmekten çekinmiyor.
Malatya'da Zirve yayınevinde gerçekleşen katliamdan hareketle yazılan bu kitap da öyle... Kitap sadece öldürülen misyonerlerden bahsetmiyor. On sene öncesinden bugüne Hristiyan din adamlarıyla misyonerlerin bir sürek avının kurbanı haline geldiğini de gösteriyor.
Sanki memleket Hristiyanlaşma dalgasıyla karşı karşıyaymış gibi misyonerlik hakkında seminerler düzenleniyor, konu bir Milli Güvenlik meselesi haline getiriliyor.
Rahip Santoro cinayetinde olduğu gibi devletin kurbanların telefonlarını dinleyip, şüphelilerinkine dokunmaması çok soru işareti doğuruyor.
Askerin, polisin, ulusalcı işadamının, İslamcı milletvekilinin, her görüşten gazetecinin elbirliğiyle bu insanları nasıl köşeye sıkıştırıp cinayetleri izlediğini okumak rahatsız edici.
İsmail Saymaz siyasi olarak kimseyi kollamadan, her kesimin bu katliamdaki yerini cesurca kaleme almış.
Sadece Ergenekon ile izah edilemeyecek, daha yaygın ve her kesimle irtibatlı bir sözüm ona "Milli Güvenlik" odaklı ilişkiler ağıyla karşı karşıyayız.
İlişkiler ağında beraber hareket edecekleri hiç aklınıza gelmeyecek isimleri göreceksiniz. Bu katliam yolunda çok tuhaf ve hala sırrı çözülememiş kişilerle karşılaşacaksınız.
Hâkim unsura ait olmamanın bedelinin nasıl ödettirildiğini okuyacak, caniler gözardı edilirken kurbanların şüpheli olarak değerlendirildiği bir ülkenin resmini seyredeceksiniz.
Belki de benim gibi bu kitap keşke bir kaç yıl önce olanları anlatan bir gazetecilik çalışması değil de yüzlerce yıl önce olanları anlatan bir tarih araştırması olsaydı diyeceksiniz.
İsmail Saymaz hem yaptığı haberlerle hem de son iki senede yazdığı üç kitapla Türkiye'de hala gazetecilik yapıldığını gösteren biri. Israrlı bir çalışkanlık ve inatçı bir haber takibi anlayışıyla netameli konulara girmekten çekinmiyor.
Malatya'da Zirve yayınevinde gerçekleşen katliamdan hareketle yazılan bu kitap da öyle... Kitap sadece öldürülen misyonerlerden bahsetmiyor. On sene öncesinden bugüne Hristiyan din adamlarıyla misyonerlerin bir sürek avının kurbanı haline geldiğini de gösteriyor.
Sanki memleket Hristiyanlaşma dalgasıyla karşı karşıyaymış gibi misyonerlik hakkında seminerler düzenleniyor, konu bir Milli Güvenlik meselesi haline getiriliyor.
Rahip Santoro cinayetinde olduğu gibi devletin kurbanların telefonlarını dinleyip, şüphelilerinkine dokunmaması çok soru işareti doğuruyor.
Askerin, polisin, ulusalcı işadamının, İslamcı milletvekilinin, her görüşten gazetecinin elbirliğiyle bu insanları nasıl köşeye sıkıştırıp cinayetleri izlediğini okumak rahatsız edici.
İsmail Saymaz siyasi olarak kimseyi kollamadan, her kesimin bu katliamdaki yerini cesurca kaleme almış.
Sadece Ergenekon ile izah edilemeyecek, daha yaygın ve her kesimle irtibatlı bir sözüm ona "Milli Güvenlik" odaklı ilişkiler ağıyla karşı karşıyayız.
İlişkiler ağında beraber hareket edecekleri hiç aklınıza gelmeyecek isimleri göreceksiniz. Bu katliam yolunda çok tuhaf ve hala sırrı çözülememiş kişilerle karşılaşacaksınız.
Hâkim unsura ait olmamanın bedelinin nasıl ödettirildiğini okuyacak, caniler gözardı edilirken kurbanların şüpheli olarak değerlendirildiği bir ülkenin resmini seyredeceksiniz.
Belki de benim gibi bu kitap keşke bir kaç yıl önce olanları anlatan bir gazetecilik çalışması değil de yüzlerce yıl önce olanları anlatan bir tarih araştırması olsaydı diyeceksiniz.