#smrgKİTABEVİ Portekizli Seyyahlar: İran, Türkiye, Irak, Suriye ve Mısır Yollarında - 2017
Osmanlılar da Süveyş'te inşa ettikleri gemilerle ve diğer İslam ülkelerine göre üstün oldukları topçuluklarını kullanarak önce Yemen, sonra Basra, Lahsa ve Habeşistan bölgelerinde egemen olmuşlar ve okyanustan gelen mallardan aldıkları vergilerle de iradı artırma yoluna gitmişlerdi. Portekizliler 1515'te Basra Körfezi girişindeki Hürmüz'ü fethettiler ve böylece askeri seferlerini hazırlayabilecekleri, ticari faaliyetlerini geliştirebilecekleri ve İran, Irak, Türkiye, Arabistan, Mısır ve Etiyopya gibi devletlerden ve toplumlarından haber alabilecekleri çok önemli bir yere sahip oldular.
Osmanlı İmparatorluğu Hint Okyanusu yönünde, güney Arap ülkelerini sınırlarına katarken karşılaştığı manzara buydu. İslam ülkeleriyle yüz yüze gelen ve onlara göre çok üstün savaş araç, gereç ve taktiklerine sahip bir Hıristiyan imparatorluk vardı Asya sularında. İşte bu yeni rekabet alanında 16. ve 17. yüzyıllarda pek çok Portekizli dolaşıyordu.
Bunlar genellikle, Portekiz'in Asya'daki üslerinden imparatorluk merkezine mesaj taşıyan kuryeler, tacirler, papazlar, elçiler, serüvenciler, hacılar, ajanlar, esirler, dinden dönenler, kaçaklar ve tercümanlardı. Bu kitapta altı Portekizli seyyahın hikâyesine yer veriliyor: Seyahatnamesinde Urfa Birecik, Diyarbakır, Halep, Hama, Baalbek, Şam, Safed, Remle, Gazze, Kahire ve İskenderiye'yi anlatan António Tenreiro; doğu ve güneydoğu Anadolu'yu, Urfa'yı Birecik'i ve Halep'i gezen Mestre Afonsa; İran topraklarında dolaşan, Lâr, Şiraz, Bağdat, Halep ve İskenderiye'yi gezen Nicolau de Orta Rebelo; Hindistan'dan İran'a ve Basra Körfezi'ne ulaşan, Hürmüz'ü, Basra'yı, Bağdat'ı, Halep ve Ani'yi gezen Manoel Godinho ile Kızıldeniz ve Etiyopya yolculuklarını kaleme alan Francisco Alvares ve Manuel de Almeida. Şimdi söz onların...
Osmanlılar da Süveyş'te inşa ettikleri gemilerle ve diğer İslam ülkelerine göre üstün oldukları topçuluklarını kullanarak önce Yemen, sonra Basra, Lahsa ve Habeşistan bölgelerinde egemen olmuşlar ve okyanustan gelen mallardan aldıkları vergilerle de iradı artırma yoluna gitmişlerdi. Portekizliler 1515'te Basra Körfezi girişindeki Hürmüz'ü fethettiler ve böylece askeri seferlerini hazırlayabilecekleri, ticari faaliyetlerini geliştirebilecekleri ve İran, Irak, Türkiye, Arabistan, Mısır ve Etiyopya gibi devletlerden ve toplumlarından haber alabilecekleri çok önemli bir yere sahip oldular.
Osmanlı İmparatorluğu Hint Okyanusu yönünde, güney Arap ülkelerini sınırlarına katarken karşılaştığı manzara buydu. İslam ülkeleriyle yüz yüze gelen ve onlara göre çok üstün savaş araç, gereç ve taktiklerine sahip bir Hıristiyan imparatorluk vardı Asya sularında. İşte bu yeni rekabet alanında 16. ve 17. yüzyıllarda pek çok Portekizli dolaşıyordu.
Bunlar genellikle, Portekiz'in Asya'daki üslerinden imparatorluk merkezine mesaj taşıyan kuryeler, tacirler, papazlar, elçiler, serüvenciler, hacılar, ajanlar, esirler, dinden dönenler, kaçaklar ve tercümanlardı. Bu kitapta altı Portekizli seyyahın hikâyesine yer veriliyor: Seyahatnamesinde Urfa Birecik, Diyarbakır, Halep, Hama, Baalbek, Şam, Safed, Remle, Gazze, Kahire ve İskenderiye'yi anlatan António Tenreiro; doğu ve güneydoğu Anadolu'yu, Urfa'yı Birecik'i ve Halep'i gezen Mestre Afonsa; İran topraklarında dolaşan, Lâr, Şiraz, Bağdat, Halep ve İskenderiye'yi gezen Nicolau de Orta Rebelo; Hindistan'dan İran'a ve Basra Körfezi'ne ulaşan, Hürmüz'ü, Basra'yı, Bağdat'ı, Halep ve Ani'yi gezen Manoel Godinho ile Kızıldeniz ve Etiyopya yolculuklarını kaleme alan Francisco Alvares ve Manuel de Almeida. Şimdi söz onların...