1900'lerin başında İstanbul kahvehanelerinde meddahlar, hayalbazlar; derme çatma sahnelerde ateş yutanlar, curcunabazlar, zorbazlar vardı. Direklerarası'nda Madam Eftelya, Şamran Hanım, komik-i şehir Naşit sahne alıyor, Mınakyan'ın tiyatrosu dolup dolup boşalıyordu. İstanbul'un bir kazan gibi kaynadığı, büyük değişimlere, altüst oluşlara hazırlandığı yıllardı.
Çocukluğundan itibaren kendini tiyatronun büyülü dünyasında bulan Muhsin Ertuğrul, bu sanatın toplum için kurtarıcı olduğuna inandı. Ömrü boyunca türlü önyargılarla savaşan Muhsin Ertuğrul, ilk Hamlet'i sahnelemekle, tiyatro okulları kurmakla, Türk tiyatrosunu dramaturgi kavramıyla tanıştırmakla kalmadı, Müslüman kadınların perdede, sahnede görünmesine de önayak oldu. Tiyatroyu Anadolu'nun en ücra köşelerine taşıyan bir sanat militanıydı o. Biz de Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun, Muhsin Ertuğrul'un ardından söylediklerine katılıyoruz: "Geleneklerden sıyrılıp onu yatırarak değil, ayakları üzerine dikerek toprağa vermek gerekirdi."
1900'lerin başında İstanbul kahvehanelerinde meddahlar, hayalbazlar; derme çatma sahnelerde ateş yutanlar, curcunabazlar, zorbazlar vardı. Direklerarası'nda Madam Eftelya, Şamran Hanım, komik-i şehir Naşit sahne alıyor, Mınakyan'ın tiyatrosu dolup dolup boşalıyordu. İstanbul'un bir kazan gibi kaynadığı, büyük değişimlere, altüst oluşlara hazırlandığı yıllardı.
Çocukluğundan itibaren kendini tiyatronun büyülü dünyasında bulan Muhsin Ertuğrul, bu sanatın toplum için kurtarıcı olduğuna inandı. Ömrü boyunca türlü önyargılarla savaşan Muhsin Ertuğrul, ilk Hamlet'i sahnelemekle, tiyatro okulları kurmakla, Türk tiyatrosunu dramaturgi kavramıyla tanıştırmakla kalmadı, Müslüman kadınların perdede, sahnede görünmesine de önayak oldu. Tiyatroyu Anadolu'nun en ücra köşelerine taşıyan bir sanat militanıydı o. Biz de Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun, Muhsin Ertuğrul'un ardından söylediklerine katılıyoruz: "Geleneklerden sıyrılıp onu yatırarak değil, ayakları üzerine dikerek toprağa vermek gerekirdi."