#smrgKİTABEVİ Osmanlı Yeni Çağı'nda Tarımsal Gelişim Ziraat Hasılat Ticaret - 2023
Bu çalışma, tarımsal gelişim sürecinde daha çok geleneksel yapılardan kurtulamamış olan Osmanlı tarım emekçilerinin ve sermayedarlarının, modern çağlar öncesinde Yeni Çağ'daki “geri kalmışlık” sorununu yakından inceleme çabasıyla oluşturuldu. Çalışmanın temelinde yukarıda ana çerçevesi çizilen düşünce ciddi bir yer edindiğinden, Osmanlı çiftçisinin ekstansif tarıma bağlılığı katı bir eleştirel dille ve tavırla değil, çağın ve imparatorluğun şartları düşünerek incelendi. “Geleneksel” hatta “ilkel” diye biraz da küçümser bir bakış açısıyla eleştirilen Osmanlı tarım sektörünün, hububat (özelde buğday) ziraatı sahasının, görece statik yapıda olsa bile sınırlı ve uzun soluklu bir gelişme çabası içinde olduğu tezi üzerinde konuya yaklaşıldı. Tüm gelenekselliği ya da ilkelliğine rağmen hemen her zaman yabancıların buğday kaçırdığı bir memleket olarak Osmanlı Devleti'nin tarım emekçilerinin kendi şartları elverdiği ölçüde verimlilik artışına yönelik gayretleri olması gerektiği düşüncesi, bu kitabın ortaya çıkmasındaki temel hareket noktası oldu. Yaklaşık üç yıllık bir çabanın ürünü olan bu eser asla her şeyi söylediğini iddia etmiyor; aksine daha ne çok şey söylenmesi gerektiği üzerinde durarak yeni araştırmacılara çağrıda bulunuyor.
Bu çalışma, tarımsal gelişim sürecinde daha çok geleneksel yapılardan kurtulamamış olan Osmanlı tarım emekçilerinin ve sermayedarlarının, modern çağlar öncesinde Yeni Çağ'daki “geri kalmışlık” sorununu yakından inceleme çabasıyla oluşturuldu. Çalışmanın temelinde yukarıda ana çerçevesi çizilen düşünce ciddi bir yer edindiğinden, Osmanlı çiftçisinin ekstansif tarıma bağlılığı katı bir eleştirel dille ve tavırla değil, çağın ve imparatorluğun şartları düşünerek incelendi. “Geleneksel” hatta “ilkel” diye biraz da küçümser bir bakış açısıyla eleştirilen Osmanlı tarım sektörünün, hububat (özelde buğday) ziraatı sahasının, görece statik yapıda olsa bile sınırlı ve uzun soluklu bir gelişme çabası içinde olduğu tezi üzerinde konuya yaklaşıldı. Tüm gelenekselliği ya da ilkelliğine rağmen hemen her zaman yabancıların buğday kaçırdığı bir memleket olarak Osmanlı Devleti'nin tarım emekçilerinin kendi şartları elverdiği ölçüde verimlilik artışına yönelik gayretleri olması gerektiği düşüncesi, bu kitabın ortaya çıkmasındaki temel hareket noktası oldu. Yaklaşık üç yıllık bir çabanın ürünü olan bu eser asla her şeyi söylediğini iddia etmiyor; aksine daha ne çok şey söylenmesi gerektiği üzerinde durarak yeni araştırmacılara çağrıda bulunuyor.