II Mayıs 330'da Büyük Konstantin şehrin temelini törenle attı. Bugünkü Sarayburnu üzerinde yani Topkapı Sarayı denilen Saray-ı Amire sahasında klasik Byzantion şehri vardı. M.Ö. 8. yüzyıldan beri Megaralılar buraya yerleşmişti. Koloni şehir, aşağı yukarı bugünkü Ayasofya'ya doğru yayıldı ve 189 yılında İmparator Septimius Severus burada bir colesseum, arena bile yaptırmaya başladı; eseri tamamlayamadı, fakat hepimizin bildiği Hipodrom, Atmeydanı da böylece ortaya çıktı. Konstantin'in yerleştiği şehir aşağı yukarı bu sınırlar içindeki yapılardan oluşuyordu. Ölümünden önce adını alan ve Constantin Forumu denen bugünkü Çemberlitaş, ondan önce bir surun üstünde Apollon heykeli bulunan bir pazar sahasıydı. Konstantin şehri genişletti, planladı ve resmen kurdu. İmparatorluğun Doğu'daki başkentinin istikbal vadettiğini bu mareşal anlamıştı ve planlamayla Forum Constantinum merkez olarak ortaya çıktı. Sonraki zamanda daha da genişletilen bu yolla Theodosius Forumu yani bugünkü Bayezid Meydanı ortaya çıktı. İlk İstanbul, Konstantin'in surlarını çizdiği bölgeydi. Bu bir tesadüf mü acaba! Konstantin'in çizdiği İstanbul, yeni şehri çeviren surlar aşağı yukarı bugünkü Eminönü İlçesi'ne tekabül eder. Eminönü İlçesi şüphesiz İstanbul'dur, her zaman için İstanbul'un merkezidir; onun güzellik ve çirkinliği, olumlu ve olumsuz özellikleri bütün şehri etkiler. Bugün dünyanın en yoğun tarihi eserlerinin bulunduğu en eski büyük metropol Eminönü, klasik İstanbul'un da en büyük eserlerini içinde barındırıyor; Ayasofya da orada, Süleymaniye de, Sultanahmet de orada, Şehzadebaşı da... Yerin üstünde olanlar bizim bilmediklerimizin, yani yerin altındakilerin yanında herhalde çok muhteşem, ama beşeriyet tarihi için yerin altı da mühim…
Eminönü semti İstanbul'un en eski ve en yoğun merkezi iş alanlarından biridir. Eminönü ticari anlamda Karaköy ile büyük benzerlikler arzeder. Haliç'in ikiye ayırdığı, ancak Galata köprüsünün birleştirdiği Karaköy ve Eminönü, İstanbul'un en büyük merkezi iş alanını oluşturmaktadırlar. Eminönü merkezi iş alanı, Haliç ve Marmara Denizi arasında uzanan yarımadada yer alan Eminönü İlçesi'nin en uç kısmında, önemli bir bölümüyle de kıyı platosunu içine alarak Eminönü Meydanı'na uzanan kısmı ise, ikinci geniş düz alanı oluşturur. Bu iki alanın birleşmesi kıyıda uzun bir düzlük meydana getirir. Eminönü, İstanbul'un merkezi olması hasebiyle ve hem ülkenin çeşitli yörelerinden, hem de yurt dışından gelen malların buradaki iskelelere indirilmesi sebebiyle her dönemde çok canlı bir ticari ve ekonomik hayata sahip olmuştur. Ticaret alanı olarak dikkat çeken bölgeler arasında öncelikle, Eminönü'nden Unkapanı'na kadar uzanan sahil şeridi akla gelir. Gemiler burada demir atmakta, deniz ve kara yoluyla gelen mallar burada boşaltılmakta ve depolanmaktadır. Haliç yükleme ve boşaltmalar için gemilere ideal bir sığınak teşkil ettiği gibi, başka avantajlar da sağlamaktadır. Çok sayıda gemi Haliç'e girebilmektedir. Öte yandan tüccarlar için esas kolaylık sağlayıcı diğer bir unsur, Eminönü sahilinde suların derin olmasıdır. Bu sayede gemiler iskeleye rahatça yanaşabilmekte, dolayısıyla yolcular ve mürettebatın iniş ve binişleri kolaylıkla yapılabilmektedir. Esas olarak da iskelelere boşaltılacak malların mavna veya kayık gibi ara araç kullanmadan kıyıya indirilebilmesi, işleri kolaylaştırdığı gibi, mavnalara yapılacak ödemenin ek bir maliyet yaratmasının önüne de geçilmiş olunmaktadır. Bu uygun şartlarda emek gücü sıkıntısı da çekilmemektedir
II Mayıs 330'da Büyük Konstantin şehrin temelini törenle attı. Bugünkü Sarayburnu üzerinde yani Topkapı Sarayı denilen Saray-ı Amire sahasında klasik Byzantion şehri vardı. M.Ö. 8. yüzyıldan beri Megaralılar buraya yerleşmişti. Koloni şehir, aşağı yukarı bugünkü Ayasofya'ya doğru yayıldı ve 189 yılında İmparator Septimius Severus burada bir colesseum, arena bile yaptırmaya başladı; eseri tamamlayamadı, fakat hepimizin bildiği Hipodrom, Atmeydanı da böylece ortaya çıktı. Konstantin'in yerleştiği şehir aşağı yukarı bu sınırlar içindeki yapılardan oluşuyordu. Ölümünden önce adını alan ve Constantin Forumu denen bugünkü Çemberlitaş, ondan önce bir surun üstünde Apollon heykeli bulunan bir pazar sahasıydı. Konstantin şehri genişletti, planladı ve resmen kurdu. İmparatorluğun Doğu'daki başkentinin istikbal vadettiğini bu mareşal anlamıştı ve planlamayla Forum Constantinum merkez olarak ortaya çıktı. Sonraki zamanda daha da genişletilen bu yolla Theodosius Forumu yani bugünkü Bayezid Meydanı ortaya çıktı. İlk İstanbul, Konstantin'in surlarını çizdiği bölgeydi. Bu bir tesadüf mü acaba! Konstantin'in çizdiği İstanbul, yeni şehri çeviren surlar aşağı yukarı bugünkü Eminönü İlçesi'ne tekabül eder. Eminönü İlçesi şüphesiz İstanbul'dur, her zaman için İstanbul'un merkezidir; onun güzellik ve çirkinliği, olumlu ve olumsuz özellikleri bütün şehri etkiler. Bugün dünyanın en yoğun tarihi eserlerinin bulunduğu en eski büyük metropol Eminönü, klasik İstanbul'un da en büyük eserlerini içinde barındırıyor; Ayasofya da orada, Süleymaniye de, Sultanahmet de orada, Şehzadebaşı da... Yerin üstünde olanlar bizim bilmediklerimizin, yani yerin altındakilerin yanında herhalde çok muhteşem, ama beşeriyet tarihi için yerin altı da mühim…
Eminönü semti İstanbul'un en eski ve en yoğun merkezi iş alanlarından biridir. Eminönü ticari anlamda Karaköy ile büyük benzerlikler arzeder. Haliç'in ikiye ayırdığı, ancak Galata köprüsünün birleştirdiği Karaköy ve Eminönü, İstanbul'un en büyük merkezi iş alanını oluşturmaktadırlar. Eminönü merkezi iş alanı, Haliç ve Marmara Denizi arasında uzanan yarımadada yer alan Eminönü İlçesi'nin en uç kısmında, önemli bir bölümüyle de kıyı platosunu içine alarak Eminönü Meydanı'na uzanan kısmı ise, ikinci geniş düz alanı oluşturur. Bu iki alanın birleşmesi kıyıda uzun bir düzlük meydana getirir. Eminönü, İstanbul'un merkezi olması hasebiyle ve hem ülkenin çeşitli yörelerinden, hem de yurt dışından gelen malların buradaki iskelelere indirilmesi sebebiyle her dönemde çok canlı bir ticari ve ekonomik hayata sahip olmuştur. Ticaret alanı olarak dikkat çeken bölgeler arasında öncelikle, Eminönü'nden Unkapanı'na kadar uzanan sahil şeridi akla gelir. Gemiler burada demir atmakta, deniz ve kara yoluyla gelen mallar burada boşaltılmakta ve depolanmaktadır. Haliç yükleme ve boşaltmalar için gemilere ideal bir sığınak teşkil ettiği gibi, başka avantajlar da sağlamaktadır. Çok sayıda gemi Haliç'e girebilmektedir. Öte yandan tüccarlar için esas kolaylık sağlayıcı diğer bir unsur, Eminönü sahilinde suların derin olmasıdır. Bu sayede gemiler iskeleye rahatça yanaşabilmekte, dolayısıyla yolcular ve mürettebatın iniş ve binişleri kolaylıkla yapılabilmektedir. Esas olarak da iskelelere boşaltılacak malların mavna veya kayık gibi ara araç kullanmadan kıyıya indirilebilmesi, işleri kolaylaştırdığı gibi, mavnalara yapılacak ödemenin ek bir maliyet yaratmasının önüne de geçilmiş olunmaktadır. Bu uygun şartlarda emek gücü sıkıntısı da çekilmemektedir