#smrgKİTABEVİ Nükleer Felaketlerle Yaşamak: Çernobil ve Fukuşima'nın Sağlık Üzerine Etkileri - 2016

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Öz Karacan Matbaacılık
Dizi Adı:
Yeşil Politika Kitaplığı 11
ISBN-10:
6055895846
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Stok Kodu:
1199189991
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
160 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016
Çeviren:
Alper Öktem
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Orijinal Adı:
IPPNW Report Gesundheitliche Folgen der Atomkatastrophen von Fukushima und Tschernobyl 30 Jahre Lebe
indirimli
114,80
Havale/EFT ile: 111,36
Bu üründen 1 adet satın alınmıştır.
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199189991
576023
Nükleer Felaketlerle Yaşamak: Çernobil ve Fukuşima'nın Sağlık Üzerine Etkileri -        2016
Nükleer Felaketlerle Yaşamak: Çernobil ve Fukuşima'nın Sağlık Üzerine Etkileri - 2016 #smrgKİTABEVİ
114.80
Nükleer santral kazaları tüm gezegeni tehdit ediyor. Gelişmiş geçinen Rusya'sından, Japonyası'na, ABD'sinden Fransa'sına kadar, herhangi bir kaza sonrası santralde çalıştırılan işçiden, bölge halkına ve hem o ülkenin hem yakın coğrafyadaki ülkelerin vatandaşlarının hem de kontamine olmuş ürünleri satın olmak zorunda bırakılan çok uzak ülkelerin tüketicilerine kadar herkes büyük yalanlar, bilgi saklamaları ve en temel sağlık haklarından dahi mahrum bırakılmaktadır. Bütün bunları değerlendirmek için, üzerinden geçen makul sürelerle verilerin daha belirginleştiği Çernobil ve Fukişima kazalarında nasıl uygulandığını bu kitapta okuyacaksınız. Öylesine ki Japonya gibi bir ülkede, nükleer kazadan sonra yapılacak ilk iş olan iyot tabletlerin dağıtımı bile yapılmamıştır ve sonuçları daha şimdiden çok ağır olmuştur.

Peki Çernobil'de yaşananlar, Fukişima'da başarıya alışmış ve teknolojiye belki de dünyada en çok inanan Japonlara ders oldu mu? Kitap bu karşılaştırmanın da izini sürerek, bir yanıyla da güç sahiplerinin eğilimlerinin, sivil toplumun etkililiğinin, tıp camiasının örgütlüğünün, bilim insanlarının bağımsızlığının ve gazetecilerin cesaretinin önemini sorguluyor. Biz özellikle Türkiye'de artık çok iyi biliyoruz ki vatan hainliği ile sevgisi arasındaki çizgi, iktidarın tercihine kalmıştır. Bir şekilde her iki kazadan da en çok zararı görme ihtimali olan insanların, örtbas etmelere değil, sonuçlarıyla oynanmış raporlara değil, nükleer lobisinin finanse ettiği araştırmalara ve boş umutlara değil, güvenilir bilgilere ve desteğe ihtiyacı vardır. Kaldı ki bütün kazanın 300 yıla kadar sürecek etkilerini ortadan kaldırmak için, yine bu en çok zarar gören yurttaşların vergileri kullanılıyor.

Nükleer serpintinin cinsi, yarılanma ömrü ve bunların bitkiler, hayvanlar genel olarak doğal ekosistem üzerindeki etkileri ise insan merkezli düşünenlerin dahi ihmal edemeyeceği düzeydedir çünkü bunların çoğu dönüp dolaşıp besin ya da su olarak insanlar tarafından tüketilmektedir. Ancak dünyaya başka bir gözlükle bakmayı becerebilenler için, ömürleri çok kısa olan mavi kelebeklerin nasıl etkilendiği de önem taşır. Ömürlerinin kısalması, kanat uzunlukların azalmasının yanı sıra yeni nesillerdeki mutasyonlar, gelecek için çok kaygı vericidir.İronik bir gelişme ise, nükleerden elde edeceğimiz enerji olmazsa yaşam durur sloganları atan lobicilerin söylediklerin tam tersine, kazadan sonra 17 adet nükleer güç santralini (toplam reaktör sayısı 48) kapatan, hem de bu kadar teknoloji ve elektrik bağımlısı bir ülke olan Japonya o zamandan beri nükleer enerjiye muhtaç olmadan yaşamıştır ve bugün de tekrar çalıştırılan 2 reaktör dışında nükleersiz yaşamaktadır.

Bütün bu kazaların bize öğrettiği bir önemli unsur ise, tıpkı küresel iklim değişikliği gibi, nükleer santraller de bulundukları devletlerin sorumluluğundan fazlasını, yani bütün gezegende yaşayanları ilgilendiriyor. Bu nedenle hangi ülkede yapılırsa yapılsın, yarın onun olumsuz etkilerine maruz kalacak tüm insanların bunlara direnmeye hakkı vardır.

Nükleer santral kazaları tüm gezegeni tehdit ediyor. Gelişmiş geçinen Rusya'sından, Japonyası'na, ABD'sinden Fransa'sına kadar, herhangi bir kaza sonrası santralde çalıştırılan işçiden, bölge halkına ve hem o ülkenin hem yakın coğrafyadaki ülkelerin vatandaşlarının hem de kontamine olmuş ürünleri satın olmak zorunda bırakılan çok uzak ülkelerin tüketicilerine kadar herkes büyük yalanlar, bilgi saklamaları ve en temel sağlık haklarından dahi mahrum bırakılmaktadır. Bütün bunları değerlendirmek için, üzerinden geçen makul sürelerle verilerin daha belirginleştiği Çernobil ve Fukişima kazalarında nasıl uygulandığını bu kitapta okuyacaksınız. Öylesine ki Japonya gibi bir ülkede, nükleer kazadan sonra yapılacak ilk iş olan iyot tabletlerin dağıtımı bile yapılmamıştır ve sonuçları daha şimdiden çok ağır olmuştur.

Peki Çernobil'de yaşananlar, Fukişima'da başarıya alışmış ve teknolojiye belki de dünyada en çok inanan Japonlara ders oldu mu? Kitap bu karşılaştırmanın da izini sürerek, bir yanıyla da güç sahiplerinin eğilimlerinin, sivil toplumun etkililiğinin, tıp camiasının örgütlüğünün, bilim insanlarının bağımsızlığının ve gazetecilerin cesaretinin önemini sorguluyor. Biz özellikle Türkiye'de artık çok iyi biliyoruz ki vatan hainliği ile sevgisi arasındaki çizgi, iktidarın tercihine kalmıştır. Bir şekilde her iki kazadan da en çok zararı görme ihtimali olan insanların, örtbas etmelere değil, sonuçlarıyla oynanmış raporlara değil, nükleer lobisinin finanse ettiği araştırmalara ve boş umutlara değil, güvenilir bilgilere ve desteğe ihtiyacı vardır. Kaldı ki bütün kazanın 300 yıla kadar sürecek etkilerini ortadan kaldırmak için, yine bu en çok zarar gören yurttaşların vergileri kullanılıyor.

Nükleer serpintinin cinsi, yarılanma ömrü ve bunların bitkiler, hayvanlar genel olarak doğal ekosistem üzerindeki etkileri ise insan merkezli düşünenlerin dahi ihmal edemeyeceği düzeydedir çünkü bunların çoğu dönüp dolaşıp besin ya da su olarak insanlar tarafından tüketilmektedir. Ancak dünyaya başka bir gözlükle bakmayı becerebilenler için, ömürleri çok kısa olan mavi kelebeklerin nasıl etkilendiği de önem taşır. Ömürlerinin kısalması, kanat uzunlukların azalmasının yanı sıra yeni nesillerdeki mutasyonlar, gelecek için çok kaygı vericidir.İronik bir gelişme ise, nükleerden elde edeceğimiz enerji olmazsa yaşam durur sloganları atan lobicilerin söylediklerin tam tersine, kazadan sonra 17 adet nükleer güç santralini (toplam reaktör sayısı 48) kapatan, hem de bu kadar teknoloji ve elektrik bağımlısı bir ülke olan Japonya o zamandan beri nükleer enerjiye muhtaç olmadan yaşamıştır ve bugün de tekrar çalıştırılan 2 reaktör dışında nükleersiz yaşamaktadır.

Bütün bu kazaların bize öğrettiği bir önemli unsur ise, tıpkı küresel iklim değişikliği gibi, nükleer santraller de bulundukları devletlerin sorumluluğundan fazlasını, yani bütün gezegende yaşayanları ilgilendiriyor. Bu nedenle hangi ülkede yapılırsa yapılsın, yarın onun olumsuz etkilerine maruz kalacak tüm insanların bunlara direnmeye hakkı vardır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat