#smrgKİTABEVİ Reinhold Lubenau Seyahatnamesi: Osmanlı Ülkesinde, 1587 - 1589, 2 Cilt TAKIM -
Lubenau'nun yolculuğu Tuna nehri üzerinde işleyen gemilerle başlar. Yazar, Tuna kıyısındaki Komorn, Estergon, Budin kalelerini ve Mohaç meydan savaşının geçtiği yeri inceden inceye tarif eder. Belgrad'dan itibaren kara yolculuğu başlar. Günümüzde Sırbistan ve Bulgaristan olarak tanımlanan ülkelerden geçerek Niş, Sofya ve Filibe kentleri üzerinden Osmanlı başkentine ulaşılır.
Yazar, bundan sonra Konstantinopolis kenti hakkında ayrıntılı bilgiler aktarır. Günlüğün bu bölümü, yapıtın doruk noktasını oluşturmaktadır, çünkü Sultanların mekânı olan, "Altın Boynuz" kıyısındaki başkent hakkında o döneme ait tarihî bilgileri içeren kaynaklar çok zayıftır. Yazar Konstantinopolis'te yaşadığı sırada, elçilikte görevli olan bazı beylerle birlikte Bursa, Mudanya, Karamürsel, İznik, İzmit kentlerini gezme fırsatını da bulur ve buraları da aynı şekilde anlatır.
Lubenau bir buçuk yıl sonra ülkesine dönmek üzere bir Osmanlı kadırgasıyla yola çıkar. Bu kadırga, kaptanıderya Hasan Paşa'nın yönetimindeki Osmanlı donanması ile birlikte Akdeniz'e açılmak üzeredir. Böylece yazarımız tarihte bir Osmanlı donanmasıyla neredeyse tüm Akdeniz'i dolaşan ilk ve tek "seyyah" haline gelir. Yeniden Anadolu sahilleri ve Truva harabeleri ziyaret edilir. Kadırgaların Bozcaada, Limni ve Eğriboz adalarına uğraması sayesinde bu adaları da görür.
Atina'dan hareketle Korint'e ve Nauplia'ya, oradan Tunus'a ve geri dönüşte İskenderiye, Kıbrıs, Rodos, Sakız ve birçok Kiklad adasına yanaşılır ve bu uzun, dolambaçlı yolculuk Venedik'te son bulur.
Kitabın bu bölümünü ilginç kılan, sadece kadırgadaki forsaların yaşamının anlatılmış olması değildir; tarih, coğrafya, botanik ve zooloji bilimleriyle ilgilenenler de, keskin bir gözlem yeteneğine sahip olan bu genç eczacının özellikle doğa bilimleri hakkında yaptığı açıklamaları merakla okuyacaklardır.
Lubenau'nun yolculuğu Tuna nehri üzerinde işleyen gemilerle başlar. Yazar, Tuna kıyısındaki Komorn, Estergon, Budin kalelerini ve Mohaç meydan savaşının geçtiği yeri inceden inceye tarif eder. Belgrad'dan itibaren kara yolculuğu başlar. Günümüzde Sırbistan ve Bulgaristan olarak tanımlanan ülkelerden geçerek Niş, Sofya ve Filibe kentleri üzerinden Osmanlı başkentine ulaşılır.
Yazar, bundan sonra Konstantinopolis kenti hakkında ayrıntılı bilgiler aktarır. Günlüğün bu bölümü, yapıtın doruk noktasını oluşturmaktadır, çünkü Sultanların mekânı olan, "Altın Boynuz" kıyısındaki başkent hakkında o döneme ait tarihî bilgileri içeren kaynaklar çok zayıftır. Yazar Konstantinopolis'te yaşadığı sırada, elçilikte görevli olan bazı beylerle birlikte Bursa, Mudanya, Karamürsel, İznik, İzmit kentlerini gezme fırsatını da bulur ve buraları da aynı şekilde anlatır.
Lubenau bir buçuk yıl sonra ülkesine dönmek üzere bir Osmanlı kadırgasıyla yola çıkar. Bu kadırga, kaptanıderya Hasan Paşa'nın yönetimindeki Osmanlı donanması ile birlikte Akdeniz'e açılmak üzeredir. Böylece yazarımız tarihte bir Osmanlı donanmasıyla neredeyse tüm Akdeniz'i dolaşan ilk ve tek "seyyah" haline gelir. Yeniden Anadolu sahilleri ve Truva harabeleri ziyaret edilir. Kadırgaların Bozcaada, Limni ve Eğriboz adalarına uğraması sayesinde bu adaları da görür.
Atina'dan hareketle Korint'e ve Nauplia'ya, oradan Tunus'a ve geri dönüşte İskenderiye, Kıbrıs, Rodos, Sakız ve birçok Kiklad adasına yanaşılır ve bu uzun, dolambaçlı yolculuk Venedik'te son bulur.
Kitabın bu bölümünü ilginç kılan, sadece kadırgadaki forsaların yaşamının anlatılmış olması değildir; tarih, coğrafya, botanik ve zooloji bilimleriyle ilgilenenler de, keskin bir gözlem yeteneğine sahip olan bu genç eczacının özellikle doğa bilimleri hakkında yaptığı açıklamaları merakla okuyacaklardır.