1199204644
590951
https://www.simurgkitabevi.com/sehir-tarihi-yazilari-1-antakya-2022
Şehir Tarihi Yazıları - 1 Antakya - 2022 #smrgKİTABEVİ
0.00
Kentlerin nasıl ortaya çıktığına dair iki görüş olduğunu belirtmek gerekir. Birinci ve yaygın olarak kabul gören görüşe göre tarım ve hayvancılık kentsel hayata geçişi sağlamıştır. Bu görüş doğrultusunda, kentsel hayat, sulama olgusu, tarımın gelişmesi ve artı ürün elde edilmesi ile açıklanmaktadır. Bu kuramda “toprağın değeri ve iklim koşulları önem kazanmaktadır. Diğer görüşte ise; kentin asıl, kırsal hayatın ise türev olduğu kabul edilir. Buna göre kentler, ilk ortaya çıkan yerleşim yerleridir. Tarihçiler ve sosyal bilimciler, kentlerin ortaya çıkışına uygarlığın doğuşu gözüyle bakarlar. Kentleri uygarlığın bir ölçütü olarak görmek bilim insanları için ortak bir kanaat olsa da; uygarlık seviyesine ulaşmanın insanoğlunun kültürel evriminin bir sonucu olduğu da unutulmamalıdır. İlk evresi vahşilik, ikincisi barbarlık ve son evresi uygarlık olarak ele alınan insanlığın ilerleme döngüsünde uygarlık, devlet düzeyinde siyasi organizasyona sahip, okuryazar ve kentlerde yaşayan toplumları içine alan bir kavramı ifade etmektedir. Mekanın, sosyal ilişkilerle birbirini üreten karşılıklı ilişkisinde kent, kolektif belleğin mekansal olarak üretildiği bir alan olarak karşımıza çıkar. Bir başka deyişle kent, toplumsal belleğin oluştuğu fiziksel düzlemdir. Kentler bu anlamda, geçmişteki olayların yaşandığı ve farklı deneyimlerin farklı biçimde ifade edildiği yerlerdir. Bu farklı deneyimler ise bireylerin, yaşadıkları kente ilişkin bir genel görüş geliştirmesi, bir değerler kümesi ile o kenti özdeşleştirmesi ve tüm bunların sonucunda bir idealleştirme yaparak kentin kimliğini belirlemesini sağlamaktadır. Kent her zaman toplumsal, kültürel ve ekonomik farklılıkların mekânı olmuş, kentlerde yaşayanların ortaya koyduğu maddi ve kültürel değerler kenti diğerlerinden ayıran kimlik özellikleri olarak görülmüştür. Kentler, insan eliyle yapılmış bir çevredir ve kişileri birçok yönden etkilemektedir. Bu etkiler hem fiziksel hem de psikolojiktir. Kent ya da şehir tarihi 1960'lı yıllar sonrasında ülkemizde de gelişme kaydetmeye başlamıştır. Akademik hayata başladıktan sonra kendime çalışma sahası olarak belirlemiş olduğum şehir tarihi alanında, yirmi yıllık bir süreçte şehir tarihi konusunda yazdığım ve bugün bazılarına erişimin olmadığı dergi veya tebliğ olarak yayınlanmış olan yazılarımı bu kitapta dört bölümde toparlamaya çalıştım. Antakya, Çorum, Kıbrıs ve Düzce üzerine yazmış olduğum makalelerimi iki kitap halinde bir araya getireceğim. Bu ilk kitabımız yirmi yılı aşkın bir sürenin emeği olan ve Antakya üzerine yazılmış çalışmaları kapsamaktadır.
Kentlerin nasıl ortaya çıktığına dair iki görüş olduğunu belirtmek gerekir. Birinci ve yaygın olarak kabul gören görüşe göre tarım ve hayvancılık kentsel hayata geçişi sağlamıştır. Bu görüş doğrultusunda, kentsel hayat, sulama olgusu, tarımın gelişmesi ve artı ürün elde edilmesi ile açıklanmaktadır. Bu kuramda “toprağın değeri ve iklim koşulları önem kazanmaktadır. Diğer görüşte ise; kentin asıl, kırsal hayatın ise türev olduğu kabul edilir. Buna göre kentler, ilk ortaya çıkan yerleşim yerleridir. Tarihçiler ve sosyal bilimciler, kentlerin ortaya çıkışına uygarlığın doğuşu gözüyle bakarlar. Kentleri uygarlığın bir ölçütü olarak görmek bilim insanları için ortak bir kanaat olsa da; uygarlık seviyesine ulaşmanın insanoğlunun kültürel evriminin bir sonucu olduğu da unutulmamalıdır. İlk evresi vahşilik, ikincisi barbarlık ve son evresi uygarlık olarak ele alınan insanlığın ilerleme döngüsünde uygarlık, devlet düzeyinde siyasi organizasyona sahip, okuryazar ve kentlerde yaşayan toplumları içine alan bir kavramı ifade etmektedir. Mekanın, sosyal ilişkilerle birbirini üreten karşılıklı ilişkisinde kent, kolektif belleğin mekansal olarak üretildiği bir alan olarak karşımıza çıkar. Bir başka deyişle kent, toplumsal belleğin oluştuğu fiziksel düzlemdir. Kentler bu anlamda, geçmişteki olayların yaşandığı ve farklı deneyimlerin farklı biçimde ifade edildiği yerlerdir. Bu farklı deneyimler ise bireylerin, yaşadıkları kente ilişkin bir genel görüş geliştirmesi, bir değerler kümesi ile o kenti özdeşleştirmesi ve tüm bunların sonucunda bir idealleştirme yaparak kentin kimliğini belirlemesini sağlamaktadır. Kent her zaman toplumsal, kültürel ve ekonomik farklılıkların mekânı olmuş, kentlerde yaşayanların ortaya koyduğu maddi ve kültürel değerler kenti diğerlerinden ayıran kimlik özellikleri olarak görülmüştür. Kentler, insan eliyle yapılmış bir çevredir ve kişileri birçok yönden etkilemektedir. Bu etkiler hem fiziksel hem de psikolojiktir. Kent ya da şehir tarihi 1960'lı yıllar sonrasında ülkemizde de gelişme kaydetmeye başlamıştır. Akademik hayata başladıktan sonra kendime çalışma sahası olarak belirlemiş olduğum şehir tarihi alanında, yirmi yıllık bir süreçte şehir tarihi konusunda yazdığım ve bugün bazılarına erişimin olmadığı dergi veya tebliğ olarak yayınlanmış olan yazılarımı bu kitapta dört bölümde toparlamaya çalıştım. Antakya, Çorum, Kıbrıs ve Düzce üzerine yazmış olduğum makalelerimi iki kitap halinde bir araya getireceğim. Bu ilk kitabımız yirmi yılı aşkın bir sürenin emeği olan ve Antakya üzerine yazılmış çalışmaları kapsamaktadır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.