Gecelir bilge bir Buda heykeli gibi otel resepsiyonunda oturan yaşlı resepsiyoncu, bürokrasinin dışarıdan işleyen çarkını temsil eden refakatçi B., servetinin çevresine ördüğü korunaklı duvarları sivri diliyle yıkmaya çalışan Z. ve onun cazibeli bir vampiri andıran kızı, kimi zaman ablalık yapan, kimi zaman şehvet hizmeti veren fahişeler, en önemlisi de yabancının içinde ilk kez ‘ait olma' isteği uyandıran kıvırcık saçlı kadın, şehrin karanlık kuytularında belirerek yabancı adamın hayatını nemli bir bulantıya çevirirler.
Gece, sanıldığı gibi ışığı ihmal edilmiş bir dünya değildir; tersine, gündüz, ancak aydınlatılmış gecedir. Belki de bu yüzden, geceleyin yaşamak, tamamen başka bir varoluş şeklini sürdürmektir. Şehir ise canlı mahlükat sınıfına girer, bir beden gibi hareket ederek kendine uymayanı anında kutsar. Bu romanın diğer iki kahramanı olan gece ve şehir, bir araya gelerek her şeyi yutar, kendilerine özgü muzip ve karanlık halleriyle, köşeye sıkışmış hayatların tanığı olurlar... (Arka kapaktan)
Gecelir bilge bir Buda heykeli gibi otel resepsiyonunda oturan yaşlı resepsiyoncu, bürokrasinin dışarıdan işleyen çarkını temsil eden refakatçi B., servetinin çevresine ördüğü korunaklı duvarları sivri diliyle yıkmaya çalışan Z. ve onun cazibeli bir vampiri andıran kızı, kimi zaman ablalık yapan, kimi zaman şehvet hizmeti veren fahişeler, en önemlisi de yabancının içinde ilk kez ‘ait olma' isteği uyandıran kıvırcık saçlı kadın, şehrin karanlık kuytularında belirerek yabancı adamın hayatını nemli bir bulantıya çevirirler.
Gece, sanıldığı gibi ışığı ihmal edilmiş bir dünya değildir; tersine, gündüz, ancak aydınlatılmış gecedir. Belki de bu yüzden, geceleyin yaşamak, tamamen başka bir varoluş şeklini sürdürmektir. Şehir ise canlı mahlükat sınıfına girer, bir beden gibi hareket ederek kendine uymayanı anında kutsar. Bu romanın diğer iki kahramanı olan gece ve şehir, bir araya gelerek her şeyi yutar, kendilerine özgü muzip ve karanlık halleriyle, köşeye sıkışmış hayatların tanığı olurlar... (Arka kapaktan)