Mitler ve mitsel figürler ne anlatır bize? Geriye, başlangıca, kökene gittiğimizde neyle karşılaşırız? Belki de ataerkil düzenin evrensel küstahlığının altında yatan ilk cinayet, ana katlidir karşımıza çıkan. İşte Cavarero bu kitapta tam da mitlerden ve mitsel figürlerden etkilenişimizin ufkunu, hem romantik bir nostaljiden hem de eril sembolik düzenin tek anlamlılığından koparıp, bambaşka bir mecraya, dişil sembolik düzenin çok anlamlılığına açıyor. Dişil figürleri bağlamlarından söküp çalıyor. Böylece geride kalan yırtık kumaşın üzerinde, başlangıçta işlenmiş olan suçu saklayan kavramsal örtünün düğümleri görünür hale geliyor.
Mitsel kadın figürlere dair geleneksel okumayı bu şekilde tersyüz ederken, dokuma tezgâhının başındaki Penelope'ye atfedilen edilgenliği, eril düzenden farklı bir zaman ve ritimle kurulan etkin bir varoluşa çeviriyor. Tıpkı Thales'e kahkahalarla gülen çekici Trakyalı kadına atfedilen düşünce yoksunluğunu, “şimdi ve burada” üzerine, dünyevi olanı düşünmeye çevirmesi gibi. Ya da Demeter ve Diotima'yı, yaşamı ölümle değil doğumla anlamlı kılan, ölümün kederiyle değil doğumun neşesiyle kuran dişil bir bakış açısıyla yorumlaması gibi.
Böylelikle Cavarero bu mitsel kadın figürleri dişil bir bakış açısıyla yeniden sahiplenmenin ve cinsel farkın içkin düzleminde olumlamanın ufkunu açıyor. Bu ufukta sonsuzluk sonlulukla, ölüm yaşamla, düşünce pratikle ve ilahi olan dünyevi olanla buluşup bedenleşiyor.