Kaygusuz Abdal'ın manzum - mensur eseri olan Saraynâme; Türk Tasavvuf Edebiyatı ürünleri arasında özel bir mevkie sahiptir. Eser, dinî ve tasavvufî umdeleri anlatırken genellikle "Nasihat ve Hitap Yoluyla" anlatma üslûbuna dayanır. Saraynâme, tasavvufî anlatımın biraz da mecaza dayanması sebebiyle "sembolik" ifadelerle doludur. Kaygusuz'a göre; "Saray" istiaresinden asıl maksat bu "cihan" dır. İnsan bu cihanda sahipsiz değildir. Maddî varlık, mevki ve makam, insanı şaşırtmamalı, doğru yoldan alıkoymamalıdır.
Temel görüş olarak, beşerin "insan" mertebesine lâyık olması üzerinde duran Kaygusuz Abdal, tasavvufun insan eğitimindeki yeri ve önemini de çok iyi kavramıştır. Türk insanının siyasî; sosyal ve ekonomik karışıklıkların baş gösterdiği bir çağda, yüksek ahlâk, fazilet ve olgun tavırlarla eğitilmesi, devletin sürekliliğini de temin etmiştir. Horasan Alp-Erenleri'nin Anadolu'nun imârında oynadıkları rol, Türk Devletlerinin bir zincir gibi art arda sıralanmasını sağlamış ve Türklerde "devlet" fikrinin kökleşmesine vesile olmuştur.
Özgün bir karaktere sahip olan bu eserler başta ilahi aşk, Hz. Muhammed ve Ehl-i Beyt sevgisi, Hz. Ali ve onun soyundan gelen tertemiz insanlara övgü, Yaratıcı ve yaratıklara karşı dostluk, hoşgörü, adalet, haksızlıkla mücadele olmak üzere inançtan ahlak ilkelerine kadar değişik birçok hayati konuyu ele almıştır. Bu konular bazen doğrudan anlatımla, bazen bir yol ulusunun etrafında gelişen menkıbelerle, bazen adab-erkan kalıpları içinde, bazen da şairin dizeleriyle dile getirilmiştir. Söz konusu eserler tabii olarak dil, üslüp ve kurgusu itibarıyla kaleme alındığı dönem ve coğrafyanın özelliklerini taşımakla birlikte, verdikleri mesaj itibarıyla çağlar üstü bir niteliğe sahiptir. Onların yüzyıllar boyu korunarak günümüze ulaşmış olması, bazılarının çeşitli devirlerde yer yer ezberlenerek kuşaktan kuşağa aktarılması bunun açık delilidir.