#smrgKİTABEVİ O Boşluk - 2012
Bir büyücü edasıyla dili eğip büken, bozup yeniden kuran Doğan Yarıcı'nın bu kitabı, çocukluk ve ölüm arasında gidip gelen bir sarkaç gibi.
O Boşluk bir yanıyla dostluk üzerine unutulmayacak bir ağıt, diğer yanıyla ise benzersiz bir aşk, varoluş, yok oluş, saplantı, kaçma, derinleşme ve uçma güncesi. Bir günce olarak kurgulanan kitabın anlattığı bir yıllık bir zaman dilimi. Klasik bir günce tutma mantığından farklı bir yaklaşımla metinlerin yer aldığı, her biri bir güne tekabül eden sayfalardaki tarihler aslında sadece zamanı birbirine tutturarak devamlılığı sağlıyor. Doğan Yarıcı'nın bu metaforik, yer yer eksik günlerin bulunduğu güncesinde, günler birbirini takip etse de, metinler çoğunlukla birbirinden kopuk. Parça parça birbirine ekleniyor. Hayat gibi. Yazar, bu noktada okuruna bir oyun ediyor: Özü itibariyle parçalı zamanla, hayatla, ölümle ilgili derdini, alışılmışın dışında bir anlatım diliyle okuruyla paylaşıyor. Bu parçalı öz, şaşırtıcı bir kurguyla hem kitabın biçimine geçiyor hem de yuvarlandıkça büyüyen bir kartopu gibi kendi üzerine katlanıyor, yuvarlanıyor, bütünleşip büyüyor. Kitap bittiğinde, bu parçalı hali dönüşüp bütünleniyor. Yokmuş gibi görünen olay örgüsü, kitabı kapatınca insanın zihninde canlanıyor; kitabın kahramanının başından neler geçtiği anlaşılıyor.
Bir büyücü edasıyla dili eğip büken, bozup yeniden kuran Doğan Yarıcı'nın bu kitabı, çocukluk ve ölüm arasında gidip gelen bir sarkaç gibi.
O Boşluk bir yanıyla dostluk üzerine unutulmayacak bir ağıt, diğer yanıyla ise benzersiz bir aşk, varoluş, yok oluş, saplantı, kaçma, derinleşme ve uçma güncesi. Bir günce olarak kurgulanan kitabın anlattığı bir yıllık bir zaman dilimi. Klasik bir günce tutma mantığından farklı bir yaklaşımla metinlerin yer aldığı, her biri bir güne tekabül eden sayfalardaki tarihler aslında sadece zamanı birbirine tutturarak devamlılığı sağlıyor. Doğan Yarıcı'nın bu metaforik, yer yer eksik günlerin bulunduğu güncesinde, günler birbirini takip etse de, metinler çoğunlukla birbirinden kopuk. Parça parça birbirine ekleniyor. Hayat gibi. Yazar, bu noktada okuruna bir oyun ediyor: Özü itibariyle parçalı zamanla, hayatla, ölümle ilgili derdini, alışılmışın dışında bir anlatım diliyle okuruyla paylaşıyor. Bu parçalı öz, şaşırtıcı bir kurguyla hem kitabın biçimine geçiyor hem de yuvarlandıkça büyüyen bir kartopu gibi kendi üzerine katlanıyor, yuvarlanıyor, bütünleşip büyüyor. Kitap bittiğinde, bu parçalı hali dönüşüp bütünleniyor. Yokmuş gibi görünen olay örgüsü, kitabı kapatınca insanın zihninde canlanıyor; kitabın kahramanının başından neler geçtiği anlaşılıyor.