#smrgKİTABEVİ Şehirler ve Yapılar -
Rasmussen, kitaba yazdığı önsözde şöyle diyor: “Herhangi bir sokaktaki sıra dışı bir ev, ilgiyi hemen üzerine çeker ama sokağın bütünü hakkında hiçbir izlenim akılda kalmaz. Belirli bir ayrıntıyı fark etmek kolaydır, ancak tam aksine ne kadar basit olsa da bütünü kavramak oldukça zordur. Çoğu insanın doğal gördüğü, bütünden kopuk ayrıntılara olan ilgiyi, yapılan okumalar daha da kışkırtır. Tarihsel üsluplar üzerine sayısız kitap yazılmıştır.
Bu kitaplar farklı dönemlerdeki üretimlerin küçük ve önemsiz gözüken özelliklerle nasıl birbirinden ayrıldığını gösterir. Mimarlığı tanımlama ve sınıflandırma becerisi, seyahat ederken genellikle işe yarar; görülmesi gereken her bir esere dikkat çeken gezi rehberleri vardır. Böylesi rehberler bir gezginin hayran olması gereken tüm yapıları da sıralar. Fakat bu gezginler şehirlerin kendisinde, sanat eserlerinin yer aldığı müze bölümlerinde gördüklerinden daha fazlasını görmezler.
Elinizdeki kitap okura, kentlerin belirli ideallere işaret eden varoluşlarını göstermeye çalıştı. Böylece, anıtlar ve yapılar tek tek bir bütünün parçası haline geldiler. Buradaki şehirler, belirli bir yöntemle veya benzer biçimde ele alınmadılar. Kitabın bölümleri, işlenen konular kadar çeşitli, çünkü dünyada birbiriyle özdeş iki şehir bile yoktur. Bazı durumlarda, aynı koşullar altında ve aynı nedenlerden oluşan ortak özellikleri gözlemlemekle çok şey öğrenilebilirken, bazılarında kendine has gelişimin izlerini araştırmak gerekir.
Kitabın amacı, şehircilik ve mimarlık tarihinin sistemli bir sunumundansa, yazarın çalışmaktan keyif aldığını hissettiği, şehirler ve yapılarla ilgili konuları, belirli bir kurala bağlı olmadan sıraladığı bölümler aracılığıyla toplamaktı. Kitabın, tıpkı tümüyle yeni şeyler keşfettiğimiz, eski, tanıdık şeylerde şimdi yeni bir anlam bulduğumuz bir seyahatte olduğu gibi, ilgili okuyucuya yeni bir izlenim bırakacağını umuyoruz.”
Rasmussen, kitaba yazdığı önsözde şöyle diyor: “Herhangi bir sokaktaki sıra dışı bir ev, ilgiyi hemen üzerine çeker ama sokağın bütünü hakkında hiçbir izlenim akılda kalmaz. Belirli bir ayrıntıyı fark etmek kolaydır, ancak tam aksine ne kadar basit olsa da bütünü kavramak oldukça zordur. Çoğu insanın doğal gördüğü, bütünden kopuk ayrıntılara olan ilgiyi, yapılan okumalar daha da kışkırtır. Tarihsel üsluplar üzerine sayısız kitap yazılmıştır.
Bu kitaplar farklı dönemlerdeki üretimlerin küçük ve önemsiz gözüken özelliklerle nasıl birbirinden ayrıldığını gösterir. Mimarlığı tanımlama ve sınıflandırma becerisi, seyahat ederken genellikle işe yarar; görülmesi gereken her bir esere dikkat çeken gezi rehberleri vardır. Böylesi rehberler bir gezginin hayran olması gereken tüm yapıları da sıralar. Fakat bu gezginler şehirlerin kendisinde, sanat eserlerinin yer aldığı müze bölümlerinde gördüklerinden daha fazlasını görmezler.
Elinizdeki kitap okura, kentlerin belirli ideallere işaret eden varoluşlarını göstermeye çalıştı. Böylece, anıtlar ve yapılar tek tek bir bütünün parçası haline geldiler. Buradaki şehirler, belirli bir yöntemle veya benzer biçimde ele alınmadılar. Kitabın bölümleri, işlenen konular kadar çeşitli, çünkü dünyada birbiriyle özdeş iki şehir bile yoktur. Bazı durumlarda, aynı koşullar altında ve aynı nedenlerden oluşan ortak özellikleri gözlemlemekle çok şey öğrenilebilirken, bazılarında kendine has gelişimin izlerini araştırmak gerekir.
Kitabın amacı, şehircilik ve mimarlık tarihinin sistemli bir sunumundansa, yazarın çalışmaktan keyif aldığını hissettiği, şehirler ve yapılarla ilgili konuları, belirli bir kurala bağlı olmadan sıraladığı bölümler aracılığıyla toplamaktı. Kitabın, tıpkı tümüyle yeni şeyler keşfettiğimiz, eski, tanıdık şeylerde şimdi yeni bir anlam bulduğumuz bir seyahatte olduğu gibi, ilgili okuyucuya yeni bir izlenim bırakacağını umuyoruz.”