#smrgKİTABEVİ Osmanlı Modernleşmesinde Tereddüt ve Teceddüt Yılları (1768 - 1908) - 2023

Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
Tarih
ISBN-10:
6256385269
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199211293
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
424
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
228,00
Havale/EFT ile: 221,16
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199211293
597807
Osmanlı Modernleşmesinde Tereddüt ve Teceddüt Yılları (1768 - 1908) -        2023
Osmanlı Modernleşmesinde Tereddüt ve Teceddüt Yılları (1768 - 1908) - 2023 #smrgKİTABEVİ
228.00
“İnsanlık tarihini salt Batı medeniyetini merkeze alarak değerlendiren ve oluşturduğu akademik tekellerle modernleşme sürecini temellük eden, bu sürece entegrasyonda geciken devlet ve toplumları ötekileştirip az gelişmiş yapılar ya da bağımlı değişkenler kategorisinde yargılayan anlayış, artık geçerliliğini yitirmiştir. Bu bağlamda Batı eksenli ve Avro-Amerikan merkezci tekçi-tekelci modernleşme paradigması doğrultusunda Osmanlı devlet aklını, bürokratik birikimini, iç dinamiklerini, değişimin-dönüşümün tabii bir ihtiyaç olduğunu ve özellikle dış dünyaya entegre olma konusundaki çabalarını göz ardı ederek kaleme alınmış siyasi-sosyal tarih anlatılarının artık pek de anlamlı olmadığı üzerinde geniş bir mutabakat mevcuttur.”

Bu çalışma Devlet-i Aliyye'nin gölgesinin uzadığı, eski kudretinden hızla uzaklaştığı ve zevâle yaklaştığı yılların hikayesidir. Çalışmanın temel hedefi, malumu ilamdan ziyade Devlet-i Aliyye'nin 1768-1908 yılları arasındaki modernleşme çabalarını diğer bir ifadeyle teceddüt (reform, ıslahat, yenilik) azminin giderek güçlendiği fakat tereddütlerini de tam anlamıyla gideremediği devrin siyasi tarihini çok yönlü olarak değerlendirmektir. XVIII. yüzyılda yaşanan Aydınlanma, Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilâli, mikro ölçekte idari zihniyetin, rejim biçimlerinin, sosyal yapının, kentleşmenin, fert-devlet ve üretim-tüketim ilişkilerinin; makro ölçekte ise devletlerarası münasebetlerin çerçevesinin yeniden belirlenmesini zorunlu kılmıştır. XIX. yüzyılın siyasi-sosyal mecrasını belirleyen bu süreç, küresel ölçekteki radikal değişimleri tercihten ziyade zarurete dönüştürmüştür.

XIX. yüzyıl Osmanlı tarihini ‘az gelişmişlik' parantezine alarak ve küresel çaptaki değişim ve dönüşümü göz ardı ederek bu süreci Osmanlıların zafiyeti perspektifinden değerlendirmek, Batı-merkezci modernleşme paradigmasının aşırı parlatıldığı döneme mahsus, sorunlu bir yaklaşımdır. Osmanlı dünyasındaki sınaî, kültürel, sanatsal ve sosyal gelişmeleri dışarıda bırakan, salt siyasi olayların ve özellikle de savaşların sonuçları esas alınarak yapılan periodizasyonun da gerçekçi olmadığı ve birçok soruyu cevaplamakta yetersiz kaldığı açıktır.

XVIII. ve XIX. yüzyıl Osmanlı tarihi, her alanda kabuk değiştiren, Kanûn-ı kadîm ile sembolize edilen idari zihniyetini, geleneksel kurumlarını ve sosyal yapısını zamanın ruhu doğrultusunda dönüştüren büyük bir imparatorluğun ‘en uzun yüzyılı'nın sancılı hikayesidir. Osmanlı Modernleşmesinde Tereddüt ve Teceddüt Yılları (1768-1908), çoklu modernleşme süreçlerinin mevcudiyeti, her devlet ve toplumun farklı iç dinamiklerinin bulunduğu ve değişim-dönüşümün evrensel bir olgu olduğu gerçeğinden hareketle, Devlet-i Aliyye'nin yaklaşık 150 yıllık ayakta kalma mücadelesini ve modernleşme çabalarını diğer bir ifadeyle ‘tereddüt ve teceddüt yıllarını' ele alıyor.

“İnsanlık tarihini salt Batı medeniyetini merkeze alarak değerlendiren ve oluşturduğu akademik tekellerle modernleşme sürecini temellük eden, bu sürece entegrasyonda geciken devlet ve toplumları ötekileştirip az gelişmiş yapılar ya da bağımlı değişkenler kategorisinde yargılayan anlayış, artık geçerliliğini yitirmiştir. Bu bağlamda Batı eksenli ve Avro-Amerikan merkezci tekçi-tekelci modernleşme paradigması doğrultusunda Osmanlı devlet aklını, bürokratik birikimini, iç dinamiklerini, değişimin-dönüşümün tabii bir ihtiyaç olduğunu ve özellikle dış dünyaya entegre olma konusundaki çabalarını göz ardı ederek kaleme alınmış siyasi-sosyal tarih anlatılarının artık pek de anlamlı olmadığı üzerinde geniş bir mutabakat mevcuttur.”

Bu çalışma Devlet-i Aliyye'nin gölgesinin uzadığı, eski kudretinden hızla uzaklaştığı ve zevâle yaklaştığı yılların hikayesidir. Çalışmanın temel hedefi, malumu ilamdan ziyade Devlet-i Aliyye'nin 1768-1908 yılları arasındaki modernleşme çabalarını diğer bir ifadeyle teceddüt (reform, ıslahat, yenilik) azminin giderek güçlendiği fakat tereddütlerini de tam anlamıyla gideremediği devrin siyasi tarihini çok yönlü olarak değerlendirmektir. XVIII. yüzyılda yaşanan Aydınlanma, Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilâli, mikro ölçekte idari zihniyetin, rejim biçimlerinin, sosyal yapının, kentleşmenin, fert-devlet ve üretim-tüketim ilişkilerinin; makro ölçekte ise devletlerarası münasebetlerin çerçevesinin yeniden belirlenmesini zorunlu kılmıştır. XIX. yüzyılın siyasi-sosyal mecrasını belirleyen bu süreç, küresel ölçekteki radikal değişimleri tercihten ziyade zarurete dönüştürmüştür.

XIX. yüzyıl Osmanlı tarihini ‘az gelişmişlik' parantezine alarak ve küresel çaptaki değişim ve dönüşümü göz ardı ederek bu süreci Osmanlıların zafiyeti perspektifinden değerlendirmek, Batı-merkezci modernleşme paradigmasının aşırı parlatıldığı döneme mahsus, sorunlu bir yaklaşımdır. Osmanlı dünyasındaki sınaî, kültürel, sanatsal ve sosyal gelişmeleri dışarıda bırakan, salt siyasi olayların ve özellikle de savaşların sonuçları esas alınarak yapılan periodizasyonun da gerçekçi olmadığı ve birçok soruyu cevaplamakta yetersiz kaldığı açıktır.

XVIII. ve XIX. yüzyıl Osmanlı tarihi, her alanda kabuk değiştiren, Kanûn-ı kadîm ile sembolize edilen idari zihniyetini, geleneksel kurumlarını ve sosyal yapısını zamanın ruhu doğrultusunda dönüştüren büyük bir imparatorluğun ‘en uzun yüzyılı'nın sancılı hikayesidir. Osmanlı Modernleşmesinde Tereddüt ve Teceddüt Yılları (1768-1908), çoklu modernleşme süreçlerinin mevcudiyeti, her devlet ve toplumun farklı iç dinamiklerinin bulunduğu ve değişim-dönüşümün evrensel bir olgu olduğu gerçeğinden hareketle, Devlet-i Aliyye'nin yaklaşık 150 yıllık ayakta kalma mücadelesini ve modernleşme çabalarını diğer bir ifadeyle ‘tereddüt ve teceddüt yıllarını' ele alıyor.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat