#smrgSAHAF Resim Sanatı ve Türk Resmi - 1987

Basıldığı Matbaa:
Grafik Sanatlar Matbaacılık
Dizi Adı:
Sanat Kitapları Serisi
Stok Kodu:
1199006401
Boyut:
24x30
Sayfa Sayısı:
80 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1987
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Kuşe Kağıt
Dili:
Türkçe - İngilizce
Kategori:
0,00
1199006401
392565
Resim Sanatı ve Türk Resmi -        1987
Resim Sanatı ve Türk Resmi - 1987 #smrgSAHAF
0.00
Sanat eseri hiçbir zaman toplumdan soyutlanamaz. Toplumdaki her değişiklik sanat eserine yansır, İncelediğimiz bir resimde, muhakkak yapıldığı devrin damgasını buluruz. Bunun için. resim sanatını anlamak, o resmin yapıldığı zamanı, toplumu bilmek gereklidir. Türk resminin gerçek değerlendirmesini yapmak için de aynı usule başvurmak zorundayız. Örnek lazımsa Flâman ressamı Hans Holbein'in bazı resimlerini gösterebiliriz. Bu resimlerde, bugün adına, ilk defa o resimlerde görüldüğü için Holbein halısı denen Türk halılarının resmi vardır. Holbein'in yaşadığı devirde, Almanya'da ve Flândra'da yaygın bir Türk modası olduğunu bilmeyen için o resim bir anlam taşımaz. Ama bileneler, devri içinde resimleri daha doğru olarak anlar ve değerlendirir.

Bu gibi örnekleri çoğaltmak pek mümkün. Bir zaman deniz resimleri, bir zaman savaş resimleri moda olur. Aslında bunlar toplum olaylarından kopuk olmadığı için o resmin yapıldığı çağlarda ya savaş olduğuna, yahut denizciliğe önem verildiğine hükmederiz.

Ruhi Bey'in "Atatürk'ü karşılama" tablosunu yalnız teknik bakımdan değerlendirmek yeterli olabilir mi? Denizin dalgalan ile bulutların rüzgarda gidişini görmek, Sarayburnu'ndan Dolmabahçeye doğru denizi dolduran takaları, motorları, vapurları, bunlarla anlatılmak istenen sevinci anlamağa yetmez. Atatürkün İstanbul'a ilk defa geldiğini bilmek, yani toplumun içinde çalkalandığı ruh halini de düşünmek gerekir. Francisco da Goya'nın "3 Mayıs" isimli tablosunda, askerlerin kurşuna dizdiği bir sivil İspanyolu görmek yetmez. Birinci Napolyon'un yaptıklarını bilmek, bunların İspanyol hayatındaki tesirlerini de hesaba katmak, resmin anlaşılması için şarttır. Picasso'nun "La Guernica"sı, 1936 da başlayan İspanyol iç savaşından soyutlanabilir mi? Haydi diyelim, bunların zaten konuları toplum olayları... Bu her resim için geçerli.

Sanatla, resimle toplum olayları arasında böyle bir bağ kurulunca, Türk resminin bugünkü sanat içinde yerini tayin etmek de kolaylaşır. Resim sanatını daima toplum olaylariyle izahederek gerçek değerini daha güzel anlarız. Neden dolayı Türk resminin yeteri kadar gelişemediği, neden dolayı uzun bir duralama devresi geçirdiği, niçin bir türlü orijinal olamadığı, Avrupa sanatından yakasını sıyıramadığı, ancak kendi tarihi köklerine döndükten sonra milli benliğini bulduğu ve tabii bunda da hayli geciktiği daha iyi anlaşılır. Dinin, bilhassa İslâmiyetin resmi yasaklaması efsanesinin iç yüzü, ciddi bir incelemeyle meydana çıkarıldıktan sonradır ki, bizim resim sanatımız bağımsız bir sanat olma yoluna girmiştir.

İşte biz, bu incelememizde, resmimizin resim sanatı içinde yerini tayin ederek ortaya koyduğumuz gerçeği, daima toplumdaki değişme ve gelişmelere paralel olarak göstermek suretiyle mukayeseli bir şekilde ele alıyoruz ve diyoruz ki Türk resmi, tarih çağlarında, XIX.yüzyıla kadar orijinalliğini korumuş, ancak ondan sonra kendisine mahsus çığırından çıkmıştır. Kendini bulması için geçmişteki sanat anlayışına dönmesi gerekir ve bu hareket de başlamış bulunmaktadır. -Zahir GÜVEMLİ (Önsözden)

Sanat eseri hiçbir zaman toplumdan soyutlanamaz. Toplumdaki her değişiklik sanat eserine yansır, İncelediğimiz bir resimde, muhakkak yapıldığı devrin damgasını buluruz. Bunun için. resim sanatını anlamak, o resmin yapıldığı zamanı, toplumu bilmek gereklidir. Türk resminin gerçek değerlendirmesini yapmak için de aynı usule başvurmak zorundayız. Örnek lazımsa Flâman ressamı Hans Holbein'in bazı resimlerini gösterebiliriz. Bu resimlerde, bugün adına, ilk defa o resimlerde görüldüğü için Holbein halısı denen Türk halılarının resmi vardır. Holbein'in yaşadığı devirde, Almanya'da ve Flândra'da yaygın bir Türk modası olduğunu bilmeyen için o resim bir anlam taşımaz. Ama bileneler, devri içinde resimleri daha doğru olarak anlar ve değerlendirir.

Bu gibi örnekleri çoğaltmak pek mümkün. Bir zaman deniz resimleri, bir zaman savaş resimleri moda olur. Aslında bunlar toplum olaylarından kopuk olmadığı için o resmin yapıldığı çağlarda ya savaş olduğuna, yahut denizciliğe önem verildiğine hükmederiz.

Ruhi Bey'in "Atatürk'ü karşılama" tablosunu yalnız teknik bakımdan değerlendirmek yeterli olabilir mi? Denizin dalgalan ile bulutların rüzgarda gidişini görmek, Sarayburnu'ndan Dolmabahçeye doğru denizi dolduran takaları, motorları, vapurları, bunlarla anlatılmak istenen sevinci anlamağa yetmez. Atatürkün İstanbul'a ilk defa geldiğini bilmek, yani toplumun içinde çalkalandığı ruh halini de düşünmek gerekir. Francisco da Goya'nın "3 Mayıs" isimli tablosunda, askerlerin kurşuna dizdiği bir sivil İspanyolu görmek yetmez. Birinci Napolyon'un yaptıklarını bilmek, bunların İspanyol hayatındaki tesirlerini de hesaba katmak, resmin anlaşılması için şarttır. Picasso'nun "La Guernica"sı, 1936 da başlayan İspanyol iç savaşından soyutlanabilir mi? Haydi diyelim, bunların zaten konuları toplum olayları... Bu her resim için geçerli.

Sanatla, resimle toplum olayları arasında böyle bir bağ kurulunca, Türk resminin bugünkü sanat içinde yerini tayin etmek de kolaylaşır. Resim sanatını daima toplum olaylariyle izahederek gerçek değerini daha güzel anlarız. Neden dolayı Türk resminin yeteri kadar gelişemediği, neden dolayı uzun bir duralama devresi geçirdiği, niçin bir türlü orijinal olamadığı, Avrupa sanatından yakasını sıyıramadığı, ancak kendi tarihi köklerine döndükten sonra milli benliğini bulduğu ve tabii bunda da hayli geciktiği daha iyi anlaşılır. Dinin, bilhassa İslâmiyetin resmi yasaklaması efsanesinin iç yüzü, ciddi bir incelemeyle meydana çıkarıldıktan sonradır ki, bizim resim sanatımız bağımsız bir sanat olma yoluna girmiştir.

İşte biz, bu incelememizde, resmimizin resim sanatı içinde yerini tayin ederek ortaya koyduğumuz gerçeği, daima toplumdaki değişme ve gelişmelere paralel olarak göstermek suretiyle mukayeseli bir şekilde ele alıyoruz ve diyoruz ki Türk resmi, tarih çağlarında, XIX.yüzyıla kadar orijinalliğini korumuş, ancak ondan sonra kendisine mahsus çığırından çıkmıştır. Kendini bulması için geçmişteki sanat anlayışına dönmesi gerekir ve bu hareket de başlamış bulunmaktadır. -Zahir GÜVEMLİ (Önsözden)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat