#smrgKİTABEVİ Ruhun Lisanı - İlm-i Sima - 2017
insan yüzü Yaratılışın mucizelerinden bir mucize. İnsan bedeni ve özelde de insan yüzü ilâhi hikmetin cüzlerinden biri. Her insan, öncelikle yüzüyle biricik ve eşsiz. 0 ilâhi kudret tarafından öyle bir seklide düzenlenmiştir ki, kendi yüzümüz de dahil bütün yüzler bir sır. Ondaki küçük bir kıvrımdan tutun da yüzü meydana getiren organların ortaya koyduğu kompozisyon, gözün alna, alnın kaşa, dudakların buruna, burunun yanağa ve bütün bunların tek tek birbirlerine nisbeti yüzün anlamını ortaya koyuyor, insan ruhunun nitelikleri yüzde görünür hale geliyor, yüz bir nevi ruhun aynası oluyor. İnsan öncelikle yüzünde başlıyor. Yüz insanın insana açıldığı ilk kapı oluyor. Çağdaş filozoflar da "insan yüzdür" dediler ve yüzü "etik varoluşun, insanî gerçekliğin başlangıcı" olarak gördüler.
işte insanın sîmasının bu sırlarla dolu tarafını keşfetmek, bu lisanı hecelemek ilmi olan ilm-i Sîma kadim zamanlardan beri düşünürlerin ve sanatçıların ilgilendiği bir konu olagelmiştir. Romanları, hikâyeleri ve edebi eleştirileriyle tanıdığımız Halid Ziya'nın da bu konuya olan ilgisini bir eser yazarak ortaya koyması ve böyle bir eserin onun kaleminden çıkmış olması da ayrıca önemlidir.
insan yüzü Yaratılışın mucizelerinden bir mucize. İnsan bedeni ve özelde de insan yüzü ilâhi hikmetin cüzlerinden biri. Her insan, öncelikle yüzüyle biricik ve eşsiz. 0 ilâhi kudret tarafından öyle bir seklide düzenlenmiştir ki, kendi yüzümüz de dahil bütün yüzler bir sır. Ondaki küçük bir kıvrımdan tutun da yüzü meydana getiren organların ortaya koyduğu kompozisyon, gözün alna, alnın kaşa, dudakların buruna, burunun yanağa ve bütün bunların tek tek birbirlerine nisbeti yüzün anlamını ortaya koyuyor, insan ruhunun nitelikleri yüzde görünür hale geliyor, yüz bir nevi ruhun aynası oluyor. İnsan öncelikle yüzünde başlıyor. Yüz insanın insana açıldığı ilk kapı oluyor. Çağdaş filozoflar da "insan yüzdür" dediler ve yüzü "etik varoluşun, insanî gerçekliğin başlangıcı" olarak gördüler.
işte insanın sîmasının bu sırlarla dolu tarafını keşfetmek, bu lisanı hecelemek ilmi olan ilm-i Sîma kadim zamanlardan beri düşünürlerin ve sanatçıların ilgilendiği bir konu olagelmiştir. Romanları, hikâyeleri ve edebi eleştirileriyle tanıdığımız Halid Ziya'nın da bu konuya olan ilgisini bir eser yazarak ortaya koyması ve böyle bir eserin onun kaleminden çıkmış olması da ayrıca önemlidir.