Bu kitapta öncelikle Orta Çağlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun idarî taksimatı ve geleneği ile kimliği üzerinde durulmaktadır. Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'sunun Kürdistan kavramı etrafındaki spekülasyonlara dahil edilmesinin tarihî ve coğrafî açıdan mümkün olup olmadığı da sorgulanmaktadır. Böylece tarihte Kürdistan denilen coğrafyanın neresi olduğu da anlaşılmaktadır. Bugün tarihî bir geçmiş elde etmek ya da inşa etmek adına bazı isimlere yüklenen çağdaş etnik değerlerin bu kelimelerin geçmişte farklı özellikler taşımalarından dolayı tarihî gerçeklerle uyuşmadığını birçok başkalarında olduğu gibi Kürt ve Kürdistan gibi tanımlamalarda da göreceğiz.
İkinci olarak, XIII-XIV. yüzyıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Moğol istilası ve hakimiyeti ile Diyarbekir eyaletindeki Sutaylılar hanedanı üzerinde durulacaktır. Bu Moğol topluluklarına ne oldu? Sosyolojik bir hadise olarak, İç ve Batı Anadolu'ya gelen Moğol toplulukları nasıl Türkleşmişlerse Doğu ve Güneydoğu'da kalanlar Kürtleşmişlerdir. Buna bağlı olarak, Anadolu'ya yığılan Türk-Moğol topluluklarının; yer, aşiret, boy adlarında ve mimarî eserlerdeki Moğol unsurları ile Anadolu etnolojisinde Moğol tesirlerinin Türkiye mirası üzerindeki katkılarına da ışık tutmaktadır.