#smrgKİTABEVİ Sayı ve Sayılar - 2024
Badiou'nun bu enfes kitabı, bir “her sayıyı sayma” girişimi. Ama öte yandan bununla kısıtlı da değil: Öncelikle, sayma eylemini nasıl gördüğümüz, aslında Kozmos, Doğa, Tanrı gibi büyük harflerle yazabileceğimiz “Bir” varlık olup olmadığını da belirliyor. Sonra, “Her yerde sayı var,” demek, Badiou'nun daha genel felsefesini anlamak açısından da önemli. Sonuçta matematik ve ontoloji birbirine eşitse, bu, var olmanın çokluk olmayı gerektirmesinden kaynaklanır. Kaçış yolu yok! Ayrıca fizik ile matematik arasındaki gizemli uyumu çözmek gibi bir marifeti de vardır bu denkliğin. Sayıyı düşünmek bizi hayli ilgilendiren bir soruya da yanıt sunar. Siyasette, yani birlikte yaşama sanatımızda, “1”i, yani bireyi dayanak alan bir düşünce (bir kümenin elemanlarının sayısı, bireycilik, egemen kapitalist yapı) ile parçayı, topluluğu (bir kümenin parçaları, matematikteki “kuvvet kümesi”, komünizm) dayanak alan bir düşüncenin ürettikleri ne kadar farklıdır? Matematik, Cantor'un ispatı üzerinden, topluluklara dayanan bir kümenin, sonsuza giderken sonsuzca daha fazla olanak sunacağını gösterir bize (elemanlarının sayısı s ise, parçalarının sayısı 2 üzeri s; bu teoremin sonlu ve sonsuzda ispatını okumanızı şiddetle tavsiye ederim).
Sanılanın aksine, bireyler ancak bir sürü oluşturabilirler. Takım halinde oynamayan, bireyci oynayan bir futbol 11'ini düşünmeniz yeterli. Kaçırılan sayısız olanak karşısında nasıl küfredersiniz ekran başında? Tuhaf bir şekilde, oyuncunun bireyselliği kaybolsa bile öznelliğine hiçbir şey olmaz, bilakis serpilir. Matematiğin söylediği de tam bu; “1”i verili bir şey değil, bizzat katıldığınız bir yaratım olarak görün. Bir öznelleşme süreci. Umarım kitap size de heyecan verir. Hayatımızda eksik kalan matematik düşüncesinin estetiğini tatmanıza vesile olur.
A. Nüvit Bingöl
Badiou'nun bu enfes kitabı, bir “her sayıyı sayma” girişimi. Ama öte yandan bununla kısıtlı da değil: Öncelikle, sayma eylemini nasıl gördüğümüz, aslında Kozmos, Doğa, Tanrı gibi büyük harflerle yazabileceğimiz “Bir” varlık olup olmadığını da belirliyor. Sonra, “Her yerde sayı var,” demek, Badiou'nun daha genel felsefesini anlamak açısından da önemli. Sonuçta matematik ve ontoloji birbirine eşitse, bu, var olmanın çokluk olmayı gerektirmesinden kaynaklanır. Kaçış yolu yok! Ayrıca fizik ile matematik arasındaki gizemli uyumu çözmek gibi bir marifeti de vardır bu denkliğin. Sayıyı düşünmek bizi hayli ilgilendiren bir soruya da yanıt sunar. Siyasette, yani birlikte yaşama sanatımızda, “1”i, yani bireyi dayanak alan bir düşünce (bir kümenin elemanlarının sayısı, bireycilik, egemen kapitalist yapı) ile parçayı, topluluğu (bir kümenin parçaları, matematikteki “kuvvet kümesi”, komünizm) dayanak alan bir düşüncenin ürettikleri ne kadar farklıdır? Matematik, Cantor'un ispatı üzerinden, topluluklara dayanan bir kümenin, sonsuza giderken sonsuzca daha fazla olanak sunacağını gösterir bize (elemanlarının sayısı s ise, parçalarının sayısı 2 üzeri s; bu teoremin sonlu ve sonsuzda ispatını okumanızı şiddetle tavsiye ederim).
Sanılanın aksine, bireyler ancak bir sürü oluşturabilirler. Takım halinde oynamayan, bireyci oynayan bir futbol 11'ini düşünmeniz yeterli. Kaçırılan sayısız olanak karşısında nasıl küfredersiniz ekran başında? Tuhaf bir şekilde, oyuncunun bireyselliği kaybolsa bile öznelliğine hiçbir şey olmaz, bilakis serpilir. Matematiğin söylediği de tam bu; “1”i verili bir şey değil, bizzat katıldığınız bir yaratım olarak görün. Bir öznelleşme süreci. Umarım kitap size de heyecan verir. Hayatımızda eksik kalan matematik düşüncesinin estetiğini tatmanıza vesile olur.
A. Nüvit Bingöl