... İslam toplumu, 7. yüzyılın son çeyreğinde geri dönülmeyecek bir değişimin içine girdi. Kureyş aşiret federasyonunun üyesi Ümeyye Oğulları, aynı federasyonun diğer üyesi Hâşim Oğullarıyla İslam'dan çok önce aralarında zuhur eden iktidar kavgasına, 661 yılında son noktayı koydular [ve] ...siyasal otoriteyi tekrar ele geçirdiler. Muaviye b. Ebî Süfyan'ın politik entrikalarıyla baş edemeyen dördüncü Râşid" halife Hz. Ali, "Hakem olayı" ile, siyasal bir hata işleyerek yetkisini tartışılır hale getirdi ve sonuçta devretmek zorunda kaldı... Bu son nokta, İslam toplumunun ... inanç yapısını da derinden etkileyerek onu üçe böldü: Haricîler, Şîîler ve Sünnîler...
Ümeyye Oğullarının ilk saltanat yılları, yine entrikalar ve kanlı olaylarla geçti. Hz. Ali'nin büyük oğlu Hasan, hilafet hakkından vazgeçtiğini resmen ilan etmesine rağmen zehirlenerek öldürüldü. Muaviye'nin oğlu Yezid ise, babasının elinden entrikayla alınan hilafet hakkının kendisine ait olduğunu söyleyerek ortaya çıkan küçük oğul Hüseyin'i ve ailesinden çoğunu Kerbelâ'da trajik bir şekilde katlettirdi... İslam toplumu, Hz. Ali'nin İslam içindeki yerine bakış itibariyle iki ana kesime bölündü.
Bu kesimlerden genel olarak Şîîlik (Şîa) diye bilinen birincisi, onu inançlarının merkezine oturttu... diğeri ise, ona Peygamber'in en yakın akrabası ve ilk İslam büyüklerinin en önde gelenlerinden biri ve "Râşid Halifeler"in dördüncüsü olarak bakıyordu... Bununla beraber, her iki çevrede de Hz. Ali'nin iki oğlunun, daha genel bir ifadeyle Peygamber'in soyundan gelenlerin, zamanla Araplar'ın eski soy asaletine verdikleri özel önemin bir anlamda yeniden dirilişi idi. Böylece Peygamber'in -geleneksel Arap telakkisinin aksine- kadın üzerinden devam eden soyunun, İslam toplumları içinde ayrıcalıklı bir konum kazandığı görüldü. Bu belki, Peygamber soyunun uğratıldığı haksızlıkların ve yaşadığı trajedinin karşılığı olarak Müslümanların onlara ödediği bir çeşit kefaretti.
Her hâlükârda, istisnasız bütün İslam devletleri Seyyid ve Şerif ... denilen bu soyu hem siyaseten, hem dinen her zaman saygın tutmaya olabildiği ölçüde riayet ettiler... Onların işleriyle ilgilenecek özel kurumlar (Nakîbü'l-Eşrâflık) ise daha Abbasîler zamanında oluşmaya başlamıştı... Rüya Kılıç... İslam tarihinin ortaya çıkardığı bu ilginç "kutsal soy aristokrasisi"nin Osmanlı çağına ve sahasına yansıyan macerasını, öne çıkan bütün yönleriyle önümüze koyma imkânını başarıyla yakalayabilmiştir..." - Ahmet Yaşar Ocak