Yazarın ölümünün 20. yıldönümünde ilk kez yayımlanan ÖDÜLLERİM'de, Thomas Bernhard aldığı ödüllerin öyküsünü ve ödül deneyimlerini alaycı bir dille aktarırken edebiyat sahnesine öfke dolu, ironik bakışıyla bütün insanlığı payladığı gibi kişisel zaaflarını örtmeksizin kendini de onaylamadığını muzipçe açığa vuran, eskiz niteliğinde kara kalem otoportresini sunuyor. Bu otoportre, Bernhard'ın ilk romanı DON'un yayımlanması sürecinde tanınması ve edebiyattan bütünüyle soğuması, edebiyat dünyasına ilişkin umutsuzluğa kapılmasıyla başlayan, Alman Dil ve Edebiyat Akademisi'nden istifasıyla sona eren kronolojide, “ödül sahibi yazar” kimliği çerçevesinde kişisel tarihine odaklanıyor.
“Ödüllerim”de Bernhard, yazarlığını ve yapıtını “onurlandıran” edebiyat ödüllerine dair geçmişiyle hesaplaşarak bir bilanço çıkarıyor; dünyayla, kültür bürokrasisiyle ve kültür dünyasıyla, özellikle de kendisiyle ağız dalaşına giriyor.
“… para düşkünüyüm, karaktersizim, ben de bir domuzum … Parayı alacağım, çünkü her yıl milyonları değil milyarları anlamsızca pencereden fırlatıp atan devletten paranın alınması gerekir, vatandaşın buna hakkı vardır, ben de budala değilim.” - Thomas Bernhard, “Avusturya Devlet Edebiyat Ödülü”
Thomas Bernhard, aldığı ödüllerin hikâyesini aktarırken zehir zemberek diliyle kendine özgü üslubunu koruyarak bu kişisel tecrübeleri okuruyla açık seçik paylaşıyor; kişisel zaaflarını da örtmeden, ödül almanın bütün çelişkilerini, çetrefilli bürokrasiyi, okuryazar, çok bilgili, şahin politikacıların edebiyat ödüllerine katkısını, protokolün edebiyat dünyasına karıştığı ince çizgide yazarın kendisini sakınmasının olanaksızlığını dile getiriyor. Bir ödül konuşmasının ağırlığı ne olursa olsun, ödülü alma sürecinde yazar için ağırlaştırıcı ve hafifletici sebeplerin varlığı, ödül kurumunun bütün dinamikleriyle yazar odağında yarattığı çatışmanın Etik tartışmasına açıldığını ortaya koyuyor.