#smrgKİTABEVİ O Zamanlar (1920 - 1923) -
Bu kitapta toplanan yazılara “O Zamanlar” denmesi, kıymetin yazılarda değil yazılan zamanlarda görülmesindendir. “Millî Mücadele”, “İstiklâl Savaşı” gibi adlar verilen o üç dört yıllık zaman bütün mazide yoktu; çünkü Türk milleti bütün mazisinde felâketin o kadar sonsuzuna düşmemişti ki o kadar sonsuz bir şahlanış fırsatı eline geçmişti diyebilelim.
...
Refahla saadeti karıştırmamalı; birincisi gövdenin, ikincisi ruhun hakkı. Refahın en sonunda oluruz da saadetten nasibimiz olmaz. Saraylar içinde muztarip hükümdarlar ve kulübeler içinde mes'ut yoksullar görünüşü bundan ileri gelse gerek. Taş çatlasa bu gövdeye ne üç yudum fazla içirebilir; ne üç lokma fazla yedirebiliriz. Fakat ruhun ufukları... Şeyh Galib'in:
“Bir şulesi var ki şem'-i cânın
Fânusuna sığmaz asümanın”
demesi yalnız en renkli bir şiir değil, aynı zamanda en yüksek bir hakikattir. O zamanların ulviyeti içinde ruhlar fanuslarına sığmayan yakut alevli meşalelere dönmüştü. Ne paye, ne ikbal; bu dünyada ruhların bu şehrayininden daha güzel bir şey olamaz.
Bu yazıları, beni o zamanlara erdirmiş ve o zamanların içinde yaşatmış olan talihime şükrederek topladım. O zaman yazılan bu yazılar, bir bakıma göre, konuşmaktan ziyade haykırır; bu, hiddetimizdendi. Bir bakıma göre de bu yazılar, dudağını kımıldatıp hançeresinden sesler çıkararak bir şeyler söylüyormuş gibi göründüğü halde bir şey söyleyemeyen dilsizlere benzer; bu, aczimizdendir. Zaten büyük heyecanlar insanı dilsiz edermiş. İstiklâl cengi zamanları ise heyecan değil humma idi.
Bu kitapta toplanan yazılara “O Zamanlar” denmesi, kıymetin yazılarda değil yazılan zamanlarda görülmesindendir. “Millî Mücadele”, “İstiklâl Savaşı” gibi adlar verilen o üç dört yıllık zaman bütün mazide yoktu; çünkü Türk milleti bütün mazisinde felâketin o kadar sonsuzuna düşmemişti ki o kadar sonsuz bir şahlanış fırsatı eline geçmişti diyebilelim.
...
Refahla saadeti karıştırmamalı; birincisi gövdenin, ikincisi ruhun hakkı. Refahın en sonunda oluruz da saadetten nasibimiz olmaz. Saraylar içinde muztarip hükümdarlar ve kulübeler içinde mes'ut yoksullar görünüşü bundan ileri gelse gerek. Taş çatlasa bu gövdeye ne üç yudum fazla içirebilir; ne üç lokma fazla yedirebiliriz. Fakat ruhun ufukları... Şeyh Galib'in:
“Bir şulesi var ki şem'-i cânın
Fânusuna sığmaz asümanın”
demesi yalnız en renkli bir şiir değil, aynı zamanda en yüksek bir hakikattir. O zamanların ulviyeti içinde ruhlar fanuslarına sığmayan yakut alevli meşalelere dönmüştü. Ne paye, ne ikbal; bu dünyada ruhların bu şehrayininden daha güzel bir şey olamaz.
Bu yazıları, beni o zamanlara erdirmiş ve o zamanların içinde yaşatmış olan talihime şükrederek topladım. O zaman yazılan bu yazılar, bir bakıma göre, konuşmaktan ziyade haykırır; bu, hiddetimizdendi. Bir bakıma göre de bu yazılar, dudağını kımıldatıp hançeresinden sesler çıkararak bir şeyler söylüyormuş gibi göründüğü halde bir şey söyleyemeyen dilsizlere benzer; bu, aczimizdendir. Zaten büyük heyecanlar insanı dilsiz edermiş. İstiklâl cengi zamanları ise heyecan değil humma idi.