Bu eserden öğrendiğimize göre; Tanrıdağları'nın 3500 rakımına kadar serpilmiş olan ve “Saymalıtaş-Gökyüzü Atları” adı verilen kayalara çizilmiş motiflerin tarihi MÖ.7 bin yıl önceye kadar gitmektedir. İnsanlar, sayıları 100 bine kadar çıkarılan bu çizimlerle, herhalde bizlere bir şeyler anlatmak istiyorlar.
En zor tarihi metinler, Göktürk Yazıtları, Sümer yazıları nasıl okunduysa, bu şekillerin de bir gün çözülmesi mümkün olabilir. O zaman insanlık tarihi adına kim bilir neler öğreneceğiz?
Saymalıtaş'taki şekiller karşısında akla gelen ilk soru: Mekân olarak neden bu kadar yüksek yerler seçilmiştir? Bu seçim her türlü tahribattan korunmak için mi, yoksa motiflerin bir kısmının dini özellikler taşıması dikkate alınarak, Tanrı'ya daha yakın olma düşüncesinden mi kaynaklanıyor?
Yine Albüm-Kitap üzerinde kaba bir değerlendirme yapıldığında çizimlerin; damgalar, at, ata binen insan, tekerlek, araba, ok-yay, dağ keçisi, geyik, güneş, dans eden insan (ayin yapan) ve ne anlama geldiği anlaşılamayan pek çok soyut çizimler ve şekillerden oluştuğu görülmektedir.
Damgaların aidiyet (mülkiyet)'i belirlemek için kullanıldığını söyleyebiliriz. Bunların bir kısmının Türklerde kullanılanlarla, hatta zamanımıza kadar gelen bazı damgalarla benzerlikler taşıdığını söyleyebiliriz.
Çizimlerde at, ata binilmesi, tekerlek ve araba gibi araçların bulunması, insanlık ve medeniyet tarihi bakımından büyük önem taşımaktadır. Hakim görüşe göre atı ilk ehlileştirenler Türklerdir. Esasen atın ehlileştirilmesi, geniş Türkistan coğrafyasına yayılmış olan Türkler için bir zaruret, büyük bir ihtiyaçtı.Buna göre, başta güvenlik olmak üzere tarım, hayvancılık ve avcılık alanında, at gibi devrin en hızlı ulaşım aracına duyulan ihtiyacın önemi ortadadır. Böyle olmalı ki, daha sonraki asırlarda Türkler Bozkır medeniyetine geçmişlerdir.
Atın ehlileştirilme tarihi olarak da, araştırmacılar MÖ. 2500-2000 yıllarını işaret etmektedirler.
Tekerlek ve arabaya gelince. İnsanlık tarihinin en önemli keşiflerinden sayıldığı malumdur. Bu araçlara ilk defa MÖ. 3000 yılında yaşayan Sümer medeniyetinde rastlıyoruz. Bu medeniyeti ise, Türklerin de içinde yer aldığı doğulu milletlerin ortaklaşa meydana getirdiği ileri sürülmektedir.
Bir başka dikkat çeken sembol ise; dağ keçisi ve geyiği resimleridir. Son zamanlardaki arkeolojik kazılarda elde edilen bilgilere göre, Türkler bozkurt gibi, hatta daha çok bu sembolleri kullanmışlardır. Bozkurt, dağ keçisi ve geyiğinin ortak özelliği ise, özgürlüğüne düşkünlüğü ve mücadeleci karakterde olmalarıdır.
Kaya çizimleri arasında ok ve yayın muhtelif şekillerde ve çokça yer alması önemlidir. Zira Türklerin, bu savaş silahıyla ne ölçüde bütünleştiğini iyi biliyoruz. Mete Han'ın meşhur ıslık çalan okları gibi.
Bu kısa ve kaba işaretlerin, Saymalıtaş'ın geniş Türkistan coğrafyasında bulunması; at, araba, tekerlek gibi bütün unsurların kullanılma tarihiyle örtüşmesi, bizim için dikkat çekici ve oldukça anlamlıdır.
Şimdi de, Albüm-Kitaptan bazı başlıklara bakalım:
“Saymalıtaş Türklerin Bilinç Altı- Saymalıtaş-Anlamlandırma-Karlı Dağların Ülkesi Kırgızistan-Gökyüzü Atları-Tarih Saymalıda Başlar-İmgelerin Dünyasında-Tanrı Dağları'nın Gizemi ve Zaman İçinde Yolculuğu (Prof. Dr. Ahmet Taşağıl)-Tabiat Taklit Resimler-İnsan İnanç İlişkisi-Kaya Resimlerindeki Cinsellik-İnsan, İnanç, Kozmoloji- Soyu, Somut Karma Resimler-Stilize Resimler-Soyut Resimler ve Damgalar- Damgalar-Harita”
Saymalıtaş Albüm Kitabını eline alıp inceleyen her araşmacının, Türk coğrafyasında bulunan bu elemanları görünce, heyecanlanmaması mümkün değil. Gönül ister ki, Servet Somuncuoğlu'nun idealist bir ruhla, her zorluğu aşarak hazırladığı bu çalışma öksüz kalmasın!
Bu vesileyle, 554 sayfalık bu hacimli eserin, nefis bir baskıyla kamuoyuna sunulmasında mali desteğini esirgemeyen Ali Coşkun Beye de teşekkürlerimizi sunuyoruz. İş adamı dediğin böyle olmalı. - Sadi Somuncuoğlu
Bu eserden öğrendiğimize göre; Tanrıdağları'nın 3500 rakımına kadar serpilmiş olan ve “Saymalıtaş-Gökyüzü Atları” adı verilen kayalara çizilmiş motiflerin tarihi MÖ.7 bin yıl önceye kadar gitmektedir. İnsanlar, sayıları 100 bine kadar çıkarılan bu çizimlerle, herhalde bizlere bir şeyler anlatmak istiyorlar.
En zor tarihi metinler, Göktürk Yazıtları, Sümer yazıları nasıl okunduysa, bu şekillerin de bir gün çözülmesi mümkün olabilir. O zaman insanlık tarihi adına kim bilir neler öğreneceğiz?
Saymalıtaş'taki şekiller karşısında akla gelen ilk soru: Mekân olarak neden bu kadar yüksek yerler seçilmiştir? Bu seçim her türlü tahribattan korunmak için mi, yoksa motiflerin bir kısmının dini özellikler taşıması dikkate alınarak, Tanrı'ya daha yakın olma düşüncesinden mi kaynaklanıyor?
Yine Albüm-Kitap üzerinde kaba bir değerlendirme yapıldığında çizimlerin; damgalar, at, ata binen insan, tekerlek, araba, ok-yay, dağ keçisi, geyik, güneş, dans eden insan (ayin yapan) ve ne anlama geldiği anlaşılamayan pek çok soyut çizimler ve şekillerden oluştuğu görülmektedir.
Damgaların aidiyet (mülkiyet)'i belirlemek için kullanıldığını söyleyebiliriz. Bunların bir kısmının Türklerde kullanılanlarla, hatta zamanımıza kadar gelen bazı damgalarla benzerlikler taşıdığını söyleyebiliriz.
Çizimlerde at, ata binilmesi, tekerlek ve araba gibi araçların bulunması, insanlık ve medeniyet tarihi bakımından büyük önem taşımaktadır. Hakim görüşe göre atı ilk ehlileştirenler Türklerdir. Esasen atın ehlileştirilmesi, geniş Türkistan coğrafyasına yayılmış olan Türkler için bir zaruret, büyük bir ihtiyaçtı.Buna göre, başta güvenlik olmak üzere tarım, hayvancılık ve avcılık alanında, at gibi devrin en hızlı ulaşım aracına duyulan ihtiyacın önemi ortadadır. Böyle olmalı ki, daha sonraki asırlarda Türkler Bozkır medeniyetine geçmişlerdir.
Atın ehlileştirilme tarihi olarak da, araştırmacılar MÖ. 2500-2000 yıllarını işaret etmektedirler.
Tekerlek ve arabaya gelince. İnsanlık tarihinin en önemli keşiflerinden sayıldığı malumdur. Bu araçlara ilk defa MÖ. 3000 yılında yaşayan Sümer medeniyetinde rastlıyoruz. Bu medeniyeti ise, Türklerin de içinde yer aldığı doğulu milletlerin ortaklaşa meydana getirdiği ileri sürülmektedir.
Bir başka dikkat çeken sembol ise; dağ keçisi ve geyiği resimleridir. Son zamanlardaki arkeolojik kazılarda elde edilen bilgilere göre, Türkler bozkurt gibi, hatta daha çok bu sembolleri kullanmışlardır. Bozkurt, dağ keçisi ve geyiğinin ortak özelliği ise, özgürlüğüne düşkünlüğü ve mücadeleci karakterde olmalarıdır.
Kaya çizimleri arasında ok ve yayın muhtelif şekillerde ve çokça yer alması önemlidir. Zira Türklerin, bu savaş silahıyla ne ölçüde bütünleştiğini iyi biliyoruz. Mete Han'ın meşhur ıslık çalan okları gibi.
Bu kısa ve kaba işaretlerin, Saymalıtaş'ın geniş Türkistan coğrafyasında bulunması; at, araba, tekerlek gibi bütün unsurların kullanılma tarihiyle örtüşmesi, bizim için dikkat çekici ve oldukça anlamlıdır.
Şimdi de, Albüm-Kitaptan bazı başlıklara bakalım:
“Saymalıtaş Türklerin Bilinç Altı- Saymalıtaş-Anlamlandırma-Karlı Dağların Ülkesi Kırgızistan-Gökyüzü Atları-Tarih Saymalıda Başlar-İmgelerin Dünyasında-Tanrı Dağları'nın Gizemi ve Zaman İçinde Yolculuğu (Prof. Dr. Ahmet Taşağıl)-Tabiat Taklit Resimler-İnsan İnanç İlişkisi-Kaya Resimlerindeki Cinsellik-İnsan, İnanç, Kozmoloji- Soyu, Somut Karma Resimler-Stilize Resimler-Soyut Resimler ve Damgalar- Damgalar-Harita”
Saymalıtaş Albüm Kitabını eline alıp inceleyen her araşmacının, Türk coğrafyasında bulunan bu elemanları görünce, heyecanlanmaması mümkün değil. Gönül ister ki, Servet Somuncuoğlu'nun idealist bir ruhla, her zorluğu aşarak hazırladığı bu çalışma öksüz kalmasın!
Bu vesileyle, 554 sayfalık bu hacimli eserin, nefis bir baskıyla kamuoyuna sunulmasında mali desteğini esirgemeyen Ali Coşkun Beye de teşekkürlerimizi sunuyoruz. İş adamı dediğin böyle olmalı. - Sadi Somuncuoğlu