#smrgKİTABEVİ Şehir Mektupları - 2020
“Direktöre haber verin, ben artık şehir mektupçuluğundan istifa edeceğim, çünkü uğradığım şeylere tahammül edecek takatim kalmadı. Rumeli şimendiferlerinden aleyhimizde yazdın diye bilet vermiyorlar. Anadolu kumpanyası inşa edeceği rıhtımdan herkesi meccanen geçirecek benden resim alacakmış. Karşı tramvaycıları beni görür görmez ‘dolmuştur' levhasını asıyor, Tünel kabul etmiyor, Köprü memurları dik dik bakıyorlar. Şirket-i Hayriye vapurlarında yanılıp da bir kahve içsem ziyade para alıyorlar. Osmanlı Tiyatrosu bedava loca vermiyor. Sarraf icraya müracaatla paraları tahsil edeceğim diye korkutuyor. Bakkal fitili almış, beni arıyor. Kasap pusula elde sokak sokak ardımda geziyor. Sucu bulsa bir yudum suda boğacak. Ekmekçi tayını kesti. Sembolistler selam vermiyorlar. Şairler somurtmuş hicviye yapıyorlar. (...)
Gazete muharrirleri ‘direktörlerle aramızı bozdun yanımıza gelme herif!' diye sitemler ediyorlar. Muhabirler kulakta kurşun kalem, cepte kâğıt ufacıcık şaşalasam yazacaklar. Bütün direktörler ittifak etmişler matbaadan çıkarsam almayacaklar. (...)
Kitapçılar yazılarımı almıyorlar. Dostlarım gece yatısına çağırmıyor. Tramvay vardacıları görür görmez ‘yuf!' borusunu çalıyorlar. (...)
Şehir mektubu yazacağım diye sürüm sürüm sürünüyorum, insaf edin ben bu kadar şeye nasıl tahammül edeyim? Etim ne, budum ne? Yok efendim yok ben artık şehir mektupçuluğu edemeyeceğim. Direktöre haber verin. Bir hafta daha yazarım. Artık daha yazmam.” - Ahmet Rasim
Ahmet Rasim özellikle deneme, sohbet, anı türü kitaplarındaki üslûbuyla modern Türk edebiyatı dilinin oluşmasında öncü işlevi gören önemli yazarlarımızdan birisidir. Bu türdeki eserleri arasında en önemlisi olan Şehir Mektupları'ndaki yazılarında Cumhuriyet'ten önceki İstanbul yaşayışı, insan ilişkileri, sık sık ironiye başvuran ve yaşama sevincini duyuran bir üslûpla anlatılır. Büyük bölümü 1897-1899 yılları arasında fıkra-sohbet-deneme karışımı bir tür olarak yazılmış olan bu mektuplar Ahmet Rasim'e yazar kimliğini kazandıran yazılardır. Bu yazılarda, zaman zaman mizahî manzumeler, tiyatro dili, küçük espri ve fıkralar bir metin bütünlüğü oluşturmaksızın yerleştirilmiştir. Mektupların hemen tamamında baş kahraman rolünü İstanbul şehri oynamaktadır. Bu yüzden Şehir Mektupları'nın en önemli özelliğinin bir İstanbulluluk bilinci oluşturmaya çalışması olduğunu belirtmek gerekir.
“Direktöre haber verin, ben artık şehir mektupçuluğundan istifa edeceğim, çünkü uğradığım şeylere tahammül edecek takatim kalmadı. Rumeli şimendiferlerinden aleyhimizde yazdın diye bilet vermiyorlar. Anadolu kumpanyası inşa edeceği rıhtımdan herkesi meccanen geçirecek benden resim alacakmış. Karşı tramvaycıları beni görür görmez ‘dolmuştur' levhasını asıyor, Tünel kabul etmiyor, Köprü memurları dik dik bakıyorlar. Şirket-i Hayriye vapurlarında yanılıp da bir kahve içsem ziyade para alıyorlar. Osmanlı Tiyatrosu bedava loca vermiyor. Sarraf icraya müracaatla paraları tahsil edeceğim diye korkutuyor. Bakkal fitili almış, beni arıyor. Kasap pusula elde sokak sokak ardımda geziyor. Sucu bulsa bir yudum suda boğacak. Ekmekçi tayını kesti. Sembolistler selam vermiyorlar. Şairler somurtmuş hicviye yapıyorlar. (...)
Gazete muharrirleri ‘direktörlerle aramızı bozdun yanımıza gelme herif!' diye sitemler ediyorlar. Muhabirler kulakta kurşun kalem, cepte kâğıt ufacıcık şaşalasam yazacaklar. Bütün direktörler ittifak etmişler matbaadan çıkarsam almayacaklar. (...)
Kitapçılar yazılarımı almıyorlar. Dostlarım gece yatısına çağırmıyor. Tramvay vardacıları görür görmez ‘yuf!' borusunu çalıyorlar. (...)
Şehir mektubu yazacağım diye sürüm sürüm sürünüyorum, insaf edin ben bu kadar şeye nasıl tahammül edeyim? Etim ne, budum ne? Yok efendim yok ben artık şehir mektupçuluğu edemeyeceğim. Direktöre haber verin. Bir hafta daha yazarım. Artık daha yazmam.” - Ahmet Rasim
Ahmet Rasim özellikle deneme, sohbet, anı türü kitaplarındaki üslûbuyla modern Türk edebiyatı dilinin oluşmasında öncü işlevi gören önemli yazarlarımızdan birisidir. Bu türdeki eserleri arasında en önemlisi olan Şehir Mektupları'ndaki yazılarında Cumhuriyet'ten önceki İstanbul yaşayışı, insan ilişkileri, sık sık ironiye başvuran ve yaşama sevincini duyuran bir üslûpla anlatılır. Büyük bölümü 1897-1899 yılları arasında fıkra-sohbet-deneme karışımı bir tür olarak yazılmış olan bu mektuplar Ahmet Rasim'e yazar kimliğini kazandıran yazılardır. Bu yazılarda, zaman zaman mizahî manzumeler, tiyatro dili, küçük espri ve fıkralar bir metin bütünlüğü oluşturmaksızın yerleştirilmiştir. Mektupların hemen tamamında baş kahraman rolünü İstanbul şehri oynamaktadır. Bu yüzden Şehir Mektupları'nın en önemli özelliğinin bir İstanbulluluk bilinci oluşturmaya çalışması olduğunu belirtmek gerekir.