#smrgKİTABEVİ Osmanlıda Ayrılık Yanlısı Araplara Sesleniş - 2016

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Erkam Basım Yayın
Dizi Adı:
Hatırat 7
ISBN-10:
9786054194940
Kargoya Teslim Süresi:
3&6
Stok Kodu:
1199190265
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
184 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
101,25
Havale/EFT ile: 98,21
Bu üründen 1 adet satın alınmıştır.
Siparişiniz 3&6 iş günü arasında kargoda
1199190265
576297
Osmanlıda Ayrılık Yanlısı Araplara Sesleniş -        2016
Osmanlıda Ayrılık Yanlısı Araplara Sesleniş - 2016 #smrgKİTABEVİ
101.25
On yedi yaşında ilk divanını neşretmiş olsa da, devrinin siyasî çalkantılarında aldığı vazifeler gereği, edebî kişiliği arka planda kalmış bir Osmanlı münevveri. İkinci Abdülhamid, Jön Türkler ve İttihat Terakki yönetimlerinde nahiye müdürü, kaymakam, Cebel-i Lübnan temsilcisi, Trablusgarb'in işgalinde mücahid, Kızılay heyetleri müfettişi, Havran mebusu, Birinci Kanal Harekâtında gönüllü Dürzi Birliğinin kumandanı: Şekib Arslan. Emîrü'l-beyan (söz ustası) olarak bilinir.

1911 - 1912 yılları arasında el-Müeyyed'de yayımladığı makalelerde Osmanlı mefkûresine olan bağlılığıyla Batı emperyalizmine karşı tavrını ortaya koydu. Osmanlı kuvvetlerinin Trablusgarb'dan çekileceğini öğrendiğinde İstanbul'a giderek, hükümeti Kuzey Afrika'da savaşmaya ikna etmeye çalıştı. Ona göre, Trablusgarb'ın çölleri savunulamazsa, Şam'ın bahçeleri de savunulamazdı.

Parçalanmış bir imparatorluğun Avrupa'ya yem olacağını, Arap ülkelerinin merkezlerinde Araplarla Türkler arasındaki bölünmenin garip ve gereksiz olduğunu; hilâfet sancağının müdafii Osmanlı mefkuresine sıkı sıkıya sarılmak gerektiğini; yabancı güçlerin, Türklerle Araplar arasında anlaşmazlık bulunduğu kanaatini yayarak bu yolla kendi çıkarlarına kapı araladıklarını; Osmanlı topraklarını ele geçirip kolonileştirmek istediklerini savundu. Yine o, Abdülhamid'in siyasetinin geçerliliğine, bu siyasette yapılacak değişikliklerinse ancak bozgunla sonuçlanacağına inanmaktaydı.

Şekip Arslan, merkezî yönetimin, adem-i merkeziyet (yerinden yönetim) anarşisinden daha iyi olduğunu savunmakla beraber, Âsitâne'nin (İstanbul), bazı ıslahat ve yenilikleri yapması gerektiğine de inanmaktaydı. O, Balkanlarda ve Kuzey Afrika'da devletin dış saldırılarla uğraşırken, özellikle Arap tebanın yaşadığı bölgelerde Arapçılık taraftarlarının özerklik perdesi arkasında yıkıcı, şiddetli muhalefete giriştiğini, yabancı konsoloslarla içli dışlı oluşlarını, en küçük meselelerde yabancı gözlemci taleplerini, haksız gerekçelerle sözlü ve fiilî isyanlarını kınayarak, Osmanlıcılık fikri etrafında birleşmek gerektiği çağrısını sürdürdü.

On yedi yaşında ilk divanını neşretmiş olsa da, devrinin siyasî çalkantılarında aldığı vazifeler gereği, edebî kişiliği arka planda kalmış bir Osmanlı münevveri. İkinci Abdülhamid, Jön Türkler ve İttihat Terakki yönetimlerinde nahiye müdürü, kaymakam, Cebel-i Lübnan temsilcisi, Trablusgarb'in işgalinde mücahid, Kızılay heyetleri müfettişi, Havran mebusu, Birinci Kanal Harekâtında gönüllü Dürzi Birliğinin kumandanı: Şekib Arslan. Emîrü'l-beyan (söz ustası) olarak bilinir.

1911 - 1912 yılları arasında el-Müeyyed'de yayımladığı makalelerde Osmanlı mefkûresine olan bağlılığıyla Batı emperyalizmine karşı tavrını ortaya koydu. Osmanlı kuvvetlerinin Trablusgarb'dan çekileceğini öğrendiğinde İstanbul'a giderek, hükümeti Kuzey Afrika'da savaşmaya ikna etmeye çalıştı. Ona göre, Trablusgarb'ın çölleri savunulamazsa, Şam'ın bahçeleri de savunulamazdı.

Parçalanmış bir imparatorluğun Avrupa'ya yem olacağını, Arap ülkelerinin merkezlerinde Araplarla Türkler arasındaki bölünmenin garip ve gereksiz olduğunu; hilâfet sancağının müdafii Osmanlı mefkuresine sıkı sıkıya sarılmak gerektiğini; yabancı güçlerin, Türklerle Araplar arasında anlaşmazlık bulunduğu kanaatini yayarak bu yolla kendi çıkarlarına kapı araladıklarını; Osmanlı topraklarını ele geçirip kolonileştirmek istediklerini savundu. Yine o, Abdülhamid'in siyasetinin geçerliliğine, bu siyasette yapılacak değişikliklerinse ancak bozgunla sonuçlanacağına inanmaktaydı.

Şekip Arslan, merkezî yönetimin, adem-i merkeziyet (yerinden yönetim) anarşisinden daha iyi olduğunu savunmakla beraber, Âsitâne'nin (İstanbul), bazı ıslahat ve yenilikleri yapması gerektiğine de inanmaktaydı. O, Balkanlarda ve Kuzey Afrika'da devletin dış saldırılarla uğraşırken, özellikle Arap tebanın yaşadığı bölgelerde Arapçılık taraftarlarının özerklik perdesi arkasında yıkıcı, şiddetli muhalefete giriştiğini, yabancı konsoloslarla içli dışlı oluşlarını, en küçük meselelerde yabancı gözlemci taleplerini, haksız gerekçelerle sözlü ve fiilî isyanlarını kınayarak, Osmanlıcılık fikri etrafında birleşmek gerektiği çağrısını sürdürdü.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat