#smrgKİTABEVİ Roman Teorisi -
Harry Levin'e göre, 'romanın başkişisi, sahip olduğu potansiyelleri eserin sonunda gerçekleştiren, olgunlaşma potansiyeline sahip bir saflıktan sonra, hayatın gerçeklerini kabullenen bir olgunluğa eren kişidir.
'Shroder'e göre, 'romanda hayal dünyasından gerçek dünyaya düşüş, mutlu bir düşüştür, çünkü bu, romanın özü olan eğitim sürecinin tamamlanması anlamına gelir, bu roman başkişisinin maddi dünyanın, toplumsal hayatın gerçeklerini kabul edecek olgunluğa erişmesi demektir.
'Ortega Y. Gasset'e göre, 'Mit, gerçeğin hayal gücünün potasında tamamen değiştirilmesi ve ideal boyutlara Ulaştırılması demektir.' Romandaki süreç ise, hayalin ideal boyutlara ulaştırarak eleştirdiği dünyayı yıkar. Mitin yıkılışı (demythification) yani roman başkişisinin yaşadığı hayal kırıklığı, romanı edebi bir çeşit yapan tavırdır.
Northrop Fry'a göre, 'romans, romandan daha eski bir hikâye şeklidir ve roman ile romans arasındaki en önemli fark, karakterlerin yaratılışında kendisini gösterir.' Romans yazarı, eserinde 'gerçekinsan'yaratmaya çalışmaz. Onun karakterleri, çeşitli ruh hallerinin alegorik sembolleridir. Romanslardaki kadın ve erek karakterler, evrensel tipleri (arche-types) yansıtan gölgedirler.
Gustave Kahn'a göre, 'romanstan daha çok felsefî hikâyeye benzer, çünkü bu hikâyelerde de, romanda olduğu gibi, hayal dünyasından gerçek dünyaya düşmenin yarattığı hayal kırıklığı süreci hikâyenin belkemiğidir.' Fakat felsefî hikâyeler, bu hayal kırıklığı sürecini ideolojik terimlerle anlattığı halde, roman aynı süreci insanın günlük tecrübesi olarak verir. Bununla beraber, hem roman, hem de felsefî hikâye, romansta hâkim olan, dünyayı en azından duygusallığın renklendirdiği, en ileri seviyede de gerçeği efsaneleştiren, hayalin ve öznel yorumun bulanıklığı içinde gören romans yaklaşımını reddederler.
Harry Levin'e göre, 'romanın başkişisi, sahip olduğu potansiyelleri eserin sonunda gerçekleştiren, olgunlaşma potansiyeline sahip bir saflıktan sonra, hayatın gerçeklerini kabullenen bir olgunluğa eren kişidir.
'Shroder'e göre, 'romanda hayal dünyasından gerçek dünyaya düşüş, mutlu bir düşüştür, çünkü bu, romanın özü olan eğitim sürecinin tamamlanması anlamına gelir, bu roman başkişisinin maddi dünyanın, toplumsal hayatın gerçeklerini kabul edecek olgunluğa erişmesi demektir.
'Ortega Y. Gasset'e göre, 'Mit, gerçeğin hayal gücünün potasında tamamen değiştirilmesi ve ideal boyutlara Ulaştırılması demektir.' Romandaki süreç ise, hayalin ideal boyutlara ulaştırarak eleştirdiği dünyayı yıkar. Mitin yıkılışı (demythification) yani roman başkişisinin yaşadığı hayal kırıklığı, romanı edebi bir çeşit yapan tavırdır.
Northrop Fry'a göre, 'romans, romandan daha eski bir hikâye şeklidir ve roman ile romans arasındaki en önemli fark, karakterlerin yaratılışında kendisini gösterir.' Romans yazarı, eserinde 'gerçekinsan'yaratmaya çalışmaz. Onun karakterleri, çeşitli ruh hallerinin alegorik sembolleridir. Romanslardaki kadın ve erek karakterler, evrensel tipleri (arche-types) yansıtan gölgedirler.
Gustave Kahn'a göre, 'romanstan daha çok felsefî hikâyeye benzer, çünkü bu hikâyelerde de, romanda olduğu gibi, hayal dünyasından gerçek dünyaya düşmenin yarattığı hayal kırıklığı süreci hikâyenin belkemiğidir.' Fakat felsefî hikâyeler, bu hayal kırıklığı sürecini ideolojik terimlerle anlattığı halde, roman aynı süreci insanın günlük tecrübesi olarak verir. Bununla beraber, hem roman, hem de felsefî hikâye, romansta hâkim olan, dünyayı en azından duygusallığın renklendirdiği, en ileri seviyede de gerçeği efsaneleştiren, hayalin ve öznel yorumun bulanıklığı içinde gören romans yaklaşımını reddederler.