Cibran, Çağların Külü ve Sonsuz Ateş öyküsünde, Rahip Hiram'ın oğlu Nâsân ile M. Ö. 116 yılının sonbaharında Lübnan'ın Baalbek şehrinde ölen sevgilisini, M. S. 1890 yılının ilkbaharında Nâsân'ı Ali el-Hüseynî adında bir çoban, sevgilisini de bir köylü kızı olarak, Nâsân'ın babasının rahip olduğu yerdeki harabelerde tekrar karşılaştırıp kavuşturur. Bu öyküde Cibran, reenkarnasyon ve aşkın ebediliği düşüncesini ortaya koymaktadır.
Nuayme ise, Kavuşma öyküsünde binlerce yıl önce bir prensin kızı ile bu prensin koyunlarını güden ve birbirlerini sevdikleri halde kavuşamayan bir çobanı, binlerce yıl sonra bir otel sahibinin kızı Bahâ ve Lübnanlı bir baba ile İtalyan bir annenin oğlu olan Leonardo kimliğinde karşılaştırıp kavuşturmaya çalışır. (Arka kapaktan)
Cibran, Çağların Külü ve Sonsuz Ateş öyküsünde, Rahip Hiram'ın oğlu Nâsân ile M. Ö. 116 yılının sonbaharında Lübnan'ın Baalbek şehrinde ölen sevgilisini, M. S. 1890 yılının ilkbaharında Nâsân'ı Ali el-Hüseynî adında bir çoban, sevgilisini de bir köylü kızı olarak, Nâsân'ın babasının rahip olduğu yerdeki harabelerde tekrar karşılaştırıp kavuşturur. Bu öyküde Cibran, reenkarnasyon ve aşkın ebediliği düşüncesini ortaya koymaktadır.
Nuayme ise, Kavuşma öyküsünde binlerce yıl önce bir prensin kızı ile bu prensin koyunlarını güden ve birbirlerini sevdikleri halde kavuşamayan bir çobanı, binlerce yıl sonra bir otel sahibinin kızı Bahâ ve Lübnanlı bir baba ile İtalyan bir annenin oğlu olan Leonardo kimliğinde karşılaştırıp kavuşturmaya çalışır. (Arka kapaktan)