#smrgKİTABEVİ Osmanlı'da Avare Kadınlar – 19. Yüzyıl Aile Krizi ve Kadın Yoksulluğu - 2025

Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6256584761
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199237368
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
200
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
209,51
Havale/EFT ile: 201,15
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199237368
624678
Osmanlı'da Avare Kadınlar – 19. Yüzyıl Aile Krizi ve Kadın Yoksulluğu -        2025
Osmanlı'da Avare Kadınlar – 19. Yüzyıl Aile Krizi ve Kadın Yoksulluğu - 2025 #smrgKİTABEVİ
209.51
19. yüzyılın “çoklu kriz” ortamında, yetim veya dul kalan, eşleri tarafından terk edilen ya da başka bir nedenle yalnız yaşamak zorunda kalan kadınlar, sadece ekonomik zorluklarla değil, aynı zamanda ahlaki ve toplumsal yargılarla da mücadele etmek zorundaydı. Bu kadınlar, orta sınıf ahlak anlayışının en derin korkularından birini temsil ediyordu: Ya başıboş dolaşan, toplumsal düzeni tehdit eden "kurtlara" dönüşeceklerdi ya da "kuzular" gibi korunmaya muhtaç, her an yozlaşmaya açık kurbanlar olarak kalacaklardı. Bu kitap, Osmanlı'da kadınların yalnızlığının nasıl algılandığını, sosyal yardım kurumlarının insani kaygılar kadar ahlaki kontrol mekanizması olarak nasıl işlediğini ve terk edilen kadınların nasıl damgalandığını ele alıyor. Evlilik dışı ilişkiler, gayrimeşru çocuklar ve toplumun gözünde “düşmüş kadın” algısı etrafında şekillenen bu anlatı, bireysel trajedilerle toplumsal kaygıların nasıl iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor. Gülhan Balsoy, arşiv belgelerinin yanı sıra 20. yüzyıl başlarında kaleme alınan Refet ve Gayya Kuyusu romanlarında Avare Kadınların devlet ve toplum arasında nasıl hayatta kalma mücadelesi verdiklerini incelikli yaklaşımıyla gözler önüne seriyor.
19. yüzyılın “çoklu kriz” ortamında, yetim veya dul kalan, eşleri tarafından terk edilen ya da başka bir nedenle yalnız yaşamak zorunda kalan kadınlar, sadece ekonomik zorluklarla değil, aynı zamanda ahlaki ve toplumsal yargılarla da mücadele etmek zorundaydı. Bu kadınlar, orta sınıf ahlak anlayışının en derin korkularından birini temsil ediyordu: Ya başıboş dolaşan, toplumsal düzeni tehdit eden "kurtlara" dönüşeceklerdi ya da "kuzular" gibi korunmaya muhtaç, her an yozlaşmaya açık kurbanlar olarak kalacaklardı. Bu kitap, Osmanlı'da kadınların yalnızlığının nasıl algılandığını, sosyal yardım kurumlarının insani kaygılar kadar ahlaki kontrol mekanizması olarak nasıl işlediğini ve terk edilen kadınların nasıl damgalandığını ele alıyor. Evlilik dışı ilişkiler, gayrimeşru çocuklar ve toplumun gözünde “düşmüş kadın” algısı etrafında şekillenen bu anlatı, bireysel trajedilerle toplumsal kaygıların nasıl iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor. Gülhan Balsoy, arşiv belgelerinin yanı sıra 20. yüzyıl başlarında kaleme alınan Refet ve Gayya Kuyusu romanlarında Avare Kadınların devlet ve toplum arasında nasıl hayatta kalma mücadelesi verdiklerini incelikli yaklaşımıyla gözler önüne seriyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat