20. yüzyılın Ortaçağ'a dönük aydınlık ve bilge yüzü olan Fransız düşünür Étienne Gilson, bu dönemin kültürünü daha yakından tanımak isteyenlerin başlıca kaynağıdır. Batı düşüncesine yeni bir soluk katan Ortaçağ, uzun süre “karanlık” ve “geri” bir zaman dilimi olarak nitelendirilmiştir. Gelgelelim Platon ve Aristoteles ile doruk noktasına ulaşan Antikçağ felsefesini, çağdaşı İslâm medeniyetini ve Yahudi düşüncesini felsefesine katmayı başlıca hedefi haline getiren Ortaçağ düşüncesi, Gilson'un bu başyapıtıyla tüm görkemine ulaşmaktadır.
Ortaçağ felsefesi tarihini, içinden çıktığı teolojik köklerden soyutlayarak ele almak, tarihsel gerçekliğe sırtını dönmek ve açıkçası onu pek de bilmemektir. Bu döneme nüfuz etmek, her şeyden önce teologların kaleme aldıkları metinlere, birincil kaynaklara, elyazmalarına yani bugün Ortaçağ felsefesi olarak adlandırdığımız büyük felsefenin yeşerdiği satırların içinde uzun bir yolculuğa çıkmakla mümkündür.
Sorbonne'un Ortaçağ felsefesi uzmanı, Académie Française üyesi Étienne Gilson, bu kitabında “aklın büyük ustaları” ile “imanın şövalyeleri”ni bir araya getirmekte; akıl, metafizik, felsefe, teoloji, inanç ve skolastik düşünce üzerine yapılan en temel tartışmalara yer vermektedir.
Étienne Gilson'un Ortaçağ'da Felsefesi modern insan için çağların en gizemlisine tüm derinliğiyle ışık tutmaktadır.